“Sen de hem kendin için, hem de benim için; benim sana
harcadığım zaman içinde, benim sana harcadığım zamana eş zamanlı olukla; benim
ve kendin için, uçak yapımında çalışacaksın” demiştir. Görüyorsunuz ki bir
uçağın yapımında harcadığınız emek kendi doymanız kadarı olandan çok daha
fazlası olmasıyla, başka kişilerin (size
somun, kundura, vs. tedarik etme hakları) sahipliğidir.
Aynı şekilde siz de tüm somun üretimine harcanan emeğin
sahibi değilsiniz. Çünkü somun üretimine harcanan emeğin büyük bir kısmını siz sözleşen
bağ enerjisi üzerinde uçak yapımına; kundura yapımı için; demir işlemeciliği
için; dokuma kumaşa pay vs. transfer etmekle tüm somun üretimi üzerindeki
sahiplik hakkınız kalkmıştır. Bu nedenle hiçbir yatırımcı, kendi sektör
üretiminin sahibi olamaz (üretim nesnesinin tümünü kendi için üretmez). Üstelik
birçok iş birçok farklı nitelikli işlerin bileşimi olmakla, birçok farklı
uzmanlığı gerektirir. Bu nedenle ürettiğiniz şeyin, hem sahibisiniz hem
değilsiniz.
Toplumsal gücü oluşan toplumsal bağ enerjisine göre;
üretilen toplumsal bağ enerjili güç karşısındaki kişisi eyleminiz, şöyledir. Üretilen
ürüne sizler toplumsal bap enerjili gerekle katılım yaparsınız. Bu katılım
içinde emeğiniz o üründe ayrışmaz. Çünkü başka emeklere in kullanımı için
üretmişsinizdir.
Üretim hareketi kolektif grup hareketiydi. Şimdide sektöre
harekettir Yani bir ürün içinde kolektif ya da sektöre dediğimiz kolektifin
katılımında her birinin paydaşlığı kadar payınız vardır. Bu nedenle ortaya
konan bir iş üzerinde payınız parça üretimdir. 1000 kişinin çalıştığı yerde
payının 1/1000’dir.
Zaten kendi payınız olan çalışma da parçalıdır. Çünkü kendi
payınız olan çalışma içinde size grup içinde güvenlik sağlayana çalışıyorsunuz.
Mağarada çocuğa bakana çalışıyorsunuz vs. Grup hareketi dışında size kundura
üretene çalışıyorsunuz; süt, yağ, peynir üretene çalışıyorsunuz vs.
Görüyorsunuz ki sizin olan kısımda sizin değil.
Karşılığı başka bir hünerli üretimin içinde olmakla başka
bir kullanım sahipliğidir. Bu nedenle üretmediğinizin de sahibisiniz. Bu keyfi
değil zorunlu bir bağıntıdır. Bu nedenle bir emek içinde kendinizin olanı
çektiniz mi (takasa bağıntıya girmediniz mi; o şey hem işlevsiz kalır hem işe
yaramazla elinizde kalır. Yine bu nedenle “senin maaşını, senin oyunu
istemiyorum” diyen densiz, sizin hangi ürün içindeki “kolektif bağ enerjili
payınızı ve irade hakkınızı yadsıyabilmiş olabilir? Yadsıdığı şey teorik oluşla
(ortak bağ enerjisi nedenle) işlevsiz olacağından yadsınmayan kadarı olan ürün
de acaba aktive olacak mı?
Kişinin ilk bakışta kaldırımlardaki bordür taşı içinde bir
kişi emeğinin bir bordür taşı olukla çıkarıldığı zaman; kaldırımdaki bordür
taşlarının nasıl işlevsiz kalacağını anlamasını beklemek beyhude olabilir. Bu
durum motordaki bir cer dişlisinin yokluğunda aracı işlevsiz kılmasındaki kadar
açık açık görmesini beklemek doğru olmayabilir.
Bir kere bordür taşı toplumsal inşanın temeli değildir.
Bordür taşı toplumsal inşa temeli üzerine bir durumdur. Yani hemcinslerimiz
bordür taşı döşemeyi meslek edikle, “haydi hep birlikte bordür taşı döşeyelim”
diye bir ihtiyaçla toplumsal inşanın temelini atmamışlardır. Bu bir.
İkincisi sizin
kaldırım düzeni içinde ayırmakla elinize aldığınız bordür taşı sizin, ilk etap
ta günlük kendi faaliyetiniz için harcanan emek karşılığı olan bordürdür. Oysa
siz günde 300 bordür taşı üretmiş sinizdir. Bunun 20 bordürlük kısmı sizin
günlük hayatınızı ikame içinse. Diğer 280 bordür taşı diğer kullanım
hizmetlerine karşılık üretilmekle; ayda 9000 bordür taşıdır.
Kaldırımda 9000 bordür taşı çekilince, yol bir hayli
kullanışsız ve aksaklı olacaktır. “Al
maaşımdaki kendi payın senin olsun. Senin oyun senin olsun” diyen cavalcozluklarla
bu insanların çok çekeceği vardır. Üçüncüsü böyle böyle denmekle emek gücü
yadsınan kişilerin sayısı arttıkça bırakın sürecin işlevsiz ya da aksar
kalacağını, toplum; toplum olmaktan çıkar.
Kısacası boynumuzda boza pişiren yatırımcı veya sözde hür
teşebbüs toplum sal bağ enerjisinin sahibi değildir olamaz. Şarkıcı türkücü,
futbolcu toplumun değerleri içinde olmamasına arşın en astronomik kazananlar
olmakla sömürü sınıfına katılır.
Neymiş efendim futbolcunun bacağı, türkücünün sesi onun
geçimiymiş 300 milyona sigortalıymış. Pekiyi toprak ekip biçerken traktörde
düşüp hayatını kaybeden ya da çalışamaz olan futbolcunun bacağından daha mı az
geçim şartıdır? Nasıl sakat kalan simit satmakla geçiniyorsa o da aynı şeyi
yapsın.
Üstelik siz çiftçilerinizi toplumdan çekin toplumu toplum
olmaktan çıkarırsınız. Toplumun temel harcı değer yaratıcısı ve bağ enerjisi
olan kimmiş anlarsınız. Zaten sömürü burada olduğu için sömürü olamayan
toplumsal değer yaratamayanlara ilgi yöneltilmekle, toplumun asıl unsurları El
yasası gereği görmezden gelinir.
Oysa türkücü de futbolcu da toplumsal bağ enerjici içinde
alacağı paya karşılık verecekleri hünerleri ile vardırlar. Yani hünerleri
toplumsal oluşla vardır. Ve toplumsal olana karşılıktır. Toplum üzerinde değildir.
Aslında bunlara kazandırılan astronomik para sömürüye emisyon yaptıran
dolaylamadırlar.
Ama türkücüleri futbolcuları toplum içinden çekin toplumun
kulağı bile duymaz. Topluma değer katanlarla; tolumun sömürü çarkına katılama
olan süreçleri birbirinden ayırın. Elbet türkücünün şarkı söylemesi bir geçim
karşılığı olacaktır. Ama bu toplum normu dışında astronomik rakamlara ulaşan
topluma yabancılaşma da asla olmamalıdır. Toplumun inşacı yasası içinde sen
bize şarkı söyle, biz senin için geberesiye çalışırız diyen bir ittifakı
sözleşme vaki değildir. Üretim değeri olmayan katkıların olmaları değil topluma
egemen zenginlikler olmaları yanlıştır. Egemen olmaları bizim bilinçsiz
oluşumuzdan başka bir şey değildir.
Temel üretim değerleri içinde olan katılım kadar emeğinizi o
şeyde ayırsanız bile, o şey hem sizin için hem başkaları için kullanılmaz
duruma gelir. Ayrışamayan emeğiniz ile katılım payı kadar bir kullanım hakkı ile
o üretim sizin olukla hem tüm sektöre de sahiplik payınız olmakla sizlerin
dolaylı zorunlu yol ile o sektöre içinde olan ayrışamaz payınız kadarla da ayrışamayanın
pay sahibisinizdir.
Yani “benim maşım içindeki payın kalsın” demek aslında
“şecaatini arz ederken sirkatini söylemektir”. Daha açığı kişi; ayrışamaz oluşun,
toplumsal katkı paylı bağ enerjisi olduğunu bilmezliktir. Suyun (sentezin)
hidrojene kızıp (toplum sal kişi toplumsal sentezin oluşumudur) “sen su
içindeki kendi katılımını (ananı da ) al git” dediğinde ortada al git diyenin
kalmayacağını da bilmemesi gibidir.
(
Köleci Yasa 9 başlıklı yazı
Bayram KAYA tarafından
22.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.