ACIYOR ŞURA


                 Boşalmış yerle gök ruhundan yoksun
                 Uzanmaz kollarım yanımda yoksun


Anneme,

Şen değil buralar gittin gideli
Dolmaz dolmayacak yerin bir daha
Geçmiyor yaralar yittin yiteli
Solmaz solmayacak bu nasıl yara!


Üstümüzde varsa bir başka âlem
Hakikat şehrini yoklar mı elem
Dar gelen dünyada geniş el âlem
Ölmez ölmeyecek atıyor nara


Acı, tatlı günü biz de yaşadık
Ölümü unutup candan boşadık
Vakti gelen kula olmuyor sadık
Olmaz olmayacak sokuyor zora


Dünya yolculuğu panayır yeri
Gezip tozup gören gidiyor geri
Azrail önceden vermez haberi
Salmaz salmayacak çıkıyor kura


İbret; hadisede her dem fasılsa
Başı secde görüp beş vakit kılsa
İçi küfür dolu harap nasılsa
Gülmez gülmeyecek geliyor sıra


Kendini bilmekse susalım biraz
Sabrı sükûn edip pusalım biraz
Acele kelamı asalım biraz
Almaz almayacak tartmıyor dara


Sularda görünmez izler semavi
Rabb’e dönük her şey kavlinde kavi
En masum renklerden olsa da mavi
Kalmaz kalmayacak beyazla kara


Yaprak bile açsa olduğu dalda
Sararır emirden budur kuralda
Ölümsüz yer söyle, olsa; kralda
Bulmaz bulmayacak geçersiz para


Bir lahza kal artık yorgun sinede
Yüreğim kendinden aciz hanede
Anlatır bir şeyler hayat, yine de
Bilmez bilmeyecek acıyor şura!



Nezahat YILDIZ KAYA


( Acıyor Şura başlıklı yazı Nezahat KAYA tarafından 9.05.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.