1
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI OLSAYDIM…
Her gün hepimiz
yollarda, sokaklarda gezerken, işe giderken, çöp konteynerlerinden bin bir zahmetle
geri dönüşüm ürünlerini toplayan insanlara şahit oluyoruz. 10 yaşından 75
yaşına kadar, kadın, kız, çocuk yetişkin veya yaşlı insanlar iki tekerleğin
üzerine dizayn edilmiş, büyük naylon çuvalların birleştirilmesinden elde
edilen, hararlarla çöplerden geri dönüşüm malzemesi topluyorlar.
Özellikle kağıt, cam,
hurda, plastikleri bin bir zahmetlerle ayrıştırarak toplayıp, ilkel araçları
ile akşama kadar dolduruncaya dek sırtlarında asılarak çekiyorlar. Bazen bıyığı
bitmemiş oğlan çocukları, bazen belki de buluğa ermemiş kız çocukları, gencecik kadınlar, delikanlılar, orta
yaşlılar ve de, dede diyebileceğimiz yaştaki “kağıt toplayıcılar”.
Bu elleri öpülesi
çalışkan, vatansever, güler yüzlü, hiç şikayet etmeyen güzel yürekli
insanlarımız öyle kutsal bir görevi yerine getiriyorlar ki, maalesef hiç
birimiz bu kutsiyetin farkına dahi var(a)mıyoruz.
Bunların hepsi de
gönüllü insanlar, devletten maaş alan belediye işçileri değil. Hiçbir sosyal
güvenceleri yok. 24 saat süre ile çöp konteynerlerini dolaşmak zorundalar.
Çünkü ayrıştıracakları malzemelerin ne zaman atılacağı belli değil.
Onları hiç kavga
ederken görmedim. Belli ki semtleri, sokakları, bölgeleri paylaşıyorlar veya
kim neyi toplayabilirse. Bazen arı gibi çalışırken görüyorum onları. Çöpe atılan
bir yatağı ustalıkla sökerek içindeki demir veya tel malzemeleri çıkarıyorlar. İşe
yaramayacak kısımları tekrar çöp konteynerlerinin içine atıyorlar. Bazen de
eski mobilyaları büyük bir ustalıkla söküyorlar.
Çöp diye attığımız
malzemelerin kesinlikle yüzde ellisini, toplayarak ekonomiye yeniden
kazandırıyorlar. Hala geçerli mi bilmiyorum, hurdanın kg.ı 2 tl diye duymuştum.
Kağıt, plastik ve diğerlerini de zannedersem 75 kuruş civarında satıyorlardır. Günde
100 kg. toplasalar, 75 tl. Ayda, çarp otuzla 2.250 tl. Allah bereket versin
diyorlar. Tatil, bayram, yok. Hastalanmak, izin yapmak, denize gidip keyif
çatmak, pikniğe gitmek yok.
Medeni ülkelerde çöp
daha evde iken ayrıştırılır. Plastik, kağıt, cam ve demir diye ayrılır. Belediyelerin
görevli kamyonları bunları ayrıştırılmış olarak toplarlar. Ülkemizde bazı
belediyeler (ki onları kutluyorum) sokaklarda renk renk kovalar veya bidonlar
koydular ve üzerlerine de ayrıştırma maddesinin adını yazdılar.
Ama gelin görün ki,
sigara izmaritini hala sokaklara veya pisuarlara atan, “ben sokakları
kirletmesem işçiler süpürecek çöp bulamayacaklar ve işsiz kalacaklar yazık”
zihniyetindeki kalbur üstü vatandaşlar olarak bizler; geri dönüşüm
uzmanlarımızın işlerini iyice zorlaştırmak için sanki, konteynıra dökülen
çöpler birbirine iyice karıştırılıyor.
Ne yazık ki, amirimiz –
memurumuz, kadınımız - erkeğimiz, tahsillimiz – cahilimiz, uzunumuz – kısamız,
öfkelimiz – sakinimiz; bütün hepimiz bu çöpleri başarı ile! Konteynırın içine
karıştırabiliyoruz.
O kahramanlar onları
nasıl ayrıştırıyor biliyor musunuz? Dışarıdaki konteynırların boyu neredeyse
1.5 metre. İçindeki işe yarar maddeleri almak için küçükler veya kısa boylular
kafalarını bellerine kadar konteynırın içine sallıyorlar ve bacakları yerden
kesiliyor. Belki de bazen içine düşüyorlar. Yaşlı bir kadının kafası
konteynırın içinde bacakları gökte çekilen bir fotoğraf, sanki hünermiş gibi,
sosyal medyada uzunca süre servis edilmişti. Bunu yapanlar o yaşlı kadının
hakkını Alimallah asla ödeyemeyecekler.
Şimdi yeni moda yer
altı konteynerleri devreye girmeye başladı. Kapağı el sürmeden ayakla açılıp
içine çöpler basket atar gibi atılıyor. Kahramanlarımız bunlardaki malzemeleri
de ayrıştırmak zorundalar. Ama nasıl? Bir elleriyle kapağı açık tutuyorlar,
diğer elleriyle de bir çengel ile işe yarar malzemeleri toplamaya devam
ediyorlar. Bazen otomatik kapak kafalarına düşüyor ve konteynerin içinde
sıkışıyorlar. O andaki pis kokuya tahammül edebilen kahramana empati yapan
varsa parmak kaldırsın lütfen!!!
Toplama işlemlerini
yaparlarken, en pis kokularla, en kirli ortamlarla, hastalığa davetiye çıkaran
hijyensiz ortamlarla, her an hayati tehlike ile baş başa kalarak güreş
tutmaktadırlar. Acıktıklarında yemeklerini nasıl yerler hiç bilemiyorum. Gözlemleyemedim.
Sosyoloji okuyan master öğrencilerinin bunların sorunlarını ve çözüm
önerilerini konu alan bir tez yazmalarını dilerim.
Çuvallarını malzeme ile
doldurdukları zaman, elleriyle ve güçleriyle asılarak karayolunda ilerlemek
zorundalar. Onları arkadan göremezsiniz, toplanan malzemeler boylarını
aşmıştır. Büyükçe bir çuvalı kendi gidiyor zannedersiniz.
Yük bayağı ağırlaşınca,
çuval arkaya doğru baskı kurar ve yürüyüş haline getirebilmek için küçük çocuk,
mekanizmanın demir saplarını aşağıya
çekebilmek için dakikalarca zıplamak ve gücünü kullanmak zorunda kalır.
Daha bugüne kadar bu
konularda onlara yardım eden hiçbir medeni veya medenisiz insan görmedim. Onların
da kendi meslektaşları haricinde hiçbir kimseden yardım istediklerine şahit
olmadım.
Trafikte onların
plakaları yok. Diğer motorlu araçlar gibi hareket yetenekleri de yok. Ama aynı
yolları kullanmak zorundalar. Onları insan ve araç yerine koymayıp da korna
çalıp çekilmelerini emredenler, unutmayın onların hakları sizi cayır cayır
yakacak.
Belediyelerin kadrolu
ve maaşlı personeli ve modern dizayn edilmiş çöp kamyonları geri kalan az
miktardaki çöpleri topluyorlar. Dolayısıyla belediyelerin çöple ilgili işleri yarı
yarıya azaltılmış oluyor kahramanlarımız tarafından.
Büyükşehir belediye
başkanı olsaydım. Hiçbir şey yapamazsam; onları yılda bir kere toplar 5
yıldızlı otellerde tatil yaptırır, üstlerine yeni kıyafetler alır, şehrin en
büyük kongre merkezlerinde onları onure edecek süper lüks bir etkinlik
yapardım.
Selam, sevgi ve
dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.
25 Mayıs 2017 Saat:
20.00. Antalya
Yrd.Doç.Dr. Süleyman
COŞKUNER
Kaliteli Yaşam Uzmanı