TERK-İ ŞEHİR
Bir gece alıp başını
Gitmeli bu şehirden
Gecenin gözlerinden damla damla düşerken
Uçsuz bucaksız karanlık
Tan ağırmadan sessiz sedasız
Bir an bile düşünmeden ardındaki anıları
Alıp sırtına hüzünleri
Gözlerinde iki damla yaş çekip gitmeli
Bir kış gecesinde gitmeli kar yağarken
Yaralı, yorgun ama kararlı
Sonsuz maviliklere yelken açmalı
Uzaklara ta uzaklara
Mesela Keşfedilmemiş bir adaya
Ya da yolu olmayan İzbe bir ormana
Bütün yaşanmışlıkları bırakarak
Dönüp bakmadan geride kalanlara
Takıp koluna hüzünleri
Yaralarını da alıp yanına
Sessiz sedasız
Selamsız sabahsız
Tek bir kelime etmeden
Vedasız
Gözlerindeki iki damla yaşla
Yüzüstü bırakıp anıları.
Alıp başını gitmeli bu şehirden
Çekip gitmeli bu şehirden
Güneş güne küsmüşken
Uzaklaşmalı sahte sevdalardan
Uzak bir yere gitmeli
Uzak bir dağevine mesela
Ya da denizi mavi ıssız bir adaya
Yakamozlar aydınlattığında suları
Bir martı kadar özgür olmalı düşlerin
Yıldızları örtmelisin üzerine
Yorgan niyetine
Gözlerine vurmalı denizin mavisi
Kuş cıvıltıları eşliğinde
Yosun kokmalı saçların
Kirli, bayağı ilişkilerden uzak
Gökkuşağına bulanmış
Bir damla huzur bulmalı insan
Bir gece alıp başını
Çekip gitmeli bu şehirden
Her şeyi herkesi geride bırakarak
Kirliliğin içinde kaybolmuş soysuzlara
Düş yoksunu onursuzlara bırakıp
Kapatıp bütün kapıları
Hüzünlü bir düş
Hüzünlü bir gülüş serperek karanlıklara
Dışarı çıkıp yudumlamalı geçmişi
Sonra düşene kadar içmeli
Hüzün şarabını
Yalpalayarak yürümeli taş kaldırımlarda
Ne olduğunu nereye gittiğini bilmeden
Yaralı geçen yılların ardından
Sarhoş, yaralı ve yalnız ama kararlı
Örtüp üstüne Gök kubbeyi
Yıldızları da alıp koynuna,
Vurup sırtına umutlarını
Çekip gitmeli bu şehirden
Bir an bile terettüt etmeden
MURAT ÖLMEZ