Yetmişli yıllarda daha tıfıl tıfıl
bebeleriz. Başarısız bir ilkokul deneyiminden sonra ver elini ortaokul, ver
elini Bahçelievler Deneme Lisesinin orta kısmı. O zamanlar daha sekiz yıllık
kesintisiz eğitim hesapta yok. İlkokulu bitiren çocukların çoğu ya okulu
bırakıp sokaklarda sürtüyor ya da araba tamircilerinin, marangozların,
bakkalların yanına çıraklığa veriliyor...
O sene kendi sobalı evimizden daha
konforlu kaloriferli bir eve kiraya çıktık ve ortaokula o ev de başladık
haliyle. İlk günler bir hevesliyiz bir hevesliyiz sormayın gitsin. A şubesinin
kapısından bir girdik, giriş o giriş. Çok çalışkan çok cevval çocuklar var
sınıfta. Cemil, Serdar, Rahime, Sevgi, Şencan. İkinci gün sınıfa sert bakışlı
ama kalbinin hala yumuşacık, insan sevgisi ile dolu olduğuna inandığım Ganime
Hanım girdi merhaba diyerek. Arkada iki senelikler var. Hemen başladılar offf
pufff demeye, belli ki geçen sene de onlara Ganime hanım gelmiş ve kaldıklarına
göre de yıldızları hiç barışmamış öğretmenimle...
Ganime hanım en baştan kendini belli
etmeye başladı öğrencilerine, çok disiplinli ve çok iyi bir öğretmen. Yalnız
her ne hikmetse bana hep soyadım ile Zeytinci diye hitap eder oldu. Çocuk
aklımla sinir oluyorum bu duruma; her ne kadar daha sonraları çok hoşuma
gidecek olsa da soyadım ile hitap şekli...
Günler ne de çabuk gelip geçiyor. Ne
zaman geldi birinci yazılı zamanı tüh. ''Hocam yazılıları okudunuz mu?'' Okumuş
ama sonuç hiç iç açıcı değil benim açımdan zayıf almışım yazılıdan. Ganime
Hocam döner bana ''Biraz daha gayret Zeytinci biraz daha gayret çalışırsan
olacak.''
Çalış çalış bitmiyor her ne hikmetse.
Sıra geldi ikinci yazılılara onda da sonuç ayni Zeytinci yine zayıf. Ne yapsam
olmuyor, ağzımla kuş tutsam ben bu Türkçe dersinden iyi not alamayacağım
herhalde...
Sömestri Tatili geldi çattı karnede dört
tane zayıf ve aralarında Türkçe de var haliyle. Bir de şubat tatilinde ödev
vermiş öğretmenim. Reşat Nuri Güntekin'in Damga adlı kitabını baştan ayağa
yazmamızı istiyor. Arkada ki iki senelikler isyanlarda ''Yine perişan etti bizi
Ganime hanım.'' diye inim inim inliyorlar. Belli ki zaten okumaya niyetleri yok
arkadaşların.
Sömestri tatili bitti ve daha sonra
ikinci dönem başladı. Azizi Nesin kitapları pek revaçta o seneler. Gol Kralı,
Hoptirinam, Memleketin Birinde, Namus Gazı. Alıp alıp okuyoruz arkadaşım Reha
ile sonrada kitapları değiştiriyoruz birbirimiz ile. Ganime Hocamız öyle
söylemişti ''Çok kitap okursanız hem daha iyi kompozisyon yazarsınız hem de
sınavlardan daha iyi not alırsınız.''
İkinci dönemde başlayıp bitti ve bu
Ahmet hiç bir Türkçe yazılısından geçer not alamadı. Gelsin bakalım ikmal
imtihanları. Yazın tatilde millet bisiklete binerken, kızlı erkekli oynarken
sen ders çalış bakalım Ahmet ''Başa gelen çekilir.'' sene içinde ne ektiysen
sene sonunda onu biçeceksin. İkmal imtihanlarında sıkı bir çalışma ile diğer
dersleri de vererek orta ikiye geçtim kör topal sizin anlayacağınız...
Neyse ikinci sınıfta ve üçüncü sınıfta
da Ganime Öğretmenim gelince bize sene içinde geçer not almak, az çalışma ve
gayret ile mümkün olmadı. Üç senelik ortaokul müddetince Ganime Hanım'dan hiç
geçerli not alamamış biri olarak Deneme Lisesi tarihine geçmişizdir herhalde. Ganime
Hocama minnet borcum var, hakkım olmayan hiç bir notu ne sözlüde ne de yazılıda
bana vermedi, Allah razı olsun. Bu ben de öyle bir hırs yaptı ki ileri ki
yıllarda öyle bir hırs yaptı ki kitap kurdu oldum adeta. Evimde ve iş yerimde
kitaptan geçilmez oldu. Sağ olsun var olsun kıymetli Hocam ellerinden öpüyorum
sevgi ve saygı ile...
Liseye de zıplayınca, biraz büyüdük mü
ne havamızdan geçilmez oldu. İyi de bir sınıfız benden başka herkes de
çalışkan. Aslında çalışsam ben de yaparım da serde haylazlık var ya başımızı
alamıyoruz bir türlü haytalıktan...
Lise Edebiyat Öğretmenimiz Cahide
hanımda tatlı sert bir öğretmen. Liseye geçince haliyle konularda farklılaşıyor
daha da ağırlaşıyor. Aruz vezni failatün mefailün ezberle Ahmet şunları; ne
mümkün yok tık demiyorum. Birinci yazılı zayıf, sözlü zayıf, ikinci ve üçüncü
yazılıları söylemeyeyim bari siz anlarsınız ne aldığımı, yine Şubat Tatili ve
karnede üç zayıf. Hemen eve git derse otur Ahmet ki baban eve gelince seni
gayretli görsün...
İkinci dönem yine coşku ile başlıyorum,
ama sadece başlıyorum netice yok. Hatice'ye bakmaktan değil ha sadece
tembellikten tembellikten. Ama sözlüde bir incim var ki hala gurur kaynağımdır
benim için. Mustafa Kemal Atatürk'ün Gençliğe Hitabesinden en yüksek sözlü
notunu kaptım hem de deftere en dolmakalemlisinden. Ve sene sonunda edebiyattan
da gümlemek alnımıza yazılmış bir kere. O zamanlar Alpay'ın Eylülde Gel şarkısı
çok meşhur hocalardan onu dinliyoruz biz tembel tenekeler. Haziranda girersin
sınava güm, eylülde de güm peşine bir de fizik den güm, sonuç iki güm ve bir
sınıf tekrarı. Netice olarak her iki öğretmenimin de saygı ile ellerinden
öpüyorum bana hakkım olmayan hiç bir notu vermediler ve beni hırs küpü
yaptıkları, kitap kurdu yaptıkları için. Bana değer katan tüm öğretmenlerimin
önünde saygı ile eğiliyor ve ellerinden öpüyorum bu öyküme konu oldukları
içinde teşekkürler canı gönülden...