1 Can Borcu…

         Ben ortaokuldaki ilk yılımda sınıfta kaldım; o ise ortaokul ikinci sınıfa devam etti. Olsun! Bizim aşkımız da ilelebet devam edecektir; derken kız, “git şurdan tembel şey,” diyerek beni bıraktı ve sınıftaşı bir oğlanın sevgilisi oldu. Bu durumdan çok rencide olmuştum. Rencide olmak mı? Kızın beni terk etmesi, beni kara sevdalara düşürdü, demeliydim. Yemekten içmekten kesilmiştim, vücudumun hiçbir mikroba karşı direnci kalmamıştı. Yataklara düştüm. Nihayet öksürdüğüm bir an ağzımdan akan birkaç damla kanı görür görmez annem çığlığı basmıştı: “Verem olmuş bu!”


Acilen mahallenin dispanserine götürüldüm. Kan tahlillerim yapılmış ve Akciğer filmim çekilmişti. Dispanser doktoru ilk incelemelerden hemen sonra, “verem değil,” demişti anneme, lakin beni çağırttığı ambulansla devlet hastanesine yollamıştı. 


Hastanede, bir odaya yatırıldığımda, iyice kötüleşmiştim. O günlerden hatırlayabildiğim tek şey tavandaki ampuldü. Gözlerimdeki tek görüntü o ampul, öylece yatıyordum. Çevremdeki hareketliliği göremez, hissedemez haldeydim. 


Doktorun, anneme, “Biraz geç kalınmış, tedavisi çok zor,” dediğini işittiğimde öleceğimi anlamıştım. Tüm irademle yaşamdan ölüme nasıl bir geçiş yapıldığını gözlemlemeye çalışıyordum.


  Geçirdiğim hastalık kardeşim Ersin’in yıllardır çektiği hastalıkla aynıymış meğer. Çocuğun yarı ömrü hastanelerde geçerken çektiği acıları şimdi duyumsayabiliyordum artık.


Doktor, “madem ki kardeşi aynı hastalıktan tedavi görüp iyileşti, kanında hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık da oluşmuştur. Derhal kardeşinden kan nakli yapmalıyız…” dediğinde, annemle babam bunu olumlu karşılamışlar, fakat kardeşim Ersin korkudan olsa gerek buna karşı çıkmıştı. Doktor, bir kere de kendi konuşmak istediğinde Ersin’e durumu detaylarıyla anlatmıştı. Ve, “abine kanını vermezsen ölecek,” diyerek bitirmişti konuşmasını.


Ersin, kısa bir tereddüt sonrası, derin bir nefes alarak, “abim eğer kurtulacaksa, kanımı ona nakledebilirsiniz,” diyerek kararını bildirmişti.


Kan nakli yapılırken, yavaş yavaş kendime gelmeye başlamıştım ki, bir an yanı başımda yatırılmış Ersin’in bana sevgiyle baktığını gördüm. Kanı benim vücuduma akıtıldıkça, Ersin’in benim tam tersime, terleyerek soluk bir benize dönüştüğüne şahit oluyordum. Nefes nefese soluk alırken yüzündeki gülümsemenin yok olduğunu fark ettim.


Doktor yanına geldiğinde, doktorun kolunu tutan kardeşim, titreyen bir sesle doktora "Hemen mi öleceğim, doktor amca?” diye sorunca, bir an ben de onun benim yaşayabilmem için öldürüldüğünü sandım. Doktor, kardeşime ölmeyeceğini, sadece vücudundan bir miktar kanın bana nakledildiğini, daha sonra kendisini toparlayıp eskisinden çok daha sağlıklı bir çocuk olacağını söyleyince de bir anda rahatladım.


Kardeşim, doktoru yanlış anlamıştı ve bana vücudundaki bütün kanı verip, öleceğini düşünüyordu. Buna razı olabilecek kadar seviyormuş beni!


Göz yaşlarımı tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. 

 

Bir buçuk aylık bir tedaviden sonra eskisinden daha sağlıklı duruma gelerek taburcu edildiğimde kardeşime bir can borcumun olduğunun değil, onun benim öz kardeşim oluşunun idraki içindeydim.


 


 


 


 


 


 


 


( Can Borcu… başlıklı yazı AliKemal tarafından 16.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.