YÖRÜK ALİ EFE DESTANI

Egenin efeleri

Dert gam yüklü küfeleri

Çatal yürekte

Öfke dalga dalga tufan

Sabır duru su gibi

Bir omuz çökük

Dünyayı sırtlandım der gibi

Bir omuz yukarda

Ey felek

Daha da ver der gibi

Ayağında körüklü

Belde hançer,elde mavzer

Sakın ha der gibi

Başları dik

Eşkıya sanma bizi

Elim,dilim,belim,benim

Düzün düzmecesine inat

Dağ kadar sağlam der gibi

 


Yörük Ali

Yörük oğlu Yörük

Dizini ot boyamış.

Anlıda pıtrak.

Ay ışığıyla saf tutan

Serin dağ pınarı yüreği yananlara .

Boğaz kesen kış ayazı şeytana uyanlara

Zamansız,mekansız,ammansız.

Her kim ki gömülmeli selasız

Tepesine çığ gibi yıkılır.

Kimine umut kimine korku.

Yüreği vatana,mazluma masuma

kar tanesi gibi erirdi.

dağ kadar onuru

dağ kadar gönlüne

dağları mekan tutturmuş

başının dertli dumanını

dağların dumanına kattırmış

sis olup pus olup

torbasını dolduranın kellesini

heybesine tıkıştırmış.

Çeteciye,düşmana dert kusturmuş….

Çatal olur efeleri yüreği

Bir yanı seccadenin pamuğu

Kıblenin güneşine bakar

Bir yanı mavzerin soğuk demiri

Şeytana uyanın leşine bakar.

Yörük Ali’nin namı yürümüş.

Çatal dilliler türkü yakıştırmış

Dağın eteklerinde över

Düzde söver.

Yörük Ali bu dağ gibi

Düze indikçe alçalır.

Dağa çıktıkça yücelir.

Kara cehaletin koynunda

Ulu çınarın boş kovuğunda

Yıkılışının sesinde……

Yoka yoksulluğa açmıştı gözlerini

Zora zorbalığa…

Soysuzluğa yolsuzluğa

Fitne fesada uyanmıştı.

Gavurun akçesine uzanan eller

Kıldırmıştı cumasını

Irz düşmanlarına el pençe duranlar

Okumuştu atasının selasını

Minnet mi duysun nefret mi etsin

Hak yolunda yürü derken.

Çatal dillilere mi uysun.

Yeşil şeytanlardan kaçıp,

Çatal yüreklilere mi katılsın.

 

Bir kutlu öfke yüreğinde

Bir öfke ki

Doğrucu Davut düşünür

Deli Dumrul haykırır..

Cehalet felekten

Zeka Allahtan

Yanlışı istemez doğruyu bulamaz.

Kestirir atar

“Dünya ahrete boşa döneceğine

Zorbanın canı leşe dönsün”

“Her iki yolunda sonu cehennem değil mi?

Hiç değilse kendi insafım kadar eşkıya olurum.”

Devletli zorbadan zorba.

Kadı olmuş hak sarrafı.

Hoca gavurun akçesine avuç açmış

Yok ki vaazın tutulur tarafı

Zorbaya yolsuza soysuza boyun eğecek yere
Felek senin sırtını getirmeden yere

Ver sırtını Çine  Madran Dağlarına

En tepeye en dumanlı yere.

Bir kutlu öfke ki yüreğinde

Bir öfke ki

Düzde insanın bu kadar alçalışına

 

Yürük Ali Efe 22 yaşında

Çine  Madran Dağlarında

Yanında beş zeybeği

terkisine atmış heybeyi

yarısı fişek doldurmuş

yarısı kumanya.

Mavzer elinde,ferman boynunda.

Cahildir.

akşam dostum diyenin yanında uyur

sabah yılanın koynunda uyanır.

Zekidir…….

Yılan başı ezdikçe

Çatal dilindeki yalanı sezdikçe..

Bin bir türünü belledik

Bin bir deliğine ot tıkadıkça

Anlar ki yılana

dolam atsan düğüm tutmaz.

can varsa doğruluk olmaz

Doğruluk anca ölünce

Düzede düzene de uyanır.

Yörük ali

Bu dünyada

 yılan yılanı yutmuş.

Kuyruk ağız zincirlenmiş,

Dolam dolam dönmüşte

Koca cihana çöreklenmiş.

Nedir ,niyedir bilemez ama.

Adına da medeniyet denmiş.

haçlı mızrak ucuna takardı.

Artık gavurda medeniyet var

Yunan düzde süngüye takmış bebeyi

Karnını deşip kenara atmış gebeyi

Eşkıyaya aksakallı görünecek değil ya

yurtsever bir yedek subayla karşılaşır

Yörük ali efe

Allahın tedbiri subaya hediye ettiği kıskanılası iman.

Kafası karışır Yörük alinin

Hem devletlü hem isyancı

Oda eşkıya bilinmeyi seçmiş

Ama Allaha kitaba inancı tam

düzde bulamadığı doğruluğu onuru

dağda bayırda bulmuştur Yörük ali

yanlışı istemediği doğruyu bulmadığı için düşmüştür eşkıyalığa

.

Vatan için ölür şehit olurum!

Bundan gayrı pazarlık yoktur kula

karar verir yunana karşı durmaya

 Çine  Madran Dağlarında

Yürük Ali Efe Daha 22 yaşında

Aydınlık yansır aydınlanan adamda

Aydınlanan parlar aydınlatır.

 

Daha kırkı çıkmadan

yeniden doğuşunun hak yolunda.

çevresindeki kızan sayısı

kırk oldu birden yanında
Artık Yörük Ali Efe Kuvayı Milliye
ciydi Yenipazar’da

Malkoç köprüsü

(Kuvayı Milliyenin ilk büyük başarısı)

 

 

Yanlışı istemeyecek kadar zeki

Doğruyu bilemeyecek kadar cahildiler.

Kula kul şeytana köle olup

düzün sahte doğrusuna kanacağıma

Dağın eğrisine kurban

insafım kadar şeytana uyarım dediler.

Onlar Yörük oğlu yörüktüler

dağa çıkmadılar. Zaten dağda doğdular

bize feleğin çanağına dediler

düze zemherinin biride inmediler.

 

Düze inip bağı bostanı ne edecekler.

Şeytan denen keçi suratlının kıllarını yolacaklar.

Cennette uzanan urgan yapacaklar.

Onlar eşkıya

 feleğin elinden şahadet şerbetini kapacaklar.

Altınla gelen itibarın sahte olduğunu

Kim eşkıyadan daha iyi bilecek.

Öyleyse vatan için çarpışacak.

Yol kesecek köprü tutacak.

Ölürlerse şehit yaşarlarsa gazi olacak.

Küplerini heybelerini şerefle şanla dolduracaklar.

Onlar eşkıya

Onlar malkoç oğlunun torunları

Yoktu ki korkuyla sorunları.

Kara cehaletin kara kör karanlığında

Felekle kör dövüşleri son buldu

Kuvayı Milliyenin ışığında.

 

Yeter ki doğru yolu gösteren olsun

Temiz yüreği yumruk nereye bilsin

Bilsinler ki yumruklar bir yeri bulsun..

Cehaletin kör karanlığında

Bozkurdun getirdiği ay ışığında

Yönünü buldu izini buldu

Kendini buldu Yörük Ali

Cahil eşkıya

Güneşin nerden doğacağına emin

İstiklal için istiklali dünya gözüyle

Görmekten vazgeçecek kadar.

Göğsü İman dolu .

Olgun ve bilge

Birer nefer olup çıktılar.

 

Yunana haber salar Yörük Ali

“Sultanhisar’a silahsız gelecez”

“Teslim olup sana katılacaz”

Yunan bekleye dürsün

Kızanlarına döner ve der ki.

“ Malkoç köprüsünü basacaz.”

Demir yolundaki karakolu basar

Demir yolunu havaya

yunan karakol birliğini

Cehenneme uçururlar

Sultanhisar'ın

Malgaç Çayı demiryolu köprüsü başında

Yürük Ali Efe Daha yirmi üç yaşında

Yunan birliğini tümüyle yok eder

Milli mücadelemizin ilk zaferinde

Yörük Ali Efe ve kızanların destanını

Türkü olur söylenir.

Yörük Ali artık düze indikçe yücelir.

Zafer dağlarda yankılanır.

eli silah tutan duyar yüreklenir.

Demirci Mehmet Efe de dağdan
ze iner gelir.

Her kim ki bulur kendinde er yüzü

toplanır Yörük Alinin başına

Sayıları bulur dört yüzü.

19 yılının güzü

Umut sis olur bulut olur kaplar

Aydında bayırı düzü

Yunanda mitralyöz, top tüfek tastamam

Efelerin elinde başka bir şey yok

Çakaralmaz tüfek, kama ve tabancadan

Onlar yörüktüler

Eşitsizliğe aldırmadan yürüdüler

Acar  mavzer tükürsün

bırakıp kaçanın  yüzüne.

Efeler indiler aydının düzüne.

güzün yaprak döktü

gözcü çocukların

çıkıp saklandıkları kavak

Hocalar minareden

Kadınlar cumbadan

 

Bir mavzere bin göz bin kulak

Efe,aydınlıyı yek vücut etti.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                              

halk savaşı başladı ev ev sokak sokak.

Efelerin ve aydınlının üç gün üç gecelik çabası

Yunanın şehri boşaltmasına yetti

Ele geçen cephanede işin cabası

Onlar Yörüktüler

Hangi kayaya oyulmuş koyun ağılı

Hangi tepenin ardında hangi köy

Hangi dere hangi düze

Kim ilişir kim ilişmez bize

Karış karış bilirlerdi yaylaları

                                                                                   

Bin yıldan beri

Her karışına seccade sermiş

Her yerinden kıbleye dönmüşlerdi.

Kör karanlıkta,karda tipide

ne yol aradılar ne yön.

Düşman su bulamazken taşıdığından gayrı

Onlar hangi pınarın suyu soğuktur bilirdiler.

Yunan Sürüden ayrılsa tayınsız ,aç susuz

Onlar çoban,

onlar yörüktü

Hangi dağın yenir hangi otu.

Hangi avı saklar hangi kuytu.

Birinin çocukluğu çobanlığı bitmeden

Ötekinin ki başlardı.

Onlar bin değiş bilen çobandılar

Islıkla tepeden dereye

çaldılar tanıdık bildik ezgileri

Arif olan bildi anladı .

Kıt olan sezdi

Düşman tel koptu mu

Telgrafı telefonuyla sağır dilsiz

Kılavuzu vuruldu mu izsiz yönsüz

Silah mühimmat yüklü

Ürkek hayvan sürüsünden farksız

Ve

onlar Yörük oğlu Yörüktüler

hak yoluna yürüktüler

Onlar çobandılar…….

kah

Duman olup dağın sisine karıştılar

kah

Bozkurt olup sürüden ayrılanı boğazladılar

Onalar çobandı bilirlerdi güt meyi

Düşman nerde toplansa

Gelip sürüyü dağıttılar

Kuyuları kapattılar

Köyleri boşalttılar

Mavzeri  elinde

Mazlum,yetim terkisinde

şahlandıkça şahlandı.

aydının Yörük  efeleri

Yunan askeri vadilerden kum gibi akarken

Dar geçitlerde dariusun kum saatini tıkadılar

 Ankara ya en mühim cephaneyi 

Kongreler için gereken süreyi tanıdılar

Türkiye Büyük Millet Meclisine zaman kazandırdılar

 

Ele geçirdikleri mühimmatta işin cabası……

 

İşte bu kadar  şanlıydı

Milli mücadelemizin ilk zaferi


Kuvayı Milliyenin,halkın eseri

Dr.Özgür Eker 07.03.2017

 

( Yörük Ali Efe Destanı başlıklı yazı DR.ÖZGÜREKER tarafından 8.03.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.