Hayatın en umulmaz anında,
Buluruz ruhumuzu başka dünyada...
Dayandığımız her ümit bitmiş derken,
Yeni heyecanlar sarar birden
Olamaz dediklerimiz olurken
Deneyim yerini bırakır künefe tadına,
Bitmeyecek sanılan yalnızlık
Ve emeller de...
Heyecan olur o anın tuzu biberi
Aşka susatmışsa hazan dilberi
Özlem ağacında büyürken meyvesi:
Sevince boğar haberi,
Birliktelik olunca sebebi…
Sır dolu hayat ağacı hep aynıdır oysa
Kökü toprağa yayılırken gövdesi gök kubbeyi deler geçer...
Güçlü sır kalemi yazıp reçetesini önümüze koysa,
Ömrümüz bunu anlamaya yetmez!
Tarih işte bu yüzden öğrenilmesi gereklidir
İbretler vardır içinde, yaşamı kolaylaştıran anahtarlar...
Her harabede şiddetli ihtar,
Her kalıntıda toz duman lüksler görmüş zarar,
Hazıra konmaya hazır, define aramakla geçen ömürler,
Nasıl bakarsa baksın anlamaz
Bu işaretleri meta düşkünü nefisler!
Kim giderse inadına tersten
Kapılır ölümcül sele kendini yese hırstan
Vesselam, başkada bir şey gelmez elden…
Onlarla doludur her kabristan!
Her koyun kendi bacağından asılır misali
Benliğimi onaracak seni aradım dost bir hayli
Sen başka bir kâinattın,
Ve benim gibi sıradan bir fakire kapını açtın...
Kızılderili gibi tamtamları,
Coşkuyla yenen taamları,
Asuman gecelerine güneşi hatırlatan havai fişekleri,
Ruhuma bir adım öteden çaldığın şarkınla, dans ettirerek
oynattın!
Huzur kapısından girdim içeri,
Mutluluk sarhoşu misali oldum mahcup serseri!
Kalbinin kapısı, dünyadan bi-haber yokluk!
Hıçkırığa boğulur gördükçe manasız çokluk
Her an imdada yetişir o dost-teselli freni…
Yarasını sarar tövbe edende zorluk
Olsa kangreni:
“Açtın ya kalbin kapısını”
“Verdin ya erdem tapusunu…”
Kalbime inşa ettin kardeşlik duygusunu
Yalnız Bir’e-birlikteliğe koşanlar anlar kurgusunu!
Kim olursan ol ver elini
Günahtan şerden yaksan da dilini!
Ülkemizi hep birlikte cennete çevirelim
Korurken elimizi belimizi dilimizi…
Saffet Kuramaz