Yıllar önceydi... Oturduğu mahallesine yeni taşınan genç kıza aşık olmuş ve kısa sürede onunla sevgili olmayı zor da olsa başarabilmişti. Ona göre artık aradığı aşk oydu ve onunla uzun bir serüvene yolculuk yapabileceğine inanmıştı. Aradan aylar geçmiş ve düzenli bir ilişkileri olmuştu. Tek yapması gereken artık üniversiteyi kazanıp güzel bir bölüm okumak ve sevgilisi ile geleceğe dönük hayalleri gerçekleştirmekti. Esmer, uzun boylu ve bebek suratlıydı Melike. Sevgilisi ona meleğe benzettiği için melek yüzlüm diye hitap ederdi. Melike’nin uzun ve simsiyah bir saç rengi vardı.

Günlerden bir gün kahramanımız, Melike’nin yanına gitti ve biraz gezmek istediğini söyledi. Melike tereddütsüz kabul etti ve daha sonra gezmeye koyuldular. Göz göze geldiklerinde aralarında ki aşkın tarifini anlatmak yetersizdi. Tıpkı anlatılmaz yaşanırdı... Artık ona göre hayatında Melike’den başka bir kız bir anlamsızlığı ifade ediyordu ve fazla görüşmek istemiyordu. Her ne kadar sevgilisi kızsa da söz dinlemiyordu. Araları bazen bozulur, bazen düzelirdi. Zaten normal değil miydi iki sevgili arası küsüp barışmak? Ama sonunda hep mutlu olan kendileri olurdu. Dışarıda buluştukları zamanın tamamını hemen hemen beraber geçirirlerdi. Melike sevgilisine güveniyordu ve ondan kendisine ve çevresine hiç bir şekilde kötü zarar gelmeyeceğini biliyordu fakat araya girmeye çalışan ve ara bozmaya çalışan çevreler azımsanmayacak kadar çoktu. Çünkü Melike çok alımlı ve kibar bir bayandı. Doğal güzelliğinden ötürü bir çok erkeğin de ilgisini ilk görüşte çekebilecek bir yapısı vardı. Konuşma tonu ince ve tatlı olduğu içinde ayrıca bir hoş melodi katıyordu kulaklara. 
Melike bir gün gitarını aldı ve sevgilisi, yakın çevresi ile şarkı söylemeye başladı. O gün çok güzel eğlenmişlerdi. Akşam oldu ve evlere dağıldılar. Sabahlara kadar telefon görüşmeleri, mesajlaşmalar kesilmemişti. Günler haftaları, haftalar ayları kovalamaya devam etti ve günlerden bir gün Melike hayatında hiç motora binmediği için yakın bir arkadaşından motoru ile bir iki tur gezdirmesini rica etti. Uzun uzun dalgalı saçlarının rüzgarda dalgalanması hayali vardı hep. Melike’nin ricası üzerine arkadaşı kabul etti ve kendi kaskını kafasına takarak yavaştan hızlanmaya başladı. Saniyeler içinde hızı 150-160 Km hıza ulaşmıştı. Fakat bu hız hiç hayra alamet değildi. Motor hızlandığı sırada ters yönden gelen bir araç karşılarına çıkmıştı ve motor sürücüsü aniden paniklediği için birden kendini kaza içinde buldu. İki araç kafa kafaya birbirlerine girmiş ve Melike o hızın şiddeti ile havaya doğru fırlamıştı. Motorun sürücüsü ise yere düşüp yuvarlandı ve kaskı olduğu için hafif kırıklar ile kazayı atlattı. Melike ise o hız ile hızlı bir şekilde tekrar yere düşmeye başladı ve kafatası kaldırımın sivri köşesine isabet ederek parçalandı. O sırada başka bir hastayı acil hastaneye götürmeye çalışan bir ambulanstaki beyin cerrahı doktor olayı görünce Melike’yi de ambulansa aldı ve ilk tedavi işlemini yapmaya başladı. Ardından hızlıca hastaneye yetiştirdiler. Doktor Melike’nin fazla yaşamayacağını biliyordu ama bunu kolayca ailesine ve Melike’yi canından çok seven sevgilisine söyleyemezdi. Bir kaç gün bitkisel hayatta kaldı ve en müsait anda ölüm haberini tüm sevenlerine verdi. Herkes bir yıkım içerisindeydi. Bir çok seveni boşlukta kalmıştı. Gencecik yaşta hayata gözlerini yummuştu Melike. Motor sürücüsü ise aşırı hızdan dolayı suçlu bulundu. Melike’nin ailesi de davacı olduğu için suçlu motor sürücüsüne hapis yolu gözükmüştü. Bütün bu olaylar Melike’yi asla ve asla geri getirmeyecekti. Ailesi bir yandan, sevgilisi bir yandan mezarlık yoluna artık son vazifelerini yapmak için yol aldılar. Her tarafta bir burukluk ve gözyaşı hakim olmuştu. Defnetme işlemiş bittikten sonra cenaze evinde toplanıldı ve dualar okunmaya başlandı. Acıyı atlatmak kolay değildi...
Melike’nin vefatından sonra ki bir sene içinde kahramanımız üniversiteli olmuş ve üniversitenin son aylarında arkadaşları vasıtası ile bir kız ile tanışmıştı. Bu kızın adı da Melike idi. İlk başta kahramanımız biraz çekimser davrandı ve uzak kalmayı tercih etti. Ama sonunda dayanamadı ve birlikte olmaya karar verdi. Acısını dindirebilecek birini kısa süreli de olsa bulmuştu. Teselliyi onda aramaya başladı ama maalesef ki istediği gibi gitmedi kısa süren ilişkileri bitti ve ayrıldılar. Kahramanımız uzun süre kimse ile birlikte olmamaya söz verdi. Çünkü istediği gibi birini bulamıyordu. Sürekli geçmiş aklına geliyor ve korkuyordu. Ya kaybedersem? Düşüncesi aklından bir türlü çıkmıyordu. 

Üniversite göz açıp kapayıncaya kadar bitmişti ve kahramanımız iş sahibi olmuştu. Karşısına çıkan ve kendini seven bir bayanla tanışana kadar kimse ile yeniden birlikte olmamıştı. Fakat bu sefer evlilik yolunda ciddi düşünüyorlardı ve öyle de oldu. Evlenip mutlu bir aile yaşamına karıştılar. Çocukları oldu ve büyüdüler. Kahramanımızın eşi 60’lı yaşlarına geldiğinde kanser oldu ve durumu çok kötü ilerledi. Sonunda ne mi oldu? Eşi vefat etti ve buna dayanamayan kahramanımız son ana kadar eşini yalnız bırakmadı. Gözyaşları içinde o da vefat etti. Ölmeden önce hayat arkadaşının elini sımsıkı tuttu ve ölünceye kadar da başından hiç ayrılmadı. Bu durumda yanlarında olan çocukları ve torunları da bu olayı nesiller boyu aktardılar ve ölümsüz bir anı olarak hatıralarımızda bıraktılar...
( Ölümsüz Hikaye başlıklı yazı talhakazgi tarafından 14.08.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.