Halil
Kaya, sol yanındaki perdenin kenarından süzülen güneş ışığı gözlerine vurunca
uyandı. Yüzünü yastığından kaldırdı, derin bir uykuyu halen sürdürür gibiydi.
Uzandı, aralık kalmış perdeyi çekerek açık olan yeri kapattı. Birden, sağ
yanındaki Ümmühan’ı gördü. Kız, nevresim altında çırılçıplak yatmaktaydı. Neler
olduğunu hatırlayarak, gülümsedi. Dün gece içkili lokantadan çıktıktan sonra
Erol ile Makbule'yi Makbule'nin evine bıraktıktan sonra onlar da Ümmühan'ın ısrarlarıyla buraya, yazlığa
gelmişlerdi. Ümmühan’ı uyandırmak için omzundan çekiştirdi. “Ümmühan!...
Ümmühan!...”
Ümmühan da uyanarak
uyku mahmurluğu içinde gülümsedi. “Günaydın!” Bir anda nevresim altında
çırılçıplak yatmakta olduğunu fark ederek çığlığı bastı. “Aman Tanrım! Neler
oldu burda?...” Vücuduna nevresimi dolayarak ayağa fırladı. Çarşafın üzerinde
kırmızı bir leke halinde kanamasının bulaşığını görerek iyice dehşete kapıldı.
“Ne yaptın bana!”
“Hatırlamıyor musun?”
“Sen hatırlıyor
musun?”
“Hatırlıyorum tabii ki…”
Ümmühan,
şaşkın ve meraklı, ardı ardına sorular sormaya başladı. “Ne oldu? Nasıl oldu?
Ben nasıl razı oldum? Nasıl kandırdın beni?”
Halil Kaya,
suçlanarak, “Saçmalama yahu?” diye söylendi. “Ne kandırması? Evlenelim dedim.
Sen de olur dedin. Geldik, öpüşürken, koklaşırken, yattık işte!”
Ümmühan, heyecanlanarak
sevinçle haykırdı. “Evlenme mi teklif ettin bana?”
Halil Kaya,
şaşırarak, “Hatırlayamadığına inanamıyorum yahu!...” diye söylendi.
Ümmühan, tereddütte
kalarak, “Sarhoş kafayla etmedin, değil mi?” diye atıldı.
“Hayır.”
Ümmühan, sakinleşti.
Vücuduna doladığı nevresimin içine Halil’i de alarak sarıldı. “Şimdi bir daha
et madem! Hadi!”
“Niye?”
Ümmühan, şımararak
oğlanın kulağını ısırır gibi yaptı. “Sarhoştum, bilinçsizdim filan dersin, beni
kirletilmiş bir kız olarak ortada bırakırsın belki…”
Halil Kaya,
gülümseyerek, “Edeyim ama, benim teklifimi sarhoş yaptığım için değil, senin
ayık kafayla cevap vermen için…” dedi. O da kıza sarıldı. “Benimle evlenir
misin?”
Ümmühan, kollarını Halil’in boynuna dolayarak, onu
öpücüklere boğdu; o şenlikte nevresimi yere düştü. “Evlenirim!... Tabii ki,
evlenirim!...”
Halil Kaya, yere
düşen nevresimi alıp kızın üstüne örterken, “Böyle çıplak gezemezsin artık. Ben
mutaassıp bir adamım. Giyin çabuk! Sonra da, benimle Ayvalık’a gel !…” dedi.
Ümmühan yataktan
kalktı, sağdan soldan toparladığı giysilerini giyinmeye başladı. “Ayvalık’a
mı?”
Halil Kaya,
“evleneceğimizi bizimkilere bir an önce haber vermek istiyorum,” dedi.
Ümmühan, hemen
itiraz etti. “Öğle yağma yok. Önce bizimkilere haber vereceğiz! Hem belki
bizimkiler karşı çıkar evlenmemize. Değil mi?”
Halil Kaya, gülmeye
başladı. “Saçmalama! Onlar seni bana vermeye dünden hazır. Belki, asıl
bizimkiler istemez, seni gelin olarak almayı…”
Ümmühan da, “Merak
etme, bizimkiler de, sizinkiler de isterler… Hele bir istemesinler de göreyim!”
diyerek gülmeye başladı. Mutluluktan uçuyordu.
*