Derdini söyleyip ele koz verme
Kendini bilmeyip boşa söz verme
Bir şey istendi mi, düşün; tez verme
Pişman olur, sonra saç baş yolarsın!
Sırrın varsa kimselere söyleme!
Seven gönlü kırıp viran eyleme!
Sana her anlatılanı dinleme!
İçin yanar, boşa keder dolarsın
Haddini bil; gezinme yükseklerde!
Ses tonun olmasın hiç en üst perde!
Sırrını söylersen öyle her yerde
Nedametle, hülyalara dalarsın!
Ölsen yeme, muhannetin aşını!
Ayıklarsın sonra pirinç taşını
Dırdır edip yerken senin başını
Ne beladır; işte, o an anlarsın!
Güler yüzle kaparlar dilindekini
Gösterme kimselere belindekini
Danışmadan alırlar elindekini
Müflis olur, avucunu yalarsın!
Dostuna iyilik yap kıymet bilsin
Gerektiği zaman gözyaşın silsin
Gönlüne kocaman sevgi girsin
Bak o zaman melekleri sollarsın!
Basit şeylerde olma takıntılı!
Hayat bu, kaynar!.. Fazla çalkantılı
Olacak zaten, kaderde yazılı!
Çok düşünme, gül misali solarsın!
Dünya; ahirete bakan bir tezgâh
Allah’a kul ol ki, bulasın felah!
Fazla mal uğruna edersen tamah
Hırsız olur; sağdan soldan çalarsın!
Ellerin derdini kendine keder
Edip düşündükçe, olursun heder!
Bir gün candan vaz geçip, yazık eder!
Bedenini bir boşluktan salarsın!
Hamdi yazdı yine üç, beş satıra
İğne varken, çuvaldızı batıra
Konuşurken bunlar gelsin hatıra
Belki biraz olsun, kendin kollarsın!
Mustafa
GÜL (Hamdi)
(21.02.2017)