Hacca gitmek, askere gitmek gibi çok önemlidir geleneklerimizde. Giderken ayrı gelirken ayrı karşılanır, geleni can kulağıyla dinlerler. Asırlar geçiyor, gelenek aynı… Dilden çıkan aynı,  hissedilen aynı! Ben de hacdan gelecek babamı karşılamak için havaalanına gidiyorum. Babamın benden başka gelebilecek akrabası da yok, ne yazık ki…  


annemin kalp rahatsızlığı olduğu için babama hacca giderse hakkını helal etmeyeceğini söyler, hasret boğazında düğümlenirdi. Öldüğü yıl, “Baba, hac için müracat et, annem ağır hasta, ölürse ve çıkarsa hacca gidersin, ölmezse de en fazla müracat paranı heba edersin!” dememe rağmen, hacca başvurmadı. Hac başvuruları bittikten sonra da annem vefat etti. Gelecek yıl hacca başvurdu ama 3-4 yıl çıkmadı. her başarısız kurada, hasreti ağlayışı kalbimi dağladı. dört yıl sonra, Avrasya ülkelerinin vizesi ile hacca gitme vesilesi oldu, arkadaşlarımda gidecekti. gitmesini, diyanetle gidecek parasının üstünü ben tamamlarım dememe rağmen, kurada çıkana kadar gitmeyeceğim dedi. Yol arkadaşlarım Türk hacıları olsun dedi. Fakat yedi yıl oldu ve hükümet yedi yıl sonra herkes kurasız gidecek demesine rağmen, bu seferde kontenjan yarı yarıya düşünce kura yine çıkmadı. Bir süre sonra, babam telefon etti, “Oğlum, hacca çağırdılar beni!” dedi. Ailecek sevinçliydik. Hac öncesi gerekli tüm gerekli hediye ve ihtiyaç işlerini, daha önce hacca gittiğim için hayırla ve hızlıca tamamladık. Otobüsle Söke’den hacca uğurlarken, sadece el sallayan, ablam, ben ve bizi oraya getiren babamın bir komşusu vardı. Ne yazık ki, erkek kardeşim, sebep ne olursa olsun babamı uğurlamaya gelmedi. gitmek var, dönmek yoktu. Gelmeliydi… Otobüste onu uğurlarken, ağdını hiç görmediğim babam ağlıyordu… Yaşı seksene dayanmıştı. Dinçti çok şükür. Sağ salim gittiğini hac arkadaşlarının yardımıyla bize iletti. En son görüştüğümüzde ne zaman ve hangi saatte döneceğini haber etmiş. Ankara’dan İzmir’e onu karşılamak için gitmiştim.



Yurt dışı gelen yolcu çıkışına geldiğimde gördüm ki, yığınlarca insan bekleşmekteydi orada… Hacıları taşıyan uçak 13:30 da gelecek diye ekranda yazdığında o kalabalık kapıya yöneldi hızlıca. Herkes heyecanla çıkış kapısında ya ayakta ya oturarak bekleşmeye başladı. Zaman geçiyor ama uçak bir türlü gelmiyordu. Saat 14:02’de uçağın havaalanına indiği tabelada yazıldığında, oturanlar birden kalktılar ve çıkış kapısının önünde birikmeye başladılar. Kırk beş dakika sonra ilk hacı teyze çıkışta göründüğünde kalabalık ona alkış tuttu. Hacı teyze ellerini birbirine bağlayarak selam verdi sevinçle, bunu gören hacı yakınları daha kuvvetli bir alkışla çınlattılar havalimanını…


 


Ben de babamı bekliyorum. Hacı teyzenin çıkışından on beş dakika daha geçiyor aradan. Kapıda aniden babamı görüyorum. Alışkanlık ya kalabalık babamı da alkışlıyorlar. Bu görüntü karşısında babam şaşkın, gözyaşlarını tutamıyor. “Hacca gitmek için seksen sene bekledim. Sekizinci kurada çıktı ve gittim. Oraya yaşlı gidilmiyor. Genç gitmek varmış, genç!” bütün bunları topluluğa karşı diyor. Boşa konuştuğunu ve onu kimsenin dinlemediğini düşünmüyorum. Çünkü tüm gözler herkesin yakında gelecek hacı yakınında… Alkışlamak için bekliyorlar.


 


Babama sarılıyorum. Elinden öpüyorum. Ağlamaklı bakıyor gözlerime, “Oğlum ayaklarım beklemeye tahammül edemedi. Bu kalabalıktan bir an önce çıkayım istedim, müsait bir yere oturayım dedim. Hakkım olan iki bidon zemzem suyumu da alamadım.”


 


Babamı bir yere oturttum. “Yetkililerden izin alayımda senin zemzemini ben getireyim, ben gelene kadar burada otur!” dedim. Yolcu çıkış kapısındaki görevliye babamın durumunu anlattım. Görevli ise, eliyle son çıkış kapısını göstererek, "Polisler izin verirse içeri alabilirim!" dediler. Polislerin yanına gittim. " Görevliler sizden izin alabilirsem eşyaların alındığı yere girebilirmişim dediler!” Sözlerinde beni onlara yönlendirenlere kızıyorlar. Görevleri değilmiş! Bende diyorum ki, "Benimle lütfen gelin, göreviniz olmadığını onlara söyleyin ki bende içeri girebileyim." dedim. Nazlanarak biri kalkıp benimle geldi. Böylece beni içeriye aldılar, içeridekiler de polise soruyor “Sizden mi, güvenilir mi?” evet anlamında başını sallıyor. Nihayet bavulların geldiği yere varıyorum. Sekiz yüz hacı adayının bir anda bavullarını indirmenin ne kadar zor olduğunu görür görmez orada anlıyorum. Bavullar inmeden zemzemleri indirmeyeceklerini söylemişler, birine sorduğumda. Bende mecburen bekledim.


 


Bir hacı adayının oğlu olduğunu öğrendiğim biriyle tanışıp,  konuşmaya başladı. Anne ve babasını hacca göndermiş ama babası arife günü hacı olduktan sonra ölmüş. Hemen orada gömmüşler. Annesi hacdan gelmiş ve zemzem için oda benim gibi bekliyor. Çocuk çok soğukkanlı ve perişan görünmüyordu Allah’tan, babasının ölümünü çoktan kabullenmiş gibiydi.


 


Zemzemin geldiğini görüyoruz, o da ne… Onu görür görmez herkes aynı noktaya-çıkışa hücum etti. Arada sıkışıyorum. Zemzem kutularında yazılmış isimleri arayan, bakan falan yok. Ne alabilirse-tutabilirse elinde aldığı kadarını, üç-beş… Yüklenen o yaşlı amcalar… Görüntüye üzülürken bir oldubittiye gidecek babamın zemzem bidonları diye üzülüyorum. Bir ara sıkıştığımı fark ettim. Biri bağırıyor, “ Sizin hacılığınız kabul olur mu? Bu yaptığınız kul hakkıdır! Ne yapıyorsunuz…” dinleyen yok… Kapış kapış alınıyor zemzemler. Bende bir tane alıyorum ve oradan uzaklaşıyorum… Babamın yayına geliyorum.


 


Çok uzaktan İzmir’e geldiğim için arabamla gelemedim. Durumu babama anlatıyorum. Yaşlı haliyle öyle çocuksu ve yorgunluğun getirdiği sabırsızlıkla arabamla neden gelmediğimin derdine düşüyor. Veryansın ediyor. Bana küserek, hatta taksi aramaya başlıyor. Neyse ki sonunda onu ikna ediyorum. Havaş arabalarını bekliyoruz. Neyse çok gecikmeden bineceğimiz otobüs geliyor. Babamın da mutluluğu artık gözlerinden okunuyor. Yola düşüyoruz. Sakinleşiyor. Anlatmaya başlıyor yaşadıklarını… “Yaşlı gitmek olmuyor!” diyor, tekerleme gibi yine. Üşütmüş orada… Öksürüyor ara sıra! Mevla’ya şükrediyorum içten içe. Sağ salim geldi ya…


 


Darısı hacca gitmeyenlerin başına… Yaşlanmadan gidin, gidince de samimi ve sabırlı olun, kimsenin hakkına tecavüz etmeyin diyorum.


 


Saffet Kuramaz

( Yaşlı Babam Hacdan Dönüyordu başlıklı yazı safdeha tarafından 12.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.