Mahalleliler, katlanan borçlarını ödeyemedikleri için Sami Emekli tarafından icraya verileceklerini öğrendikleri gün toplanarak doğruca Cunda'ya gidip, oradaki "Türkiye'nin ilk boğaziçi köprüsünün" üstüne çıktılar. Köprünün demir korkuluklarını aşarak kendilerini bellerine kadar aşağı sarkıttılar. Yüz küsur kişinin topluca Boğaziçi köprüsünden atlayarak intihar edeceği haberi bomba gibi patladı. Bilumum basın ve yayın elemanları olay yerine koşuştu. İntiharcılar, kendilerine Kamil Oğuz Mangırcıklıoğlu'nu sözcü olarak seçmişlerdi. O da, "balinalar gibi topluca intihara kalkışmanızın nedeni nedir?" diye soran basın mensuplarına sadece, "Sami hocayı buraya getirin! Yoksa köprüden atlarız ha!" diyordu da başka bir şey demiyordu.

Tüm televizyonlar normal yayınlarını keserek bu görüntüleri vermeye başlamışlardı. Sami Emekli, ikide bir anırırcasına, "Sami hoca buraya!... Sami hoca buraya, hey!" diye tezahürat yapan Kamil Oğuz'u ekranda gördükçe küfür darağacındaki tüm küfürleri yedi artı altı heceli, kafiyeli mısralar halinde yazıp www.edebiyatevi.com 'da yayınlıyor, sonra da sesli sesli okuyordu. Onun küfür ettiğini anlayamayan Elezer hanım, hiciv (taşlama) şiirleri yazdığını sanarak, "çok güzel yazmışsın Sami, yüreğine sağlık," diyerek kocasına övgüler düzüyordu.

Koca karı, (pardon karı koca diyecektim) evlerinde şiirlerle meşgulken pekçok saygıdeğer cumhurreisimiz de köprüden geçmekteydi. Köprünün korkuluklarında intihara kalkışanları değil, ama basın yayın ordusunu fark ederek makam aracını durdurdu. Aracın ön koltuğunda oturan yaverine, "bu televizyoncular, böyle beni mi bekliyorlar?" diye sordu.

Yaver, "sizi bekliyor olsalardı size bakıyor olurlardı, sanırım deniz manzarası seyrediyorlar efendim! Ben şimdi, size sırtlarını dönmelerinin hesabını sorarım onlara!" diyerek araçtan indi ve kalabalığın yanına gidip, "hey muhabirler!" diye bağırdı.

"Ne var?" diyerek dönenler oldu.

Yaver, hepsinin birden ilgisini çekecek yöntemi biliyordu. "Pek çok saygıdeğer cumhurreisimiz buradalar... Kendisine yalakalık yapmayanlar vatan haini olarak Silivri mapusanesine konulacaktır. Ona göre!"

"Pek çok saygıdeğer cumhurreisimiz buradaymışlar!" diye bir uğultu koptu. Tüm kameralar ona çevrildi. Tüm mikrofonlar ona doğru uzatıldı. Her ağızdan bir tek ses çıkıyordu: "Allah ömrünüze ve servetinize bereket katsın efendimiz!"

Pekçok saygıdeğer cumhurreisi, gayet mütevazı, "Allah razı olsun çocuklar!" dedikten sonra, "seyrettiğiniz manzara çok mu güzel?" diye sordu.

"Manzara seyretmiyorduk efendim."

"Ya ne seyrediyordunuz?"

"Toplu intihar teşebbüsü var da... Yüz küsur tane seçmeniniz köprüden aşağı atlayarak intihar edeceklerini söylüyorlar."

"Neden ki? Bize oy verdikleri için vicdan azabından kurtulmak mı istiyorlar yoksa?

Ağız birliği ile, "haşa!" dediler. Hep birlikte tezahürata başladılar: "Türkiye seninle gurur duyuyor! Türkiye seninle gurur duyuyor! Türkiye seninle gurur duyuyor!..."

Pek çok saygıdeğer cumhurreisi, yaverine emir verdi:

"Git sor şunlara, dertleri neymiş!"

Yaver koşturup gitti, köprüden aşağı sarkmış vaziyette atlamak üzere bekleşen kalabalığa ulaşarak, "pek çok saygıdeğer cumhurreisimiz buradalar. Derdiniz nedir? Söylerseniz yardımcı olacaklar..." dedi.

İntiharcıların sözcüsü olan Kamil Oğuz Mangırcıklıoğlu, "bizi pek çok saygıdeğer cumhurreisimizin burada olması ilgilendirmiyor. Biz Sami hocanın burada olmasını istiyoruz!" diye haykırdı.

Onun haykırışı pek çok saygıdeğer cumhurreisinin kulağına kadar gitti. Muhabirlere, "kimmiş bu Sami hoca?" diye sordu.

Rivayetler muhtelifti. Kimisi, "Sami hoca bunlardan borç para alıp üstüne yatmış," diyordu, kimisi de, "Sami hoca müteahhitmiş efendim, bunları gecekondularından atarak yerlerine gökdelenler ve oteller dikecekmiş," diyorlardı.

Birisi, "bu adamları eşleri terk edip babalarının evlerine dönmüşler," deyince, pek çok saygıdeğer cumhur reisi şaşırarak:

"E be kardeşim, madem eşlerini veya eşlerinin babalarını çağırsalar ya köprüye! Niye Sami hoca denilen o herifi çağırıyorlar ki?" diye sormadan edemedi.

Aynı birisi onu, "hepsinin babası Sami hoca imiş efendim," diye yanıtladı.

O anda Cuma selası okunmaya başladı. Cami İmamının loptoptan okuyarak yapacağı vaaz konuşmasını kaçırmak istemeyen pek çok saygıdeğer cumhurreisi, "arkadaşlar! Hepinizin bildiği gibi, ben müslüman bir cumhurreisiyim. Yüz küsur kişi köprüden atlayacak diye mübarek cuma namazımı kaçıramam doğrusu, kusura bakmasınlar!" dedi.

Televizyonculardan birisi kamerasını ve mikrofonunu uzatarak, "pek bir Müslüman cumhur reisim! Siz, Sami hocaya buraya gelmesi için bir çağrı yapar mısınız?" diye ricada bulundu.

İçinden, "bana ne ulen Sami'den, Rami'den," diye geçirdiyse de, dışından, kameranın içine bakarak, "Sami hoca kardeşim, her ne işin varsa bırakıp derhal köprüye gel!" diye seslendi.

Sami Emekli, pek çok saygıdeğer cumhur reisinden aldığı çağrıya kayıtsız kalamadı, ama köprüye giderek onca muhabirle muhatap da olamazdı; çünkü bu muhabir takımı, -Allah korusun- onun ıcığını vıcığını araştırır, rezil ederlerdi. En iyisi cep telefonundan Kamil Oğuz'u arayıp yaptıkları eyleme son vermelerini istemekti. Hemen, cep telefonundan Kamil Oğuz'u aradı.

Kamil Oğuz götcebindeki cep telefonu titremeye başlayınca çıkartıp baktı; Sami Emekli'nin aradığını gördü. İntiharcılara, "Arkadaşlar, susun! Sami Emekli arıyor," diye seslendikten sonra telefonu kulağına götürüp, "Alo?" dedi.

Sami Emekli, "Kamilciğim, Allah'ını seversen şu eyleme son verin! Beni taaa pek çok saygıdeğer cumhur reisime kadar rezil ettiniz ulan!" diyordu.

Kamil Oğuz, elbette ki öyle hemen yumuşayacak değildi. Ona, "Sen de bizi icra kapılarında süründürerek rezil etmek istiyorsun ya?" diye çıkıştı. "Eyleme son vermemizi istiyorsan bizi icraya vermekten vaz geç! Yoksa vallahi hepimiz Boğaziçi köprüsünden atlayacağız!"

Sami Emekli heyecanla titredi. "Sakın haaa... Sakın ha atlamayın! Hepiniz benim iş yerlerimde çalışarak, bana olan borçlarınızı gıdım gıdım ödersiniz."

"Nassı yani? Sen emekli bir öğretmensin netekim; iş yerlerin yok ki..."

"Gelin buraya da, burada konuşup anlaşalım. Size iş yerlerimin adreslerini verir, iş başı yapmanız için yollarım..."

"İcra yok..."

"Yok! Tamam, icraya vermeyeceğim sizi!"

Kamil Oğuz, bu müjdeli haberi intiharcılara ileterek, "tamam arkadaşlar, eylem bitmiştir!" dedi. Gazete ve televizyonculara döndü. "Değerli basın mensupları! Sami Emekli tamamen hayali bir isimdir; gerçek Samilerle isim benzerliğinden öte bir bağlantısı, hısımlığı yoktur. Siz televizyoncular, biz saf vatandaşlara hep kamera şakası yapar ve rezil edersiniz. Bizler bu eylemi sizleri şakalamak için tertip etmiştik. Şakalandınız ve bizler gibi sizler de rezil oldunuz! Bakın gizli kameralar orada, el sallayın!" diyerek kahkahalar atarak gülmeye başladı. Onunla birlikte intiharcıların hepsi kahkaha atarak gülmeye başladı. Şakalandıklarını sanan tüm muhabirler de onlarla birlikte gülüyordu. İntiharcılar birden tutundukları korkulukları bıraktılar ve topluca üç metre aşağıdaki denize atlayarak mutluluk çığlıkları arasında yüzmeye başladılar.

*

Cami Yaptırma Derneğinin o kadar sandalyesi olmadığı için herkes ayakta dineliyordu.

Sami Emekli, "Arkadaşlar! Bu günden tezi yok hepiniz benim elemanlarımsınız, ona göre ha..." diye söze başladı. "Yüz küsurunuzun da işi hazır! Bu işte yevmiye, ya da maaş değil, prim esastır. Yani ne kadar çok çalışırsanız o kadar kazanacaksınız. Kazandığınız paraların yüzde ellisi sizin, yüzde ellisi benim olacak. Benim olacak derken, bana olan borcunuzdan düşülecek, demek istedim. Anlaşıldı mı?"

Ağız birliği edilerek, "Anlaşıldı!" denildi.

"Hepimize hem ek gelir elde etmenin, hem de borcumuzu ödemenin kapısını açtınız. Allah, her tuttuğunuzu altın etsin hocam," diyenler oldu.

"Adnan hoca da, Cübbeli Ahmet hoca da birer sahte mehdidir; en hakiki mehti bizim hocamız Sami Emekli'dir," diyenler de oldu.

Hatta, "Sami Emekli hocamızda yalvaçlık emareleri bulunmaktadır," diyenler bile oldu.

Bir tek Kamil Oğuz Mangırcıklıoğlu, "bizi çalıştıracağın iş yerleri nasıl yerler, neredeler?" diye sormayı akıl edebildi. Öyle ya, bu adam adamı doğru dürüst bir işte çalıştıracak bir adam değildi ki! Adama ya hırsızlık yaptırırdı, ya dilencilik...

Sami Emekli, "sizi çalıştıracağım iş yerleri camiler!" dedi. "Daha doğrusu cami önleri..."

  Uğultulu bir ses birlikteliği ile, "cami önleri mi?" diye soruldu.

"Cami önleri!"

Saf saf, "cami önlerinde ne iş yapılır ki?" diye soran birisi çıktı.

Bir diğeri de, saf saf soru soran arkadaşından daha zeki olduğunu herkes anlasın diye, ona yüksek sesle, "elbette ki, dilencilik yapılır!" diye yanıt verdi.

Sami Emekli bu konuya açıklık getirmek istedi: "Evet, dilencilik yapacaksınız! Ama dilencilikten dilenciliğe fark var... Ünlü yazarımız saygıdeğer Sami Biberoğulları'nın 'Camideki Şeytan' başlıklı yazılarında da belirttiği gibi dilenciler aslında üç gruba ayrılır: Birinci grup kadrolu dilencilerdir. Bunlar her Cuma mutlaka cami önündedirler. İşlerini aksatmaları söz konusu değildir. İkinci grup mevsimlik dilencilerdir. Bunlar cami cami dolaşıp, arasıra aynı camiye uğrarlar, yani gezici dilencilerdir. Üçüncü gruptakiler ise 'Sözleşmeli Dilenciler'dir. Bunlar da her Cuma günü ellerinde bir kutu ile cami kapısı önünde dikilip ’Camiye yardım, camiye yardım… Ne verirsen elinle o gelir seninle,' diyerek dilenen, taşeron sistemi ile görev ifa eden dilencilerdir... Evet arkadaşlar, sizler bu üçüncü grupta yer alacaksınız. Ya da, icra dairesinin yarım kapaklı dosyalarından birinin içinde... Tercih sizin! Demek istediğim anlaşıldı mı?"

Yine ağız birliği edilerek, "Anlaşıldı!" denildi.

Birbirlerinin kulağına, "utanmaz adam bizim sırtımızdan köşeyi dönecek, görüyor musun?" diye fısıldayanlar oldu.

"Adnan hoca da, Cübbeli Ahmet hoca da bunun yanında melaikeler; bunun mehdiliği filan sahte be yav..." diye fısıldayanlar da oldu.

Hatta, "Sami Emekli denilen bu adam bi de utanmadan ben yalvacım deyip dolaşıyormuş, duydunuz mu?" diye fısıldayanlar bile oldu.

Bir tek Kamil Oğuz Mangırcıklıoğlu, "ben gururlu adamım arkadaş! Dilencilik yapmam, ”dedi.

Sami Emekli'nin niyeti de ona dilencilik yaptırmamaktı zaten; "benim niyetim de sana dilencilik yaptırmamak zaten," dedi. "Sen, dernek işlerinde yardımcım olacaksın."

"Ha... Bak o zaman olur!"

"Hadi bakalım, herkes bir teneke kutu bulup Ayvalık ve çevre kasabalarda cami cami dolaşmaya başlasın! Yallah!"

Herkes, selamsız sabahsız, bir karış suratla dağıldı. Kamil Oğuz da çıkıp gitmek üzereydi ki, Sami Emekli ona, "sen az kal Kamil efendi!" diyerek müdahale etti.

Dağılanlar dernek binasından dışarı çıkıp da evlerine yollanacakları zaman, hani saf saf 'cami önlerinde ne iş yapılır ki,' diye soran arkadaşından daha zeki olduğunu herkes anlasın diye, ona yüksek sesle, 'elbette ki, dilencilik yapılır!' diye yanıt veren adam vardı ya, işte o adam, "Arkadaşlar!" diye seslenince herkes durup ona baktı. Adam devam ederek, "Arkadaşlar, bu Sami Emekli denilen adama yakamızı nasıl kaptırdıysak öyle de kurtulmalıyız!" dedi.

"Nasıl kurtulacağız?" diye soranlar olunca da cevabı yapıştırdı:

"Bu günden tezi yok vilayete ve de kaymakamlığa ve hatta bakanlığa şikayet dilekçeleri yazıp yollayarak, bu cami yaptırma derneğinde dönen fırıldakları anlatacağız. Yetkililer gelip de olan biteni görünce bu Sami Emekli hapse girecek, biz de ondan kurtulmuş olacağız."

Bu önergeyi oy birliği ile kabul ettiler. Sonraki günler bu minval üzere geçmeye başladı...

*
( Sami Hoca-3 başlıklı yazı AliKemal tarafından 6/16/2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.