1
Öğle vakti hava puslu rüzgâr esiyordu. Mahalle pazarına ilgi azdı. Soğuktan kaçanlar market tezgâhlarına yönelmişti. Eşofmanlı -biri yaşlı- iki kadın kol kola girmiş market önünden geçip kırtasiyeye girdi. Genç kadın raftaki kalemlere dikkat kesildi. “Anne, felsefe hocamız tesadüfle kader ilişkisini elle yazmamızı istedi. Ben de tükenmez kalem alacağım.” Kadın kızına sokuldu. “Şu ikisi güzelmiş. Biri babana biri sana.” Kız kalemleri aldı. “Pastaneye de uğrayalım. Pasta seçeriz.”
Karanlık
odada dijital saatin kırmızı ışığı yanıp sönüyordu. Alarm çaldı. Kırmızı ışığın
aydınlattığı bir el uzanıp alarmı kapattı. Erkek silueti yataktan kalkıp
söylene söylene lambayı yaktı.
Kız
pastayı masasının ortasına yerleştirdi. Kadın içecekleri getirdi.
Telaşlıydılar. Kız tükenmez kalemi paketlerken bir an durdu. Paket kâğıdının
ucunu karalamaya çalıştı. Gözleri açıldı. Heyecanlandı. Kadın kızının
endişesini fark etti. “Ne oldu?” “Anne, kalem yazmıyor!” “Diğerini dene.” Kız
kendisi için ayırdığını denedi. Rahatladı. Derin bir soluk verdi. “Bu yazıyor.”
Kadın salondan çıkarken seslendi. “Sigara içtiğini fark etmedim sanma.
Pencereyi aç salon havalansın. Peşimden gel de kurabiyeleri hazırlayalım.”
“Anne kalemi hediye kâğıdına sarayım geleceğim.” Kadın ısrar edince kız kalemi
bırakıp peşi sıra çıktı.
Adam
yavaş hareketlerle giyinip salona yollandı.
Kadın
ve kız ellerinde tabaklarla salona girdi. Zamanla yarışıyorlardı. Odaya dolan rüzgâr
tülleri, perdeleri havalandırmış ne var ne yok savurmuştu. Tabakları bırakıp
sağı solu aceleyle topladılar. Kız el çabukluğuyla kalemi paketledi.
Adam
esneyerek salona girdi. Kadınla kız neşeyle tek bir ağızdan ‘iyi ki doğdun
baba’ sözlerini tekrarlıyordu. Adamın suratı asıldı. Kızının hediyesini ‘ya
sabır’ çekerek kabul etti. Pastasını keserken homurdanıyordu. “İşin yoksa
sabaha kadar direksiyon salla. Kazandığım üç kuruş parayı da bizimkiler
pastaneye kaptırsın.” Bir an sessizlik oldu. Adam kadınla kıza bakıp sordu.
“İyi ki mi doğdum!” Kadınla kız sevgiyle adama sarıldı.
Gece
yarısı caddeler boştu. Taksici kırmızı ışıkta durdu. Taksimetreyi kontrol etti.
Kızının verdiği hediye aklına geldi. Torpido gözüne uzanıp paketi açtı. “Çok
güzel bir kalem,” deyip gömlek cebine soktu. Taksi durağından anons yapıldı.
“Plaza önünde yolcu bekliyor.” Telsizi aldı. “Tamam,” deyip kapattı.
Köşeyi
dönerken yavaşladı. İyi giyimli orta yaşlı bir erkek farları görünce elle
durmasını işaret etti. Selam vermeden arka koltuğa yerleşti. “Çevre yoluna
çıkalım. Adresi tarif edeceğim.” Taksici dikiz aynasından yolcuyu kesti. Hiç
kıpırdamıyordu. Kaşları çatılmıştı. Çevre yoluna çıktılar. Taksici yolcunun
sessizliğinden rahatsız oldu. Gişelere yaklaşınca başını arkaya çevirdi. Yolcu
“Gişelerden sağa dönelim. Hastanenin üstündeki sitelere çıkacağız,” diyerek
konuşmasına fırsat vermedi. Taksici yolcunun soğuk ses tonundan irkildi. Adam
elini pardösüsünün içine sokunca yüreği ağzına geldi. Neyse ki bir kağıtla
kalem çıkardı. Yazmaya koyuldu. Ancak öfkeyle mırıldanıyordu. Taksici
dayanamayıp sordu. “Sorun mu var?” Yolcu sinirden patladı. “Sorun mu, ne
sorunu! Sadece kalem yazmıyor. Şu da var; servetimi kaybettim. Haciz kapıda.”
Taksici gömlek cebinden kalemi çıkardı. Havayı yumuşatmak istiyordu. Esprili
ses tonuyla arkaya uzattı. “Büyük sorunu çözdük bile.” Yolcu kalemi aldı.
Camdan baktı. “Ben burada ineyim.” Taksici para üstünü sayarken yolcu almadan
indi.
Lanet
okuya okuya bahçe yolundan yürüyordu. Kravatını gevşetip çıkardı. Sundurmada
durdu. Ceplerini kontrol etti. Anahtarı bulamıyordu. Kapı açıldı. Kadın “Hoş
geldin aşkım!” diye karşıladı. Hemen arkasından üç küçük çocuk yolcunun
çevresini sardı. Yolcu tepki vermedi. Aralarından sıyrıldı. “Banyoya
geçiyorum.” Kadın seslendi. “Çabuk ol!”
Küvet musluğunu sonuna kadar açtı. Klozet kapağını kapatıp üzerine oturdu. Belinden çıkardığı silahın şarjörünü kontrol etti. Namluya kurşunu sürdü. Ayak dibine bıraktı. Başı ellerinin arasında derin düşüncelere dalmıştı. Kağıtla kalemi çıkardı. Yazarken eşi çağırdı. “Nerede kaldın! Seni bekliyoruz.” “Kurulandım. Giyiniyorum.” Yolcu kâğıdı dizinin üzerine koydu. Tükenmez kalemi oynatıyordu ama kalem yazmadı. Daha sıkı bastırınca kâğıt yırtıldı. Üzüntüyle kalemi fırlattı. “Yazmayı bile başaramadım.” Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Kapı hızla açıldı. “Aşkım iyisi misin?” Kadın silahı ve bezgin halde eşini görünce korktu. Yolcuyu kaldırıp koluna girdi. “Tükendim. Mektup bile yazamadım.” Birlikte salona yürüdüler. Çocuklar neşeyle tek bir ağızdan ‘iyi ki doğdun baba’ sözlerini tekrarlıyordu. Yolcu gülümsedi. Gözyaşlarını silip pastasını kesti. Eşine baktı. “İyi ki mi doğdum.” Kadın sevgiyle sarıldı.