Sıcak bir yaz günüydü. Melek öğretmen markette alışverişini yapmış, aldığı paketlerle arabasına doğru ilerliyordu. Neredeyse market kapanmak üzereydi. Arabasının bagajını açıp aldıklarını yerleştirirken göz ucuyla marketin çöplüğüne takıldı birden gözleri… Karanlığın içinde sadece hareketlerini izleyebildiği, on iki on üç yaşlarında bir kız çocuğu marketin bozulmuş diye attığı sebze ve meyve çöplerinden sağlam kalanları titizlikle topladığını gördü. Bagajını kapattı ve kız çocuğunun aldıkları ile evinin yoluna düşmesini bekledi. Kızın arkasından arabasıyla takip ederek, hangi adreste oturduğunu öğrendi. Kızın arkasından eve girdi. Evde annesi ve kendisinden küçük iki çocuk daha vardı. İzin istedi ve eve girip misafir oldu. Kızın annesiyle konuşmaya başladı, kızını nerede gördüğünü ve evlerine nasıl geldiğini kısaca anlattı… Oturacak yerleri bile yoktu, bir köşeye oturdu. Kadından hikayesini sordu. Kadın biraz utanarak ve sıkılarak başından geçenleri anlatmaya başladı.

Anne ve babasını kaybetmiş ve daha on üç yaşındaymış. Amcasının evinde kalıyormuş. Yaşadığı köyde bir gün, iki genç çocuk onu kaçırmışlar. Taciz etmişler ve işkence ederek şikayet etmemesi konusunda tehdit etmişler. Perişan bir şekilde eve gelmiş, durumu amcasına anlatmış. Amcasının bu durumda yanlarında kalmasının sorun olacağını düşünerek, İstanbul’da yaşayan akrabalarının yanında kalması için İstanbul’a göndermiş. Onu taciz eden gençler ise, nasıl olmuşsa ceza yemekten kurtulmuşlar.

Birkaç sene geçince akrabası olduğunu bildiği bir genç, onun başından geçenleri bildiğini ve bunu kabul ederek onunla evlenmek istediğini söylemiş. Kabul etmiş. Güzel bir evlilikleri ve üç çocukları olmuş. Çocukları büyüyünce maddi sıkıntılar çekmeye başlamışlar. Geçinememişler. Kocası, kadının başından geçenleri herkesin unuttuğunu düşünerek, köylerinde ailelerinden kalan tarlaları ekip biçerek yaşamlarını devam ettirmeye ve orada maddi sıkıntılarından kurtulabilmeyi amaçlamışlar. Köye göçmüşler böylece. Fakat kendisini taciz eden genç, onun geldiğini duyunca sürekli evlerine gelerek kadını taciz etmeye başlamış, eşini de kadınla yaşadığı geçmişini hatırlatarak, küfürlü sözlerle onurunu kırıcı şekilde tahrik etmiş. Yine böyle bir günde, eşi dayanamamış ve eline silahını alarak, evine girerek taciz eden o kişiyi vurarak öldürmüş. Eşi hapse düşmüş. Bu vahim olaydan sonra kadında üç çocuğuyla köyde yaşamayacağını düşünerek Ankara’ya göçmüşler. Büyük kızı çocuklara bakarken, kendisi evlere temizliğe giderek hayatlarını devam ettirmeye çalışmışlar. Büyük kız biraz büyüyünce annesinin aldığının yarı ücreti ile temizliğe giderek, harçlığını çıkarmış, böylece okuluna devam etmiş.

Bu hikayeyi öğrenen Melek öğretmen, gözleri yaşarmış ve çok üzülmüş. Okuldaki meslektaşları ile aralarında para toplayarak, kadının kaldığı evin kirasını ödemeye, yiyecek ve içecek almaya başlamışlar. Bir nebze olsun, kadına destek olmuşlar. Devlet, eşinin iyi durumundan dolayı şartlı salıvererek özgürlüğüne kavuşturmuş. Ancak, tamamen özgürlüğe kavuşabilmesi için iyi halini görebilmek amacıyla bir süre devlet için çalışması ve maaş almaması gerekiyormuş. Eşi halen evine katkıda bulunamıyormuş.

Bu hikayeyi anlatan kişi, eşiyle kurban bayramında bu ailenin evine gidip et vermişler. Büyük kız neredeyse genç kız olmuş, öylesi sıcakkanlı ve terbiyeli olduğunu görmüş. Kaldıkları ev yıkık dökük, öylesi bakımsız olduğuna uzaktan bakarak şahit olmuş. Burada kimse yaşamaz demiş içten içe… Biraz da eşiyle kıza harçlık vererek oradan ayrılmışlar.

Bulunduğumuz ve yaşadığımız şehirde kim bilir hangi evde, buna benzer hikayeler yaşanıyor. Taciz edilenlerin kimi intihar ederek ölüyor kimi ise kötü yollara düşüyor. Buna benzer taciz edenlerin günahıyla meydana gelen ahlaki çöküntü ne yuvaları yıkıyor. Ne yetimler ortada kalıyor. Bir çoğu keşfedilmiyor böylesine, acılar içinde yetişen çocukların olduğu bir çok hikayelerdeki kahramanların nice umutlarını söndürüyor. Buna çare bulmayanlar onların ahı ile, gelecek nesillere günahkar lekelerini bulaştırıyorlar.

Saffet Kuramaz
( Köyde Yetim Kıza Taciz Edilmişti başlıklı yazı safdeha tarafından 4.10.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.