Hayat çürümüş düşler senfonisi Ormanın zulasına ceviz saklayan sincaplar gibi düş kırklığı biriktirdik Kalp dediğimiz isli mahzende En zayıf yerimiz kalbimizdi Bile bile kırdılar Öpülmeye hasretti dudaklarımız Isırdılar
Kadim sularda istiridye kabuğuyduk Boz bulanık nehirlere aldandık Yerle yeksan olduk tuz çöllerinde Acının pençeleri didikledi etimizi Kör yarasalar uyuttuk döşümüzde Kanımızla suladık Açgözlü vampirleri
Suç oldu fütursuz sevmelerimiz Kelepçeler vuruldu o masum aşklarımıza Her aşkın sürgünü olduk Kallavi sevdalar erteledik yarınlara Sırlar sakladık Karanlık labirentler in kuytusuna
Müjde verir gibi okundu fermanımız Güle oynaya kuruldu darağacımız Yağmur çığlık gibi yağarken üstümüze Sabaha karşı yapıldı infazımız Öğleye kılındı namazımız
Şimdi, pusu birikmiş bir koyaktan geçer gibi ürkek ve tedirginiz Kanmıyoruz mart çiçekleri gibi yalancı baharlara Akıllandık Zemheriye döndü ömür Çoğaldı saçımızda kar yağışı Çoktan geçtik yolun yarısını Yaşlandık
Aşk denen dergahta, kurudu ergenlik sivilcelerimiz Öğrendik yaramızı tuzla dağlamayı Yatağında paslanan çiviler gibi paslana paslana Öğrendik kan ağlarken kahkaha atmayı
Bundandır, aşk’a hançer gibi bakışımız Bundandır, aşk denince uzaklara dalışımız
( Öğrendik Yaramızı Tuzla Dağlamayı başlıklı yazı gölge06 tarafından 1/30/2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. ) Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.