Bir bakışı vardı;

            Ben Allah'a emanet...

           

            Giderken bir bakışı vardı kalp krizine sebepti.

            Usta bir keskin nişancı gibiydi yolun karşısında.

            Gözlerinin hedefindeydim.

            Hele o bakışını gülüşüyle süslemesi yok muydu, teslim oldum o an.

            Başka çarem de yoktu.

            Başını hafiften geri çevirişi, gözlerini gözlerime dikişi, bana davetkâr gülüşü... Suyun içindeki buz parçası gibiydim. Eridikçe eriyordum onda. Küçüldükçe küçülüyordum.

 

            Tenime mum damlatsaydılar.

            Etimi jiletle kesseydiler.

            Kemiklerimi sopayla kırsaydılar.

            Umurumda olmazdı; aklımda ve yüreğimde sen vardın çünkü. Meşgul olduğum, odaklandığım, sevdiğim, sevildiğim...

 

            Beyaz tişörtümün kalbimin üstüne gelen kısmında bir cep vardı.

            - Beni cebine koy ve al git. dedi.

            Bunu söylerken o kadar içtendi ki!

            - Cebime değil kalbime koymuşum seni. dedim.

            Onu kalple sevdiğimi tescil ettim.

           

            Onunla olduğum anın her saniyesi bile ömrümün duvarlarına çerçeveletip asacağım birer tablo gibi geliyordu bana.

            Seyrine doyamadığım...

            Aşkını kana kana içemediğim...

            Avuçlarının içini öpemediğim...

            Sevmeye dahi kıyamadığım...

            Sarılıp da kemiklerini sıkamadığım...

 

            Giderken bir bakışı vardı;

            Ben sizlere rahmet.

 

            Sevmek üzerine ne varsa onda hepsi mevcuttu.

            Sevilmeyecek hiçbir yanı yoktu.

            Sesi...

            Nefesi...

            Her şeyin enfesiydi.

            Ona bakınca öylesine sarılmak istiyordum ki, kemikleri kırılır diye de korkuyordum.

            Onu biriktiriyordum yüreğimde, ona doluyordum ve odaklanıyordum.

            Bir insana bu kadar mı meftun olunur, bu kadar mı meyilli olunurdu?

 

            Ona bakınca dert namına hiçbir şeyim kalmıyordu.

            O olmayınca da dertler başlıyordu.

            Yokluğu bana çileydi.

            Çiçekler dikenleşiyordu.

            Yeşillikler çölleşiyordu.

            Yaşayanlar ölüyordu.

            Bütün bunlar o yokken oluyordu.

            Yanımda olduğunda ise her şey daha güzel oluyordu.

            İçtiğimiz su bile mana kazanıyordu.

            Sarf ettiğimiz her kelime...

            Soluduğumuz hava...

            Bakışmamız...

            Ve en çok da vitrin camlarına bakıp birbirimize yakışmamız...

 

            Ona gelmek çok kolay ve çabuktu; ondan gitmek çok zor ve ağırdı.

            Koşar adım geliyordum ona, ondan uygun adım gidiyordum.

 

            - Sana hastayım. dedi. Her şeyine; 'bakışına, yazışına, sevişine...'

            -Sakın iyileşmeyesin. dedim, güldü.

 

            Gülüşüne o kadar anlam yüklüyordum ki!

            Çölde çiçek misaliydi. Gölde yakamoz...

            Gökte yıldızım, yerde güzelimdi.

 

            - Sen benim kahramanımsın. dedi bir ara. 'ama kimse bunu bilmiyor.'

            - Demek ki hazırım sana. dedim.

            - Neden böyle söyledin, anlayamadım. dedi.

            - Sen sevmeye hazırsan kahramanın ortaya çıkar. dedim.

            - Sana sarılmak istiyorum. dedi. Göğsüne başımı koyup uyumak... Seni sevdiğimi söylemek istiyorum her an. dedi.

            - Susma, dedim o zaman. Sen beni sevdiğini söyle her an.

            Bir bakışı vardı;

            Ben mevta!

( Bir Bakışı Vardı başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 21.07.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.