IGDIR YUKSEL BABA'YLA EMNIYETTE
15 Temmuz işgal girişimi sonunda halk sokağa fırladı peki ama bu cesareti
kimden aldı, canı pahasına ''Vatan savunmasında ben de varım!'' derken sırtını
kime dayadı?
Tabii ki Devletine..
Peki ama devlet kimdi, kime güvendi? Öyle ya ortalıkta, üzerinde o şanlı
üniformayla dolaşan hainleri nasıl ayırt etti?
İşte konu tam da bu.
O gece onların en önünde yürüyen, tankların üzerine çıkıp halkına; ''Buradan
ayrılmak yok, Bu meydanlar bizim namusumuzdur!'' diyerek sesi kısılana kadar
bağıran müdürlerimiz, amirlerimiz vardı.
Rahmetli Gaffar Okan, Recep Yazıcıoğlu'nu her andığımızda gözlerimiz
dolar, içimiz sızlar. Böyle idareci bir daha bu memlekete gelmez diye düşünürken
baktık ki gelirmiş, varmış.
Yüksel Babal iki buçuk yıldır Iğdır'ın asayişinden ve güvenliğinden sorumlu
Emniyet Müdürü.
Çok parlak bir geçmişe sahip, çok çalışkan ve ''Vatanın her karış toprağı
benim için kutsaldır.'' anlayışıyla hem serden, hem yardan vazgeçecek kadar
Bayrağına ve milletine sadık ve âşık bir insan.
Henüz onunla tanışmamıştım. Bir gün sokağımızdaki bakkala girdim, adam bir
garipti.
‘’Ne oldu komşu, hayırdır?’’ diye sordum, cevabını bir süre beklemek
zorunda kaldım. Yüzünde bir tebessüm dalgın dalgın caddeye bakıyordu hala.
‘’Sorma abla ya, Emniyet Müdürü
biraz önce buradan geçti ve bana hayırlı işler, nasılsın diye sordu. Ne kadar
mütevazı, ne kadar güler yüzlü biri anlatamam. Çok hoşuma gitti, daha yeni
geldi adam bu şehre düşünebiliyor musun?’’
O ve ondan sonraki günlerde bu türden sözleri çok duydum. Sonra ben de
tanıştım, gerçekten dedikleri gibiydi. En önemli özelliği isimleri ve yüzleri asla
unutmuyor. Biriyle tanıştıktan beş ay sonra bile sokakta karşılaştığı anda ona
ismiyle hitap ediyor, hal hatır soruyor ve gülümsüyor.
Düğüne gidiyorsun orada, cenazeye gidiyorsun orada, asker uğurluyorsun
orada, açılış var orada..
Akşamları meşhur Vali Yolunda vatandaşla oturmuş çay, kahve içiyor. Bir
bakmışsın bir etkinlikte, bir bakmışsın hafta sonları stadyumda taraftarların
arasında tezahürat yapıyor, bir
bakmışsın dağlarda doğa koruma müdürüyle beraber yaban hayvanlarının, kuşların
peşinde.
Bazen bir çocuğu almış kucağına onu öpüyor,gülüyor, bazen
engellilerin arasında onlara moral veriyor. Bazen yaşlı bir amcanın doğum
gününü kutluyor elinde pastasıyla bir köyde, bazen intihara kalkışan bir adamı
ikna emek için çatının tepesinde.
Makamında bir dakika bile boş kalmaz çünkü vatandaş sürekli iş için, sohbet
için kapısının önünde.
İster istemez merak ediyor insan ‘’Bu adam işini ne zaman yapıyor?’’ diye.
Akşamları biz huzurla evlerimizde uyurken, O yanında polislerle sokaklarda suçlu kovalıyor.
Çoğu kez sabaha karşı ıssız sokaklarda yalnız dolaşıyor. Bir keresinde merak
edip sordum:
‘’Müdürüm geceleri bir başınıza
ıssız yerlerde dolaşmaktan korkmuyor musunuz?’’
‘’Ben sokağa çıkmazsam, kimse çıkmaz. ’’ diye cevap verdi.
Burası Iğdır. Bıçak sırtı bir şehir; hem üç ülkeyle (Ermenistan, Nahcivan,
İran) sınırı var komşu, hem de çeşitli etnik guruplardan (Azeri, Kürt, Türk..) ayrı mezheplerden (Cafer, Sünni..), ayrı
ideolojilerden insanların yaşadığı bir yer. Çok şükür ülke bunca kargaşa
yaşarken Iğdır’da bizler rahatça gece gündüz dışarıda dolaştık çünkü
güvendeydik.
Çünkü Babamız Yüksel Babal bize bu güveni sağlıyordu.
Son günlerde Demokrasi Mitinglerinde de bunu sık sık tekrarlıyordu
konuşmalarında :’’Sizin güvenliğiniz, huzurunuz benim güvencem altında!!’’
Onunla karşılaştığımda gözlerine dikkatle bakıyorum ‘’Acaba kirpiklerinin
arasına kibrit çöpü mü koyuyor?’’ diye.
Günde yalnızca 2-3 saat uyuduğunu, senede yalnızca birkaç günlüğüne iş
için bu şehirden ayrıldığını hepimiz biliyoruz.
İşte bu yüzden Iğdır Halkı ona ‘’BABA!’’ diyor, bu yüzden bir gün bu
şehirden gideceğini aklına bile getirmek istemiyor. Hepsinin yüreğinde sonsuz sevgi,şükran, dillerinde aynı dua: ''Rabbim onu koru, bize bağışla!''
Iğdır Halkı çok şanlı böyle bir Baba’ya sahip olduğu için, darısı diğer
illerimizin başına.
Canım Türkiye'min geçirdiği bu çok zor günlerde bu yazıyı yazmaya borçlu
hissettim kendimi.
Bunu bir teşekkür olarak kabul edin
lütfen Sayın Yüksel Babal.