ince ince bir yağmur yağıyor denize
bırakıyorum saçlarımı rüzgârına
nilüfer torbası kalp kabarcıkları
kadmerli suyun akışın da
estin ! anladım esiyorsun
dokunma kalsın kanasın sözlerin
dokunma bırak suskunluğum ağlasın
dokunma beyazlarım hep beyazdı zaten
dokunma şu garip canıma
kanunu can olaydın cananına
sus ! geçip giderken zaman
sanma unutulur acılar
sus ! saçlarımdan yıldızlar dökülsün ayaklarına
hadi git ! yoldaşın papatyalar olsun
ince ince yağan yağmurlarda
bıraktığım yerde ışıksız kalasın
ışıksız da sevilmez ‘ ki
bak gör ! güneş şavkına vuruyor
bir çakır mavi yağış kızılca kızıllığın da
kadeh kadeh içiyor içiriyor
ayakları ince ince kumsalda
kuş kanadı kanatları altına saklı
ve .. zorluğun her şeyine alışmış
serçe kalbi sütlü titreyişinde
bir kadın ağlıyor
sevdiği için herşeyi akıtıyor
esmeleri sellerine goncalanı yor
inandın mı şimdi hadi git değişime !
ateş dinmeyince kül donmuyor yar
mecnunluğun bile bile zer’ lerden
selden selcan dan serden geçtim
zer ‘resine çihanı değişmem
sen den geçemedim yar
inanmıyorsan şimdi git !
geçmişimden geleceğime
olmadıklarını topla
gelemediklerini çıkar
geçlerim olmadan önce
bir beş on senelerini topla gel
ya da ! kuşkular matematiğini çöz
bir ömürlük geçmişlerinle gel
Gülay GÖKTÜRK