Devrim tarihimiz herkesin hafızasındadır.  Devrim tarihimiz çeşitli anekdotlarıyla edinilmiş bir bilgi olmakla; az çok bu tür bilmelerle hafızamızda yer etmiştir. İşte benim vereceğim örnekte bu bilmeye dayanan en karakteristik ve hemen hemen herkesin bildiği, ortak bir paylaşımın üzerinde anlama ve akıl etme olacaktır.


1921 Anayasası (Kanuni Esasinde) ilk madde şudur: " Hâkimiyet (egemenlik) bila kaydı şart (kayıtsız şartsız), milletindir" der. Millet sözü muğlaktır. El imanlı, tarihi bir oluşumdur. Ulusundur sözü, daha yerinde olacaktır. El imanına karşı, karşı savı oluşamazsanız, egemenliğin sahibi olmanız pek olası olmaz.


Şimdi soru şu 1921 Ana yasasına bu madde niçin yazılmıştı? Diyeceksiniz ki egemenliğin, milletin olması için kararlaştırılmış olmakla, bu madde oraya yazılmıştır! Bu doğru ama çok yüzeysel söylemli bir bilgidir. Sorgulamayan, sürece vakıf olamayan, sürece akıl erdirilemeyen bir anlamadır.


Şemdi, bir an için 1921 yılını yazının yeni bulunduğu çağ olarak düşünelim. 1921 öncesini de yazıdan önceki sözlü anlatım çağı oluşla belirtelim.


Tarih ve tarihi süreçler kesikli sürekli olmakla devamlılık arz eder. Bu devamlılık içinde zıtların varlığı ve birliği esastır. Ya da bir oluşuma (teze) karşın yeni bir karşı oluşum (anti tez) ortaya konur. Tez ve anti tez; sentez olmakla aşılır. Aşılan sentez üzerinde senteze özgü yeni tez ve anti tezin kesikli sürekli olması ortaya konur.


Şimdi ana konumuza dönelim. 1921 Anayasası neden "Egemenlik ulusundur" diyordu? 1921 olayı yazılı süreç olmakla, 1921 yılı öncesindeki süreci de haliyle yazıdan önceki süreç olmakla anlayacağız.  Haliyle yazı öncesi süreci (1921 yılı öncesini) yazılı kayıtlarla bilemiyor gibi olacağız.


1921 öncesini, sözlü anlatımlar olmakla bilen çevreler (ki bunlar kült-yönetim-merkezleridirler) bu anlatımları belirtirlerken bu sözü mutlaka bir şeye karşı diyecekler. O günlerin devamlılık koşullarına göre "egemenlik ulusundur" demeyi bir şeye karşılık oluşla söyleyecektir.


Bunu zıtların varlığı ve birliği oluşla ya da tez antitez oluşla söylemek pek ala olasıdır. Ama unutmayın ki egemenlik ulusundur derken biz, 1921 öncesi yakın tarihimizi, hafıza oluşla iyi biliyor olacağız.


1921 ortamı düzenli orduları olmayan, maliyesi olmayan, orada burada düzensiz çoban ateşlerinin parlayıp söndüğü eylemleriyle; işgale uğramış yurdu için kurtuluş savaşı başlatacak azim ve kararlılık ruhunun oluşturulduğu süreçtir. Yani ortada ne cumhuriyet, ne meclis ne de cumhurbaşkanı vardır.


Pekiyi 1921 hareketi öncesinde ve esnasında hafızamıza göre ne vardı? Saray vardı, Padişah vardı. Egemenliğin tanrı halifesi olmak adına, sarayda ve padişahta olduğu vardı. Kabaca tek irade vardı. Bu irade tarihi seyrediş olmakla; insanın insana, insanın toplumuna ve emeğine yabancılaştığı manaydı.


İşte kurtuluş mücadelesi başaranlar, bu yabancılaşmadan silkinişle saraya karşı da meclisi açıyordu. Egemenlik padişahındır’a karşı  "egemenlik ulusundur", diyordu. "Egemenlik ulusundur" demek tarih içinde irade ve egemenlik sahipliğinin kesikli sürekli oluştaki devamlılığına denk düzen bir sözdür.


El egemenliği olan saray egemenliği; yazı dönemi öncesinde (örneğimize göre 1921 öncesinde) tez oluşla ortaya konmakla uygulamaları başlamış ve 1921’e kadar süre gelmişti. Ta ki anti tezi oluşana dek. Yeni tez tekçi saray egemenliğinin zıddı oluşla; Ulus egemenliğini ve meclisi ortaya koymuştu.


Buradan da açık açık anlaşılıyor ve biliniyor ki; 1921 Anayasasında "Egemenlik ulusundur" diye yazılıyorsa; tek adam olan padişahın; egemenliğini elinde aldım diyordu. Padişahın egemenliğini icra ettiği yönetim merkezli saraya karşı da, meclisi açıyorum diyordu.


Şemdi de 6000 yıl öncesine ait "egemenlik ulusundur" diyen bir Sümer kutsal metni elimize geçmiş olsun. Günümüzde bu metni okuyunca ve 6000 yıl öncesinde de yazı olmadığı göre 6000 yıl öncesini bilmiyoruz demektir. Altı bin yıl öncesini bilmeyince; "egemenlik ulusundur" diyen kutsal metnin bu söylemi öncesindeki yazısız dönemde neler olup bittiğini nasıl ortaya koyacağız?


Hiç kuşkusuz ki akıştaki kesikli sürekli olan devamlılıkla anlayacağız. Bu devamlılıktan biri tezse sonrası antitezdir. O halde "egemenlik ulusundur" diyen anti tezin öncesinde, mutlaka bir tez olacaktır. Bu tez de ulus çokluğuna karşı, teklik olan özel olan bir güçtü.


 Bu tez de olasılıkla "egemenlik melikin ya da sultanın veya kralındır" demek olacaktır.  Ki; egemenliğin tek adam ya da bir soy veya bir sülalede olduğu gerçekli ön sürecin varlığını, kolaylıkla akıl edeceğiz.


 Bizlere düşen görev de metne bakarak zıddını ya da öncesi olan durumun tezini, ortaya koymak olacaktır. Söz gelimi yazılı kutsal metinler şiddetle şirke karşıdırlar. Neden? Çünkü özel mal mülk sahipliği üzerinde irade olan egemenlikte, ortak tanımazlar.  Tek iradeye, önemle vurgu yapmakla kalmayıp; tek iradeci egemenliği imanın baş şartı sayarlar.



( Varsa Var 4 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 27.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.