Düşünürsün dünyayı
Bir görev hissedersin ya insanlık için.
Kimse gözyaşı dökmesin istersin ya anne.
Bir deniz kabuğu gibi avucuna almak istersin ya her şeyi.
Gözlerinin içine bakarsın sevdiğinin,
Hissetiklerini hissettiğini hissedersin.
Ah hatırları çocukluğumun!
Ne çok şeye, boşuna gözyaşı dökmüşüm.

İlkelerim oldu sonra, ilkelerim anne.
Çocuk gibi büyüttüğüm ideallerim.
Şimdiyse gece vardiyalarında şiir kokuyor ortalık,
Sevdamı anlatan, mazide kalan ideallerimi anlatan.
Kokusu hiç bir şeyde olmayan Misk-i amber şiirler.
Rahatsız etmeyeyim ya seni annem,
Öyle kötü oldu ki dünya.
Ama ben yine zoru seçtim her şey güzel olsun diye.

Ve dün gece ki rüyamda;

"Sabahın seyrinde çiçekler açmış
Kelebek rengini doğaya saçmış
Zalimler terk edip yurdumu kaçmış
Özgürlük ve barış bir tek amaçmış
Kanatlanıp göğe uçmak istedim"

Ama uyandım annem, uyandım o güzel uykudan;

Toprak Azraille sözleşmiş gibi,
Hep üzerine geliyor çocuklarımızın.
Ölüyor bebelerimiz ölüyor anne.
Sonra onlarında kokuları siniyor şiirlere.
İnsaf bilmez felaketler peşimizi bırakmıyor.
Sanki hava git gide ağırlaşıyor,
Hep umutvar olduk ya anne.
Hep umuda demiştin ya, şuursuzum.

Oysa ne güzel bir rüyaydı;

Kalmamıştı artık yüreği yakan
Sevinç türküsüydü dillerden akan
Yürekte yıldızı hilale bakan
Yurduma dünya da yoktu yan bakan
Kanatlanıp göğe uçmak istedim

Ve uyandım anne, ne yazık ki uyandım.

Ateş toplarında gördüm seni
Her biri bir yürek gibiydi anne.
Ve damla damla aktın içime,
Bal damlatan çiçek gibi.
"Arıydım" hem çalışkan hem ateşten korkmayan.
Nasıl korkarım ki o ateş özlemindi anne.
Özlemdi senli günlere.
Özlemdi barışa ve huzura.

Aslında hiç bitmiyecek gibiydi o rüya;

Ekmeği yoksulla bölüşüp yedim
Avazım çıkarak mutluyum dedim
Kuşlarla birlikte şarkı söyledim
Yaşa var ol barış diye kükredim
Kanatlanıp göğe uçmak istedim

Aslında rüyada olsa tam kanatlanıp uçmanın zamanıydı,
ama ne çare yine uyandım anne;

Senden sonra bir yarim oldu biliyorsun.
Belki  hiç kolay değil yıldızlara ulaşmak anne.
Ama ben ulaştım.
Kaç mektuptur sana da ona da hep yıldızları anlatmak istiyorum.
Ama her güneş doğuşunda aklımız hep cephede anne.
Alevlerin alacasında mehmetler
Ve oluşan sis çemberinde ruhumuz hep onlarla.
Şimdi ben size yıldızları nasıl anlatayım ki.

Rüyam anlatsın, rüyam anlatsın olur mu anne;

Zalimin zulmünü getirip tuşa
Yıldızlar tutuştu nurdu temaşa
Baltayı vurmadan bu defa taşa
Direnip bir daha dönmeden başa
Kanatlanıp göğe uçmak istedim

Bağışla beni, bağışla yıldızları anne.
"Bulutlardan toprağa sürgün" bir yağmur damlası gibiyim.
Masmavi yağmak istiyorum yeryüzüne.
Sana, sevdiğim kadına yıldızları anlatmak istiyorum anne.
"Geceye doğru akıyorum günden, bir med-cezir yüreğimde
Havada temiz bir koku, çiçek kokularına karışan.
"Bir kaç tutam hava" arıyorum içime çekmek için hava bolluğunda
Nafile ama nafile anne.

Mehmet Fikret ÜNALAN
04 Mart 2018 Saat 22.50
Güzelçamlı/Kuşadası

" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen>
( Anneme Mektup (6) başlıklı yazı MehmetFikret tarafından 5.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.