Sokaklara, iş yerlerine, hareketin olduğu her yere gitmeli âlim veya bilgili insanlar. Bu kişiler, cahilliğin içinde ve neye inandığının farkında olmayan kişilerin, hayatta kalmak için, karın tokluğuna neleri feda ettiklerini göreceklerdir oralarda, konuştukça ve paylaştıkça! Allah nazarında, her insanın diğerinden farkı yok… Ha zengin ha fakir, ha uzun boylu ha kısa, ha genç ha yaşlı… Kim bir problem yaşıyorsa, eşit ölçüde onunla ilgilenmek ve derdini paylaşmak gerekir. Onun sıkıntılarını paylaşarak, derdini hafifletmek lazım.


 


Eğer üretmeyen bir insan üretmeden yaşıyorsa ya da onun tecrübelerini ve yeteneklerini kullanan insanlar olmazsa aklıyla övünen beyin ne işe yarar ki… Tıpkı insanın varlığı ile ortaya çıkan Kâbe gibi. Eğer insan yaratılmasaydı Kâbe olur muydu? İnsanın yaratılışı onu yaratanın Allah olması nedeniyle Kâbe’den daha değerli olmasına rağmen, yaratılış gayesi, ile uyumsuz yaşayan insanın görünümü maalesef esfel-i safilün, aşağıların aşağısına, derecesine inmiş, yaşamayı gaye edinmiş, kulluğu bir araç gibi görür hale gelmiş, ahırda ne verilirse yemeyi tüketmeyi düşünen, hiç kimseye faydası olmayan bir koyun gibi ömrünü geçirmektedir. Bu insanlara yeteneklerini hatırlatmak, gayesinin Allah’a kulluk olduğunu ve faydalı olduğunda yaşamının bir manası olacağına ikna etmek gerekiyor.


 


Ramazan ayının son haftasında, arabamın yağını değiştirmeye ve sonra da yıkatmaya gittim. Her ikisinde de insanlar arasındaki hareketlilik oldukça şaşırtıcıydı. Sanayide değişmez bir kural var, eline bebeğini alan dilenmeye geliyor. Öyle ısrarla her gün geliyorlar ki, ezberlenmiş görüntüleri gördükçe La havle… Çektiriyor. Kim bilir her geldiğinde hala alabilecek bir şeyler bulabiliyorsa, gelmeye de devam edecektir. Oruçtan ve çalışmaktan bitap düşmüş çalışan insanlar gerçekten samimiler, gördükleri görüntüye ve zavallı bebeğe üzülüyorlar. Ama bir yere kadar bu, kendileri de gelecek kaygısı içinde çalışmaya devam ediyorlar, hayat bir yerde devam etmek zorunda ve içinde acı olmayan bir senaryoda yok gibi. Dilenciler hakkındaki şikayet eleştirilerinde haklılar ve insan özgürlüğü içinde bu gibi dilenenlere engel olmaksa mümkün değil. Dilenciler, duygusal bir toplumun, bedava yaşamaya çalışan parazitleri gibiler. Bu parazitleri öylesi bulaşıcı ki, hiçbir ilaç sorunu çözmüyor.


 


Öylesi sıcak ki hava, susattı beni. Hafta sonu olmasına rağmen, oruçlu olmama rağmen evde kalmakta mümkün değil. Evdeki sorunların çözülmesi ve yapılması gerekiyor. Yani evde oruç tutamıyorsunuz sonuçta. Arabayı yıkatmaya mahallede bir yere geldim. Komşunun oğlunu orada çalışanlar içinde buldum. Çocuk orman mühendisi olmuş, her yere başvurmuş ama iş bulamamış. Orada çalışanların liseyi bile bitirmediği bir ortamda para kazanmak için verdiği mücadele etkiledi beni. Bir yerde dilenen bir kadın diğer yerde, üniversiteyi bitirmiş, hiçbir aşağılık kompleksine girmeden alnının teriyle para kazanmak için çalışan bir mühendis. Arabamın anahtarını verdim ona ve gölge bir yerde dinlenmeye başladım. 18–30 yaş grubu çalışanlardı bunlar. Hepsi Müslüman’ım demekten gurur duyan ama sıcağı ve çalışma şartlarını öne sürerek, oruç tutmayan bir gençlikti. Yemek yiyorlar, su-sigara içiyorlar dinlenme aralarında. Bir kaçı ile konuştuğumda, oruç tutmamaktan dolayı da bir üzüntüsü de yoktu. Hayat oldukça normal seyirde devam ediyordu. “Ölümün garantisi yok elbette, ya biraz sonra ölseniz bu ibadet etmemekten – şükür etmemekten dolayı Allah’a ne cevap vereceksiniz?” dedim. Hiç etkilenmediler gibi, çünkü gençliklerine aldanıyorlar, sözler etkileyemeyecek kadar kalpleri kararmış, Allah ıslah eylesin. Fazla söze gerek yoktu, hani vakit geçsin, ortamın nabzını bir göreyim derken, ister istemez çok üzüldüm manzaraya.


Sonraları, başka bir çocuk geldi yanıma, yaşının 27 olduğunu ve evli olduğunu öğrendim. Bir cemaatin yurdunda yetişmiş, 18 yaşına kadar namaz kılmış, ilim öğrenmiş ve yurtta usta olmuş. O yurtta yüklü para yardımı yapan kişilerden birinin çocuğuna ağabeylik görevi verilmiş. Çocuk kendisine hakaret ettiğinde, sinirine hâkim olamayıp ona vurunca, oda sinirlenmiş ve çocuğa vurmuş. Çocuğun karnına vurunca, çocuk yere yığılmış kalmış. Bunu yaşayan delikanlının üstündeki ağabey, bu kadar para yardımı yapan kişinin çocuğuna böyle davrandığı için onu dövmeye kalkınca, oda ağabeye vurmaya başlamış, kan revan içinde bırakınca başına bir şey geleceği korkusuyla kaçmış gitmiş yurttan. Pişman olmuş ama İslam adına her şeyini terk etmiş. Çok iyi bir eğitim aldığını kabul ediyor ve İslam içinde yaşamayı gönülden istiyor. Çevresinde birkaç kişiye Kur’an öğretmiş. İyi niyeti etkiledi beni, artık kılmayı terk ettiği 5 vakit namazından, yatsı namazını kılmak üzere bendeniz fakire söz verdi. Allah yardımcısı olsun…


 


Gerçekten sokakta, çalışan bir mekanizma içinde anlatacak ve paylaşılacak o kadar çok hikâye var ki… Mesele bir şeyi bilmek değil, yaşanılır hale getirmektedir. Eğitim almış beyin elleri hareket ettirmelidir. Eğer beyin değil de ağız-nefis hareket ettiriyorsa, sorunlar ve acılar başlıyor. Başsız bir insan düşünemiyorum. Eller ve ayaklar başsız kalmamalıdır. Eğer sizde sokaktan geçerken bir kalabalığa karışır ve sohbet edebilirseniz, ne kadar sevgiye ve ilme muhtaç çocuklar varmış göreceksiniz. Ya onlarla paylaşacaksınız ya da görmezden gelmeye devam edeceksiniz. Bu toplum boşuna ahlaksız olmuyor, eğer biz ilgilenmezsek ilgilenecek kötü insanlar devreye giriyor. Bu çocukları rahat bir dünya hayali ile kandırıp, canlı bomba yapıyorlar, ellerine makineli verip, ucun cenneti vaat ediyorlar. Toplumda terör yükseliyor, kardeşlik elden gidiyor. Topluma küs değil, barışık yaşamak için birbirimizle konuşacağız, birbirimizi dinleyeceğiz, iyiliği emredip, kötülükten men edeceğiz. Eğer biz bildiklerimizi yapmaz, yaşamaz ve paylaşmazsak bunun vebali üzerimizdedir bilesiniz.


 


Saffet Kuramaz

( Günlük İşlerimde Nasır Tutan Öykülerim başlıklı yazı safdeha tarafından 8.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.