Ankara…
Ufku göremezsin buralarda yüksek binalar engeller.
Her yer beton yığını da olsa
Güneş batarken özlemlerini de engelleyemezsin.
Balkonda otururken binaların arasından sızan
Pembe mor ışıklara dalar gözlerim
Aramızda dağlar, aramızda yollar var
Çaresizce seni daha çok özler zavallı yüreğim
Yalnız gelişinle avunup mutluluğu tadarken
Kahreden çift gidişine bir anlam veremez,
Seni düşünür sevdalı deli gönlüm güneş penceremden batarken.
Yaşadığım tüm acılara, sol yanımda ki sancılarıma
Onca kedere ve dertlerime
Gülmeyen kör talihime
Yüreğimi kor ateş gibi yakan sonsuz hasretine,
Biten gençliğime ve canım...
Sensiz geçen ömrümün her gününe
Lanetler okurken
Sana sevdalı deli gönlüm isyan eder güneş penceremden
batarken.
Birini söndürmeden diğerini yaktığım sigaramdan
Sen diye nefes nefes dumanını içime çekerim.
Her Ankara’ya gelişimde
Özlemlerin çığ gibi büyüyüp
Deli bir fırtına gibi içimde eser hasretin
Umutlarımı yitirdiğim an senden bir telefon bekler
Seni düşünür sevdalı deli gönlüm güneş penceremden batarken.
Zemheri ayazında gelip
Buz tutmuş yüreğimde meltem rüzgârları estirdiğin günü
Hüzün yüklü karabulutların
Yüreğimi kapladığı bir zamanda,
Kararmaya yüz tutmuş dünyamı aydınlattığını
Girdapların içerisinde sürüklenirken
Sımsıcak yüreğinle gelip sevgi yüklü gücünle çekip çıkardığını
Nefret ettiğim yaşamı tekrar nasıl sevdirdiğini
Hayata küsmüşken nasıl dört elle bağlandığımı
Düşünüyorum içim buruk güneş penceremden batarken…
Sensizliği bile seninle dolu dolu yaşarken
Güne seninle başlar
Seninle bitirir geceleri hayalinle sarılırım
Sesini duyduğum an yüzümde gamzeler açar
Söylediğin her söz kurduğun her cümle beynimde yankılanır
Dünyam seninle dönerken
Seni düşünür avunurum her akşamüstü güneş penceremden batarken…
Mustafa KARAAHMETOĞLU
16.09.2014/Ankara