9 EKİM 1998,
PERŞEMBE…
Ticaret Şefi Bora ve memurlar, bürodaki sıradan işlerle
meşguldüler.
Bora, hazırladığı teklif mektubu örneklerini, “,ibdürrahim bey, bu mektup
örneklerini petrol bayilerine dağıtalım!” diyerek mübayaa memuruna uzattı.
Abdürrahim Bey “Tamam, şefim!” diyerek zarfları teslim aldı, verilen vazifeyi
yerine getirmek için çıktı, gitti.
……
10 EKİM 1998, CUMA…SAAT 17:00
Büroda, günlük işler yapılmaktaydı.
Mubayaa memuru Abdürrahim, elinde iki zarfla geldi. “Şefim, iki
teklif mektubu toplayabildim.”
“Biliyorsun, en az üç teklif mektubu olması gerekir.”
“Yenihaller Petrol, pazartesiye hazırlayacakmış teklif mektubunu.”
“Tamam, Pazartesiye kadar bekleyelim. Bu iki mektubu götür, muhaberata teslim
et!”
Abdürrahim Bey, iki mektubu alıp çıktı.
……
13 EKİM 1998, PAZARTESİ, ÖĞLEDEN ÖNCE 10:30
Büroda çalışılırken, mubayaa memuru Abdürrahim, diğer mektubu da
getirdi. “Yenihaller petrol da teklif mektubunu yolladı, şefim!”
“Tamam! Götür, muhaberata kaydettir. Öteki iki mektupla beraber
getir!”
Mubayaa memuru çıkıp gitti.
...…
13 EKİM 1998, PAZARTESİ, 11:00
Mubayaa memuru Abdürrahim Bey, elinde üç teklif mektubu zarfıyla
gelir.
“Mektupları getirdim şefim!”
“Açıp, dökümlerini yapın!”
Abdürrahim bey masasında zarfları açtı, bir dosya kâğıdına teklif
fiyatlarının dökümünü yaptıktan sonra Bora’e teslim etti. Dokümanı inceleyen
Bora, ihalenin Yenihaller firmasında kaldığını gördü.
“Tutar, mubayaa yetki limitimiz içinde! Firmaya, ihalenin kendisinde kaldığını,
motorini hemen teslim etmesini yazın!”
Masasına dönen mubayaa memuru, firmanın mektubunu yazmaya başladı.
…/….
17 EKİM CUMA, SABAH MESAİ BAŞLAR BAŞLAMAZ…
Büroda ki çalışma henüz başlamıştı. Yenihaller Petrol’ün yetkilisi
Mehmet Yenihaller, telaşla, Bora’in yanına geldi.
“Şefim, motorine yüzde otuz zam geldi! Benden istediğiniz
motorini, teklif mektubumda yazılı fiyattan teslim edemem!”
“Taahhüdünüzü yerine getirmeniz gerekir.”
“Teminat mektubum yok nasıl olsa, getirmezsem ne yapabilirsiniz
ki?”
“Bir daha alışveriş yapmayız sizinle!”
“Ama, bu fiyatla vermeye kalkışırsam da, çok zarar ederim.”
“Muhasebe müdürüyle bir konuşayım, bakalım, ne diyecek…”
Bora, masasından kalktı, muhasebe müdürünün odasına gitti.
…/…
17 EKİM 1998, CUMA, SAAT 09:00…
Bora kapıyı tıklattıktan sonra içeri girdi. Muhasebe müdürü Yılmaz
Gün, içeri giren adamdan hoşlanmadığını belli ederek baktı.
“Ne var?”
“Motorinle ilgili bir problem hakkında görüşecektim…”
“Ne problemiymiş o? “
Bora, yanında getirdiği dökümü ve teklif mektuplarını Yılmaz ün’ın
önüne bıraktı.
Yılmaz Gün, dökümü inceledikten sonra, “Kendi yetkinde olan bir
alımı da beceremedin mi?” diye sorarak hakaret etti.
Bora, soğukkanlılıkla tepkisiz kaldı. “Benim beceriksiz olduğum
yerde sizin beceriniz gerekiyor! Devlet, sizi onun için oturtuyor bu masada!”
“Uzatma! Çabuk söyle söyleyeceklerini! İşim var!”
“Yenihaller firması, taahhüt ettiği motorini, yüzde otuz zam geldi
diye teslim edemeyeceğini söylüyor…”
“Teslim etmezse etmesin! Yeniden teklif toplayın, siz de!”
“Teklif mektuplarının muhaberata kaydını yaptırdım. İptal
edemeyiz…”
“O halde, en iyi teklifi veren ikinci firmadan isteyin motorini!”
“Tamam da, önce taahhüdünü yerine getirmeyen firma hakkında zabıt
tutup, firmaya, taahhüdünü yerine getirmezse, kendilerinden bir daha teklif kabul
etmeyeceğimiz hakkında ihtar çekmemiz gerekmez mi?”
Muhasebe müdürü çark etti.
“Yahu, büyütmeyelim şu işi… Motorin ile ilgili fiyat teklifleri
KG/TL. olarak kabul ediliyor ama, teklif mektubu üzerine teklifin LT/TL. olarak
verildiği ibaresi düşülürse, değerlendirmenin de öyle yapılması mümkün olmakta.
LT/TL fiyatları, KG/TL. fiyatlarından düşük olduğundan, bu firmanın teklif
mektubuna LT/TL. ibaresinin yazılması durumunda zarar etmez. Firma
yetkilisinin, teklif mektubu üzerine teklif fiyatının LT/TL. olarak verildiğine
dair not düşmesini söyle, olsun bitsin."
“Ben öyle bir sorumluluğu üstlenemem…”
“Ne varmış sorumlulukta, yahu! Ben talimat veriyorum ya,
sorumluluk da benim…”
“Siz bilirsiniz. Sorumluluk sizinse, olabilir… Şu mektubun üzerini
imzalayıverin, o halde…”
Muhasebe müdürü, sinirli tavırla imzaladı. “Yalnız, servisteki
memurlar bilmesinler! Dedikodu olsun istemiyorum…”
…/…
Bora, fotokopi odasına gitti. Fotokopi makinesinde, elindeki
teklif mektubunun iki tane fotokopisini çekerek odadan çıktı.
…/…
Bora, servisine döndüğünde firma yetkilisini, kendisini beklerken
buldu. Masasına geçip otururken, kimseye duyurmadan firma yetkilisiyle konuştu.
“Mehmet bey, teklif mektubunuza, teklifinizi “ TL/LT olarak vermiş
olduğunuzu belirten bir ibare düşüp, imzalayacakmışsınız. Muhasebe müdürü
dedi…”
“Allah razı olsun, şefim! Beni zarar etmekten kurtardınız…
Sağolun!..”
Firma yetkilisi, istenilen ibareyi düşüp kaşeleyerek imzaladı,
mektubu iade etti. Mektubu inceleyen Bora, KG/TL. ibarelerinin de göründüğünü
fark ederek mektupta oynama yapıldığının belli olduğunu düşünerek, boş bir
teklif mektubu çıkartıp adama verdi.
“Eski mektubun üzerinde karalama oluştu. Oynama yapıldığı belli…
Şu mektubu aynen eski mektup gibi doldurup, bir tek KG/TL. ibarelerini
kullanmadan, yerlerine LT/TL. ibareleri yazarak imzalayın!”
Mehmet Yenihaller, denileni yaptı. Yeni mektubu teslim ederek eskisini almak
istedi.
“Yok, o da bende dursun ki, muhasebe müdürüne niçin
değiştirdiğimizi izah edeyim.”
İki mektubu da aldı, çıkmak için kalktı. Mehmet Yenihaller de
onunla birlikte ayaklanınca birlikte çıktılar.
Mehmet Yenihaller, “Ben hemen bugün yollayacağım motorini,”
diterek ayrıldı.
“Tamam!”
…/…
Kapıyı çaldıktan sonra Bora, içeri girdi.
Yılmaz Gün, ona karşı kaba tutumunu sürdürerek, “Ne var, gene?” diye sordu.
“Firmanın teklif mektubunu, üzerinde karalama olduğu çok belli
olduğu için, yeniden yazdırmak zorunda kaldım. Onu göstereyim dedim de…”
Yılmaz Gün, eline mektupları alarak inceledi.”İyi olmuş!”
“Eskisi sizde kalsın ama, yenisini bir zahmet imzalayıp verin ki,
işlemleri tamamlayayım.”
Yeni mektubu imzalayan muhasebe müdürü, eski mektubu paramparça
ederek çöp kutusuna attı, yeni mektubu verdi.
“Teşekkür ederim!”
“Şu işi uzatma artık! Böyle basit işlerle bile saatlerce
uğraşıyorsan, yandık.. Bitmez o servisin işleri!”
Bora, “Tamam, bu iş bitti artık… Hallettik işte…” diyerek çıktı,
gitti.
…/…
Bora, fotokopi odasına girdi. Fotokopi makinesinde, elindeki yeni
teklif mektubunun iki tane fotokopisini çekti. Odadan çıktı.
…/…
17 EKİM 1998, CUMA, SAAT 14:00…
Kantardan çıkan akaryakıt tankeri, akaryakıt pompasının başına
geldi. Tankere bağlanan hortum ile, motorin, akaryakıt tankına çekilmeye
başlandı.
…/…
17 EKİM 1998, CUMA SAAT 14:30…
Motorini boşaltılan akaryakıt tankeri, boş darasını aldırmak için
kantara girdi. Kantar memurundan, tartı fişini alan Mehmet Yenihaller, fatura
koçanını çıkarttı, teslim ettiği motorine ait faturayı kesti. Malzeme ambarı
Şefine teslim etti.
“Şefim, faturamı hemen yolla da, gözünü seveyim bugün alayım
paramı!”
“Bekle de, kendi elinle götür istersen…”
“Hay Allah razı olsun!...”
Malzeme Ambarı şefi, faturayı kaşeledi, imzaladı, teslim etti.
Firma yetkilisi faturayı aldı, gitti.
…/…
17 EKİM 1998, CUMA, SAAT 14:40
Mehmet Yenihaller, elinde faturayla Bora’in yanına geldi. “Şefim,
ödenecek bir çekim var… Şu faturayı bugün ödemeniz mümkün mü?”
“Ben ödemeyeceğim ki! Vezne öderse, öder…”
Bora, faturayı inceledi, parafladı, zimmet defterine kaydetti.
Odacı ziline bastı.
Odacı geldi. “Buyurun, şefim!”
“Şu faturayı, muhasebe müdürü Yılmaz Gün’a imzalatıver! Özellikle
ona imzalat! Başkasına değil… Şayet başkasına imzalatman gerekirse, ya da
Yılmaz Gün, git müdür yardımcısına imzalat falan derse, mutlaka haberim olsun!”
“Tamam, şefim!... “
“İmzalattıktan sonra da, bir fotokopisini al, bana getir! Faturayı
da, vezneye bu zimmet defterini imzalatarak teslim et!”
“Tamam, şefim!”
Odacı, zimmet defterini aldı, çıktı.
…/…
17 EKİM 1998, CUMA, SAAT 14:50…
Bora ve Mehmet Yenihaller, oturmaktayken odacı elindeki zimmet
defteriyle geldi.
“Şefim, Gündüz bey faturayı götür, müdür yardımcısı Ali Kılavuz’a
imzalat dedi. Haberin olsun!”
Bora, öfkelendi. “Tam da tahmin ettiğim gibi!... Pis herif!... Ver
o defteri bana!”
“Şefim, niye götürüp Ali beye imzalatmadın da, Bora beye götürdün,
derse?”
“Ne yapabilir be birader! Benim talimatımla hareket ettiğini
söyle, yolda, zorla elinden aldığımı söyle, ne istersen söyle işte!”
İçinde fatura olan zimmet defterini alan Bora, hırsla çıktı,
gitti.
…/…
Bora, kapıyı tıklatır tıklatmaz, içeri girdi. Doğruca müdürün
yanına sokuldu. “Müdür bey, Yenihaller’ in faturasını imzalamanız için direkt
size göndermiştim! Neden imzalamadınız?”
“Sana ne! İmzamı nerede, ne zaman kullanacağımın hesabını sana mı
vereceğim?”
“Bana bu faturayı neden imzalamak istemediğinizin cevabını verin,
yeter!”
“Ben fatura falan görmedim!”
“Odacı getirmiş size, nasıl görmezsiniz?”
“Odacının bu faturayı getirdiğini bilmiyordum…”
“Şimdi biliyorsunuz! Madem ki, imzalayın da, şu Allah’ın belası
işten kurtulalım gitsin! Bir daha da böyle alengirli işlere girersem, Allah
benim belamı versin!”
“Ne çıkacak bundan ki! İmzalayıvereyim…”
Adam faturanın üstüne imzasını attı. Faturayı alan Bora, odadan
çıktı.
…/…
Bora, fotokopi odasına girdi. Fotokopi makinesinde, elindeki
faturanın iki tane fotokopisini çekerek, odadan çıktı.
…/…
Bora, vezne önüne geldi. Vezne şefine işaret yapınca adam veznenin
küçük penceresine geldi.
“Şu zimmeti imzalayıp faturayı teslim alıver!”
“Odacıyla yollasaydın da olurdu. Niye zahmet ettin?”
“Muhasebe müdürünün yanındaydım, götürüver dedi. Firma yetkilisi
bekliyormuş da…”
“Ha, iyi o zaman!”
Vezne şefi zimmet defterini imzaladı, faturayı teslim aldı…
Bora uzaklaştı.
…/…
Saat 15:15…
Firma yetkilisi Mehmet Yenihaller, vezne şefinin teslim ettiği
paraları teslim aldı, el çantasına yerleştirdikten sonra gitti.
…/…
Saat 16:00…
Fabrika müdürü Talat Eken, muhasebe müdürü Yılmaz Gün, Ziraat
müdürü Rıza bey ve Personel müdürü Mehmet bey oturmaktaydılar. Fabrika müdürü
telefonu kaldırdı, bir numarayı tuşladıktan az sonra karşı tarafa seslendi.
“Bora bey! Odama gelin!”
“Hemen geliyorum, efendim!”
Bora telefonu kapattı. Kendi kendine mırıldanarak, “Aklıma gelen,
galiba başıma geliyor… “ dedi.
Yenihaller ile ilgili motorin dosyasını ve çektirdiği
fotokopilerden birer tanesini aldı, çıktı.
…/…
Kapı çalındı.
Talat Eken, “Gel!” diye seslenince Bora, içeri girdi.
“Oturun, Bora bey!”
Öteki müdürlerin yanı başındaki bir koltuğa oturan Bora, merak
içindeydi.
“Motorin ihalesinde, teklif mektubuna, Kilogram üzerinden teklif
fiyatı yazıldıktan sonra, siz onu litre üzerinden fiyat yazılmış gibi
değiştirtmişsiniz. Öyle mi?”
“Öyle, efendim!”
Müdürler, suçunu bu kadar kolay kabul ettiğini görünce şaşırdılar.
“Firmaya menfaat sağlamak amacıyla evrakta oynama yaptığınızı
itiraf mı ediyorsunuz?”
“İsnadınız bu ise, kabul etmiyorum, tabii ki!”
“Az önce teklif mektubunda değişiklik yaptırdığınızı söylediniz,
ama…”
“Önce, olanları bir arz edeyim, neyi itiraf ettiğimi izah edeyim
isterseniz…”
“Bir anlatın, bakalım!...”
“Sabah mesai başladığında Mehmet Yenihaller gelerek, motorine
yüzde otuz zam geldiğini, teklif ettiği fiyatla, motorini teslim edemeyeceğini
söyleyince, durumu Gündüz beye aktardım. Gündüz bey de, teklif mektubu
üzerinde, kilogram fiyatı olarak yapılan teklifi, litre fiyatı olarak
değiştirtmemi, talimat etti. İtiraz ettiğimde de beni azarlayarak, sorumluluğun
kendisinde olduğu söyledi.”
Yılmaz Gün, hemen itiraz etti. “Ben öyle bir talimat vermedim sana! Yalan
söyleme!”
Bora, o an, büyük bir nefret duyduğunu hissetti bu adama karşı,
alay ederek, “Müdür bey, beş vakit namaz kılıyorsunuz!... Allah’tan korkun!...
Namaz kıldığınız mekanın çatısı, tepenize çöker vallahi!”
Talat Eken bıyık altından gülümsedi.
Bora, elindeki dosyayı fabrika müdürüne teslim etti.
Talat eken, “Getirdiğinize göre, bu dosyayla ilgili çağırdığımı anlamışsınız,
herhalde!” diyerek gülümsedi.
“Aklıma gelen, başıma geldi efendim…” diyen Bora, evrakları birer
birer göstererek izah etmeye başladı. “Bu, değiştirilmeden önceki teklif
mektubunun fotokopisi… Görüldüğü gibi, üzerinde müdür beyin imzası var.. Yani,
mektubun önceden kilogram fiyatı ile bu şekilde verildiğinden haberi var… Bu
da, değiştirilen teklif mektubunun fotokopisi. Üzerinde gene müdür beyin imzası
var… Yani, mektubun değiştirildiğinden de haberi var. Bu da, gene müdür beyin,
ödeme emri anlamındaki imzasını içeren fatura fotokopisi… Gördüğünüz gibi,
beyefendinin imzasını taşımayan, dolayısıyla bilgisi olmayan, hiçbir işlem
yapmadım…”
Yılmaz Gün, pişkinlikle, “İmzaladığım her şeyin içinde bir
üçkağıtçılık arayacak değilim ya! İmzalamışımdır,” dedi.
“İmzaladığınız şeylerde üçkağıtçılık olduğunu bilemiyorsunuz da,
nasıl oluyor da sayın fabrika müdürüne üç kağıtçılığı ihbar ediyorsunuz?”
Talat Eken, olayı anlamıştı. “Tamam Bora bey! Gidebilirsiniz!
Yalnız, gitmeden önce sana şunu söylemeliyim… Mademki fotokopiler hazırlayacak
kadar tedbirli davranabiliyorsun, ilk tedbirin, aldığına inandığın yanlış ya da
kasıtlı talimatlar hakkında, yerine getirmeden önce beni bilgilendirmeliydin.
Bu lakayt davranışın hoşuma gitmedi, haberin olsun!”
“Özür dilerim, efendim! Bundan sonra yanlış olan en küçük şeylerde
bile size bilgi vereceğime söz veriyorum.”
Bora, firma dosyasını almaya uzandığında, fabrika müdürü vermedi.
Dosya kalsın! Sende, nasıl olsa ikinci fotokopiler de vardır… Git
artık!”
Bora odadakileri başıyla selamlayarak çıktı.
Bora, “Elbette var, yedek evraklar. Dosyayı ala koyarak, tadilat
yapmaya kalkışmayın boşuna,” diye düşünerek odadan çıktı, gitti.
Bora çıktıktan sonra, Talat Eken, Yılmaz Gün’a çıkıştı. “Ne riyakar adammışsın
be Gündüz! Ne istiyorsun şu çocuktan, bilmem ki!”
Yılmaz Gün, Ne isteyecekmişim, yahu! Pis herifin teki işte… “ dedi.
Personel müdürü Mehmet bey lafa karıştı. “İşindeki becerisini bilmem ama,
fabrikanın lokantasında denk geldiğimde görüyorum da, canavar gibi rakı içiyor
çocuk…”
Rıza bey de lafa karışarak, “Hanımı mükemmelin ötesinde bir kadın
vallahi! Benim hanım çok seviyor kadıncağızı…” dedi.
Talat Eken, “Bilmez miyim… Benim hemşerim olur… Bu sefer tosladın,
Gündüz’cüğüm. Şu petrolcüyü çağırt da, kilogram fiyatıyla yeni bir fatura
kestirtip, ödediğimiz fazla parayı geri al! Yoksa, senden alacağım o parayı,
haberin olsun!”
Yılmaz Gün, olanlardan dolayı hiçbir utanma emaresi
göstermeksizin, “Hallederim, ben…” dedi.
…/…