1
Saklı sancıları ayyuka
çıksa da
Şansız şiirin
İç dökümlerini lav eden
kalemi prangalı şair.
Göllerin durgunluğuna yakalanmaksa
En mahiri,
Sevda şarkılarını
dolamaksa diline
Ahir zamanın,
Kanatan hükmüne
tahammül edemez insan
Koylarında bilinmezin.
Tınısında ahkâm,
gözlerinde kem;
Tırnaklarını geçirmekse
sıvası dökülmüş
Gönül odamın geçit
vermez suretine.
Devşirmeli duyguları
Kutupları ala boyayıp
ve uzanmalı
Boylu boyunca ekvatorun
sıcak kokulu toprağına.
Geçit vermez ki hüzün,
Sarmalında ölümün dip
sancısı geldi yine gecenin,
Cümleleri sağaltıyorum
usul usul
Kenetli heceleri
b/ölüyorum ortadan,
Kan çıkmazsa
Hizaya gelecek dostum
düşmanım.
Şimdi mağlup bir acıyla
susmak vardı,
Diyor ya şair:
Öfkesi azımsanmazken,
kuytulardaki
O rahvan ve dingin tını
nerede hani?
Nerede engebeli
yokuşlar?
Nerede yoksunluğun
yarım izmariti?
Büyümeli bir an evvel
Büyüdükçe evin sardunyası,
Az sonra sulamalı da ve
unutmadan kuşları
Garip doğanın sefil
göçebe mağdurları.
Söz sana, söz,
Pekişen aşkın kıvamını
tutturamadım gitti
Ve gidik aklımın atmış
d/evrelerine
Sokulan hücre zaafıyla,
adresime
Geri dönen zarfsız,
noksan mektupları:
Öyle ya, başında
nüktedan bir coşku
Az sonra başlayacak
yağmur öncesi
Açmalı yüreğin
şemsiyesini:
Hem belli mi olur
Akan gözlerinden
mektubun şaşaalı mor mürekkep
Bir da kaykılmışlığın
hüviyetini
Sakınırken gözlerimden.
Uyu, sen, uyu sevgili
Şiirin kollarında ben
koklarken hüznü,
Duyduğun bil ki
şiirlerin İlahi göçebe kokusu:
Ben gibi yıkandığım
ırmaklarında
Hüzünlü şarkılardan
damlayan ağır aksak
Tıpkı aşk hikâyelerinde
Elini tutarken zengin âşık
Fakir bir şaire
tutulmuşken kör kütük.
Sakın ha, çıkmasın
artık insanlık zıvanadan,
Zanları da tehir etmeli
Ay güneş ile arasını
bozmadan
Teğet geçen bulutlara
dokunmayı da unutma
Ve unuttuklarımı sal
ansızın
Aklımın apak
kusurlarına
Niyaz ederken gecenin
köle vakti.
Ben gibi kul köle aşka
nazir edenlere de
Dinmeyen öfke
Hani galeyana gelir de
abdalın biri
Pür-ü pak döker içinin
küllerini
Yanık yüreğimin de bam
teline
Ismarladığım kadarıyla…
zaman diyorum sevgili:
Evet, zaman tükenmeden
Bir de iksirini
içtiğimiz şu nahoş evrenden
Aşka hükümdar kelamı da
yüz göz etmeden
Sevmeye var mısın
kendince
Ve sevilmeyi tehir
etmeden
Bakmasan da gözlerime
Hele ki feri sönmeden
güz yangınlarının,
Aman vermeden çekip
gitmeli kimselere sezdirmeden.