Sızlatırsan asil atalarının
kemiklerini,
Motif motif mahirce işleyemezsin gönül
gergefini.
Sen yaşadıkça iki yakan bir araya
gelmez,
Anlatılmakla bitiremezsin çarnaçar hal
ve ahvalini.
Doldurursan yufka gönlünü envai türlü
kemliklerle
Hiçbir zaman menzil murad alamazsın
yaptıklarınla.
Fikri güzel gönlü güzellerin gönlüne asla
giremezsin,
İçi kibir, riya ve enaniyet dolu yaptığın
iyiliklerle.
Bulandırırsan boşu boşuna gönlün berrak
akan sularını,
Asla ve asla zapt edemezsin bindiğin
rahvan atın yularını.
Hangi makamda olursan ol, kimseyi hor
ve hakir görme!
Unutma! Dilerse Allah, rusvai eder
kendini bilmeyenlerin
sonlarını
Ekersen gönüllere kin husumet ve adavet
tohumlarını,
Yılanlar, çıyanlar, akrepler sarar
sevdiklerine giden yollarını.
Yazın Ağustosunda çıkar birden bire
tayfunlar fırtınalar,
Kökünden söker bin bir meşakkatle yetiştirdiğin
ağaçlarını
İnce eleyip sık dokumazsan bu üç günlük
dünya hayatını,
Tımarını mükemmel yapsan bile
şahlandıramazsın gönül atını.
İstediğin her şey senin olsa bile,
hasret kalırsın mutluluğa,
Yaşadığın her günün aratır sana dünü yarını.
Kesersen bindiğin dalı, pislersen yediğin
tabağa,
İflah olmazsın, olsan bile parmakla
gösterilen ağa oğlu ağa.
Az susup çok konuşursan ariflerin
meclisinde,
Bülbüller varken, baykuşları tünetirsin
gönül bağına.
Almazsan aklını başına düşünmezsen aklıselim,
Ömür miadın daha bitmeden, hal ve
ahvalin olur pür elim.
Ya göründüğün gibi, ya da olduğun gibi
görünmezsen,
Ahir ömründe, hayatın olur çok acıklı
bir film.
Şükretmezsen canı gönülden sahip
olduğun nimetlerden dolayı,
Ne kadar mahir olsan da ayırt edemezsin
birbirinden ak ile karayı.
Zifir karanlıkları mesken edinirsin,
İstesen de mutlu olamazsın verseler
bile sana en şatafatlı sarayı.
12/Ocak/2018