Güneşin altın saçlarında 
uyandığım bir sabah 
seni özledim sessizce öylesine
usul usul değil, ansızın unutulmuş gibi 
belki ;
damarlardaki kan nasıl yürüyorsa
parmak uçlarına öylesine özledim 

ışık saçarak 
oracıkta duran eski bir tapınak gibisin 
pastoral manzara olduğunu söylediler 
düşsel ovalara gün ışığının düşüşünde 
antika sütunlar ve mezar taşları içinde
kaybolan yitik düşlerim gibi

özledim kır çiçeklerinin ıssızlığını 
ah çeken bir kumrunun sesini, özledim 
özledim, seni ilkbaharda 
loş filizlenen çimenlerin fısıltısı gibi 

oysaki ;
öylesine duruyorsun orada 
nostaljik ve melankolik histeri şeklinde 
bayram yerinde bir idam sehpası gibi 

ve  her kızıl vaktiyle 
yeniden gülerken idam sehpasına 
geçmişin acılarını hissederken 
bir çığlık değiştiriyor zamanı vakitsiz 

sanki ;
çarmıhımı taşıyorum sırtımda 
sessizlik ve ardından geleceklerin
silüetleri düşmüş gecenin yüzüne 

kemanlar ağlıyor sokaklarda 
öyle candan öyle yürekten ki 
anlamsız bir tutkuyla özlüyorum 
karanlığımı aydınlatan gözlerini 

ve aklımda hep kalmalısın
bir eylül yağmuru sonrası 
doğan güneş gibi 
hep ;
aklımda kalmalısın 
yağlı urgan boynuma takıldığı zaman 
melodilerin ritminde nefesim buharlaşırken 
gökyüzünü saran gümüş martılar gibi… 




Suskun //
( Akşamın Kızıllığı başlıklı yazı Mikail Dede tarafından 7.10.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.