Aidiyet duygusunun
verdiği o huşu belki de eksiklik olarak addedilen. Meşum bir yadsımazlık mı
yoksa…
Koca bir coğrafyanın
tam ortasında yerleşik düzene geçmişken ait olmama duygusunun yarattığı bir
ikilem kadar müphem ve akıl dışı.
Katmerli bir vurdumduymazlıkla
ötelenmenin yarattığı pejmürde bir devinim ahengi tartışılır hatta ritmini
çoktan kaybetmiş bir şarkı kayıp notaların nezaretinde. Kayıp ve olası
varlığının yadırgayıcı gölgesi eşliğinde düşmüş iken yollara. Yollar allak
bullak, zihin dumanlı ve birbirine peşkeş çekilen tutanaklı ruhlar kayıp ve
esaretin himayesinde. Ve himaye altına alınmak istercesine dört bir yandan
çekiştirilmesi pespaye bir tutumla varla yok arası.
Sığınmak adına
iteklenmiş gafil bir ruh çoktan varlığını hibe etmiş.’’ Heyhat, böyle mi
olmalıydı,’’ dercesine hicap ederken kâfir bir yobazlık çekilmişken sineye.
Bitap düşmek bu olsa
gerek ve her seferinde nükseden aynı yankı yakın ya da uzak siz için için
haykırırken. Duyan var ya da yok ya gerçekten duyulmak mıdır tek gaye… Ola ki
ifşa oldu ruh vakıf mıdır şahit olanlar gerçeğin engin boyutuna. Sığ bir
zihniyet ise hükmeden vay halinize… Korunaklı dünyanızın külçe kadar ağır
yoksun varlığı mükellef midir olanlardan en az olacaklar kadar. Olana binen yük
nazarında seyri âlemimde iken onca insan.
Hegemonyası tartışılır
insanoğlunun hibe edilmiş ruhlara sahip çıkma arzusu ve gayreti içerisinde bir
yol tutturmuşlarken. Nezdinden ya da nazarında ama daima bir adım önde ve
kontrol himayelerinde. Sefil bir varlığın varlıksızlığıdır aslolan yokluğa
nazire edercesine. Belki de yokluğun kabulüdür olası varlıklar çoktan geçmiş
iken dümene. Asılsızdır düşler hatta imkânsızdır. Nedir gerçek nedir yalan…
Nedir düzen nedir
tahayyülü düzenin karşıtının…
Son mudur ulaşılası
yoksa başlamak mıdır yeniden hiç var olmamışçasına.
Tetikleyen midir
duyguları önem arz eden yoksa duygular mıdır çoktan tetiğe basılmış. Aşk kadar
karmaşık, insan kadar kaotik belki de hayat kadar anlamlı ve bir o kadar anlam
bulmaya yeltenen.
Korunaklı bir dünyanın
kapıları mıdır sunuma hazır ötelenmiş ruh beklerken içeride belki de karışmak
yokluğa asla var olamamış iken. Ve varılan hükümlerdir nükseden sancıyı en
derinden üstelik. Bahşedilenin inkârıdır belki de bunca duyarsız ruh sahip
çıkamazken birbirine.
Detayları yadsımak ne
kadar yanlışsa yalana inanmak da o kadar kafir ve yadsınası bir seçenektir.
Seçenek dahi sunulmazken kimi neye dahil edebilirsiniz ki bunca canhıraş
telaşla eşelerlerken toprağı. Kimi kendi mezarını kazırken kimi gömülü
geçmişini yeniden gün ışığına çıkarma gayesi güderken.
Korkular eklenir
birbirine düşünmesi bile yakarken canınızı gelip bulur sizi ve anında gaflete
düşersiniz onca kâbus dolanırken tepenizde.
Anılar cebelleşir anla.
An itibariyle yitip gider tüm hayaller geleceğe odaklı ve müphemdir önünüzde
uzanan yol bin bir soru eşlik ederken ve akışına bırakırsınız nihayetinde
sadece oluruna olmayacağını bilseniz dahi koyultursunuz dünyanızı belki de
ışıldaklar bir adım ötenizde dururken sadece susar ve beklerseniz gelmeyeceğini
bilseniz de. Aldatırsınız ve oyalarsınız beyhude bir boşvermişlikle. Enkaz
altında kalmaktansa boşluktur sığındığınız. Belki bir sığıntı belki bir göçebe
belki de koca bir hiç çoğunun nazarında her ne kadar Kaf dağında olsa da
burnunuz.
İrdeleseniz de görmezden
gelseniz de…
Varla yok arası
binlerce med-cezir eşlik eder düşlere gerçeğin hiç de uzak olmadığı.
Yokluktur hicap duyulan
ve varlığınızdır yok sayılan ya da örselenmiş onca muafiyete rağmen.
Suspus bir yürek çoktan
çekilmişken inzivaya ketum sessizlik ise kabuğunuzdur gözlerden uzak ve bir o
kadar gönüllerden ırak her ne kadar gönlünüz çılgınca çağlasa da… Tecellisi ne
olursa olsun ağırdır vebali kırık bir kalbin telafisi asla mümkün olmayan.