Bu nedenle kişinin sağlaması kişi dışındaki alan içinde, kişilere yetecek kadarla grup hareketi olup başlar. Sağlama grup hareketini karşılar düzeyde olukla, sınırlı-sonlu olmak zorundadır.


 


Gruba bağlılık böylesi bir zorunlulukla ortaya konmuştur. Ve hiçbir zaman da anaya babaya bağlılık değildir. Böyle bir bağlılık bu aşamada olası değildir. Oysa anaya babaya bağlılık gruba bağlılığın sömürü ilişkisine çevrilmesi ile ortaya çıkmıştı. Gruba bağlılık; grubun kalıtımı olan grup miraslı aktarımın yerine; anaya babaya bağlı kalıtımla miras aktarımına dönmüştü.


 


Bu nedenle kimi kişilerin mal sahipliği olan sömürü ve köleci ilişki; gruba bağlılığın zorunluluğunu anaya babaya olukla ortaya koymuştu.


 


Anaya babaya bağlılık zenginlik ve fakirliğin miras edilmesi üzerinde “gruba bağlılık zorunluluğu” olukla ortaya çıkıyordu.  Gruba bağlılık sizin dışınızda bir zorunluluktu.


 


Oysa zenginlik fakirlik sizin dışınızda olan bir nedenle değildir. Sizin egoist bencillikle görüleni görmezden gelen hileci oluşunuzdan kaynaklıydı. Bu zaafla zenginlik fakirlik gibi mal mülk sahiplikleri ortaya konmasaydı; mal mülk sahipliği üzerinde anaya babaya bağlılık ta ortaya konamazdı.


 


Döl verme sizin tercihiniz olan bir belirme olmamakla zorunluluktu. Oysa grubun bağ garantisi kişi üzerinde kalkmakla; kişi dölünü sigorta garantisi gibi de görmeye başladı. Sizin dışınızdaki bir nedenle yaşam tür üzerinde akar. Siz değil; tür çoğalır. Siz değil tür ürer.


 


Tür ürerken üreme ve çoğalma sizin üzerinizde parçalı kesikli sürekli üreme çoğalma durumu olur. Siz kısır olsanız da üreme çoğalma sizin çevrenizde dolanarak diğer kişiler üzerinde akmanın zorunluluğu ile işler.


 


Grubun sakatı, grubun güçsüzü, hastası-yaşlısı ya da acizleri, bebek çocuk bireyleri; gruba bağlılık olan özveri üzerindeki grubu; grup üzerinde hayatı ya da nesli sürdürecek olanlar olmakla zorunlu olukla sağlaması karşılananlardır.


 


Bunu bir paragraf açayım. Hayat, ya da üreme veya çoğalma, nesli sürdürme; her zaman güçlü üzerinde akmaz. Cengâver olan savunma taktiklerini bilmekle, kendisini savunamayan bir güçsüze göre hayatta kalıp; türe döl verecek olması, çok olasıdır.


 


Bu böyle olduğu halde cengâverin de sürekli tehdide karşı savaşa gider olmasıyla cengâverin ölüp; âcizin hayatta kalacağı da çok açıktır. Bu da cengâver olanın döl tutturmadan ölmesinin de pek çok yüksek olmasıdır.


 


Savaşa giden güçlünün üremeden, çoğalmadan ölme olasılığı hep vardır. O vakit gruba bağlılık geride kalan güçsüzlerin, acizlerin ve sakatların dişisi erkeği üzerinde akacaktır. Bu nedenle sizin dışınızdaki bu zorunlulukla “gruba bağlılık güçsüzlerin acizlerin de sağlanmasını karşılar”. Bu sizin kendi bilinciniz ve iradeniz dışında olan bir olaydır.


 


Eş deyişle gruba bağlılık özverisi; grup ortamlı “sağlatan ya da üreten alan içinde”; “grubuna bağ enerjisi” harcar. Grubun harcadığı bağ enerjisi; “ortam alanı içinde sağlatma yapan ya da üretme yapan ilişkilerden” alınır. Bu nedenle kişi sağlaması ve kişinin üretmesi her zaman tüketeceğinde kesirli sayı kadar fazladır.


 


Yani sağlatma hareketi gibi üretim hareketi de hem parçalı olaylar kolektif ligidir. Hem de tam da bu nedenle kendi tüketiminizin küsurlu sayı kadar biraz fazlasını sağlama ve üretme yapmanın hareketidir.


 


“Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar!” der insan hakları beyannamesi.


 


Elinizde içten yanmalı piston devinmesiyle ya da sıcak iyon devinmesi ile doğmuyorsanız; özgür değilsinizdir. Özgür doğmuyordunuz. Özgür doğamazdınız da. Özgürlük doğuma ilişkin söylenmiş yansıma bir kavram değildir.


 


Özgürlük, üretim ilişkisi içinde kolektif üretime endeksli bir kullanımla ortaya çıkmıştır. Bizler kolektif üretim sahipliği bilincimizi tu kaka edip kaybetmekle; özgürlüğümüzü de yitirdiğimizin ancak farkına vardık.


 


Üretim ilişkisi zorunlu oluşun bilinci olmakla; bu zorunluluğun özgürce kullanımıydı.  Sesimizi duyuramadığımız yere, android telefonla ses iletiyorduk. Bir civcivin doğada yetişmesini beklemek yerine, kuluçka makinalarında istediğimiz kadarla istediğimiz zaman üretiyorduk bu zorunluluğun bilinciyle.


 


Bu özgürleşmeyi başaran, kolektif bilinçti. Şimdiki kişi sahipli durum zorunlu olan kolektif bilinç ve kolektif üretime bağlı oluşun özel bağıntısı içinde genel yararlı bir amaç değil bir araçtır, tali bir akışa bir yol bir yöntem olmasıdır. Yani özgürlük kolektif geri bağlanımdan kaynaklı, kolektif zorunluluktu.


 


Değilse üretim hareketi içinde olmadıkla ve zorunluluğun bilinci olmaz ile ne doğmadan öncenize özgürlük denebilirdi. Ne de doğumunuza özgürlük denir. Özgürlük; vakti gelmiş, bilincine varılmış zorunlulukla insan olmanın süreciydi. İnsan da üreten ilişkinin biyo-kültürel sentezi ile bir sentez karşılıkları içinde olan bir üretim ilişkisidir.


 


El yasası ve dinler ile birlikte bir anlayış doğmuştu. Bu anlayış köleci sistemdi. Köleci sistem illüzyonlu olan çevriminin ekseniydi. Bu mana anlayışına göre kimi kişiler ana karnına düşmeden önce El tarafından verilen rızklara sahiptiler.


 


El tarafından verilen rızk sahibi kişiler; bu mal mülk sahiplikleri üzerinde eylemli ve iradiydi. Kutlu kişi kendi mal mülk sahipliğini; “sahipliği olmayanlara işsizlik olmakla gösterdi”. Böylece malsız mülksüz emekçi üreticilerin işsizliği kişiyi; köleliğe ve sömürüye razı ediyordu. Hani ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek gibi bir şeydi.


 


Söyleminizi doğru ve meşru kılmak için devamlı hatırlamalısınız. Neyi? Devamlı geri bağlanım bilmesi içinde olukla tarihsel diyalektiğin dilini hatırlar ve söyler olmak zorundasınız. Geri bağlanımıyla olmayan söylemler geri bağlanım üzerine modüle olan verimlilik te olmayan enfeksiyonlardır.


 


Bir organizmanın kendi içine, dıştan enerji girmek zorundaydı. Enerji çevrede bulunan yiyecek, içeceklerde sağlanıyordu. Çevrede edinilen yiyecek ve içecekler bilinçli kişi emekleri içinde üretilmesiyle genel süreç avcılık toplayıcılık olmaktan çıktı, üretilir olmakla; üretim oldu.

 

( Sistem İşsizliği Gösterip Sizi Sömürüye Razı Ediyordu 3 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 18.10.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.