Ayrılmaz diye sandığım ve asla benden gitmez diye bildiğim o
sevgilinin ardından dökülmüş birkaç naçizane ve acizane satrı ve dizeyi ayrıca sanki
bir meyyitin ardından yakılmış ağıdı okuyorsunuz gibi yapın. Her satırın ve
dizenin mürekkebinin gecelerce dökülen yaşlardan mürekkep olduğunu aklınızdan
çıkartmayın. Ve okurken hüznü kendinize duvar yapın. Yaşları zemzem suyu kabul
edin.
Sana yazmayalı çok oldu sevgili. Artık dayanmıyorum. Halimi aşikâr
kılmak istedim, beyan etmek istedim kalbimi!
Bu mektup sanadır çok uzakta olan yâr! Yıldızların arkasında saklı
dur, gülümseme kimseye asla, yüzünü gösterme sakın! Kayma karanlık gecede,
dileği olma kimsenin! Ufkun ortasında belli dur, sende bitsin mesafeler, yitsin
kem nazarlar! Gökkuşağının saklısında
dur, hangi renk olduğunu anlamasın hiçbir kimse, gözlerden nihan ol, kalplerden
ırak ol.
Şiirsel olsun istedim bu mektup, hazana uysun ve eylüle yakışsın
arzuladım. Ayrılığımıza anıt olsun diledim bu satırlar. Yüreğime vurulan
satırlar kağıda değsin istedim. Kağıdın kanı aksın istedim bembeyaz sayfalara
ve kırmızı kelimeler aksın istedim boylu boyunca. Aşkın bayraklaşmasını ifade
ediyorum sende ve aşkımıza saygı duyulmasını, kayıtsız şartsız ona uyulmasını bekliyorum herkesten.
eylüldeyim ömrümün melül
yanı
zelil ve rezil ve serpilmiş
hali hüznün
yüreğim ve yüzüm ki en
çok hüzne yakışır
en çok hüzne banar ve
kanar
yanar da yanar inler de
inler naçar
ve kaçar bir av gibi kapar
bir kartal gibi
Bu mektup bir eylül günü yazıldı, kalbe kazıldı ve yâre atıldı.Pulu
gözyaşlarım oldu, zarfı yüreğim...Bu yüzden ey sevgili zarfa değil de mazrufa
bak diyorum sana yani dışıma değil de içime...
canı elinde ve kanı aktı
akacak
bastıbacak bir aşk değil
mi benimkisi
yaktı yakacak değdiği
yüreği
baktığı gözü kör etti
edecek
son nefesine kadar yaşadı
yaşayacak bir aşk benimkisi
ellere nesi
sonra kapılarını açar
baharın
yemyeşil düşüncelere
tohum olur
ve gelir bir yüreğe umut
olur
taze fikirlere gebe
kalır beyinler
yarına mutlu bir çocuk
doğurur
Umut sensin bana, ümit sensin, âti sensin,
istikbal sen, mutluluk sen huzur sen, ferahlık ve güzellik sensin bana. Daha ne diyeyim sana! Muştu ol bana hazana girerken ve de ki "Bahar
bende saklı sabret!"
eylüldeyim bir yanım
hüzün dolu
diğer yanım hüzünden de beter
anlayacağın mutlu
değilim
mesut insanlar yok burada
adı bahtiyar olan var
sadece
bahtı kara ama onunda
topyekun hüzündeyim
perakende sevinçlerin
müşterisi değilim
kör sevinçlerin alıcısı
sahte gülüşlerin
kapıcısı hiç değilim
hüznümün zirve yaptığı sevincimin dibe vurduğu
gözlerimin yaşa durduğu kalbimi yeise düştüğü yerdeyim
Nerdesin kim bilir ne
yapıyorsun nasılsın?
Hangi kalpte ikamet ediyorsun şimdi, hangi göze ziyafet oluyorsun,
hangi ele tutacak oluyor ve hangi sırta
duvar oluyorsun. Hangi umuda yelken, hangi düşe ev sahibi oluyorsun. Düşe kalka
sana gelmeye çalışıyorum. Aşkla düşe kalka sana gelmeye gayret ediyorum.
eylüldeyim
ömrümün gül ayı güya oysa
ne de dikendeyim
güzel günler sanki rüya başımda
o mavi hulya
göğün kurşunla
kaplandığı yerin sapsarı kesildiği
gitlerin çoğaldığı gellerin
azaldığı iklimdeyim
ömrümün kül rengi biraz
ateşteyim
hüznümün külliyatı neşemin
evveliyatı
kalbimin zayiatı aklımın
terkiyatı sendeyim
Bu mektup sana yazıldı, bu imza kalbine atıldı, bu mühür aşkına
basıldı. Bu kalbin çıkış bulacağı tek kapı, nefes alacağı tek pencere, filiz
vereceği tek iklim sensin.
eylüldeyim ömrümün tül
hali
savrul da gel öteden kavrul da gel aşktan
dön de gel köşeden sön
de gel semadan
kop da gel acıdan düşte
gel bacadan
Seni arayamıyor, soramıyorum. Ama bu senden vazgeçtiğim anlamına
gelmez. Ateşi de küllenmeye bırakırlar ve sönsün isterler. Oysa o ateş için
için yanmaya devam eder. Ufacık bir rüzgâr o küllenmeye durmuş ateşi devasa bir
yangına çevirir. Anlıyorsun değil mi beni? Bekliyorum nefesini, rüzgarım
olmanı.