Ateş düşmeye görsün, ne ev kalır ne ocak;
Erer külle murada, sanma ki biraz yanar.
Bağ bahçe alazlanır, dolanır köşe bucak;
Yutar dalı, yaprağı; çiçekte kiraz yanar.
 
Zırhını giyinse de kâr etmez cihangire,
Ahuya rastlayınca sanılandan tez yanar.
Kaderine yenilip rıza gösterir Bir’e;
Ol İlahî emirle yürekteki buz yanar.
 
Kirpiklerin ucundan kıvılcımlar savrulur;
Tutuşan bakışlarla bir çift ala göz yanar.
Gönüller derya olsa söndüremez; kavrulur;
Cazibeye kapılan maşuktaki yüz yanar.
 
Titretir kahve tutan, pembe, beyaz elleri;
Aşkın hararetinden fincandaki tuz yanar.
Kavl-i karar edince havalanır tülleri,
Duvak bir yana düşer; zifaftaki kız yanar.
 
Maharet ozanda mı mızrapta mı; bilinmez,
Vurunca tellerine, inildeyen saz yanar       .
Kaç yıl geçerse geçsin yâr hayalden silinmez,
Mazi depreşir birden; yara kanar; iz yanar.
 
Meşveret meclisinde tutulurken mazbata,
Sevdanın karşısında sultan susar, söz yanar.
Hokka temize çıkar divitte ise hata,
İnce elekten geçer, son hesapta öz yanar.
 
Mücella Pakdemir

( Yanar başlıklı yazı M.Pakdemir tarafından 16.10.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.