1
Gürbüz bir sancı peyda olan
Perde arkası yalınlığın
İzdüşümü yine yorgun sahnenin tozunu
Yutmuş insan ve kelam.
Perde perde tutuşan duyguların
Duyum ötesi çığlığı
Yine gölgelerin minvalinde
Çarpık bir dekor adeta
İnsanın ihlali.
Sapır sapır dökülüyor nameler
Şehit edilen şehrin
Nice badire yaşamış sokaklarında
Yatay belki düşey kavisler…
Evet, evet, hak ihlali:
Buzdan sevda masalları kaynayan
İnsanlıktan arda kalan
Hoş nidalar kimine göre
Sersem sepelek itham dolu yaralar
Aşkın sunumu;
Yarım ağız mutluluk
Ismarlamıştık oysa… demenin bedeli
Yine takoz bir düş’ün
Şehla düşüşü:
Üstelik baş aşağı,
Tımarhane kaçkını
Şehrin mimarları.
İçinde ne çok ukde şehrin:
Yüksek doz hüzün kabul gören,
Yükseklerde gezinen,
Yükümlü sanılan
Oysa boynu bükük
Kayıp çocuklar.
Kimine göre uzak belki yakınlığın
Gözüne ırak bir ihlal:
Aslında göğün resmine konan
Bir tuzak
Yine gömülü seslerin
Hükümranlığında,
Yalın ayak düşler kuran şehir.
Gitmenin vakti madem,
Matemlerimizi de götürmeli?
El ayak çekilmeden
Bir mezara sığar mı bu şehir?
Diyebilmenin sancısı
En vakur gölge oysa
Ardına düşülesi
Bir göl durgunluğunda
Uhrevi suskunluk
Zamanıdır gitmenin;
Beyit beyit gezindiğimiz şiirin de
Vakti dolmadan
Gitmeli… en uzağa…
Şehir dilinde:
Kâfir bir kalabalık
Bin beter yalnızlıktan,
Diyebilmenin olmaz elbet özrü:
Sevdiğimiz kadar sevgiye sunum
Gönül yorgunluğunda
Perde perde uzanan
Beynamaz tavrı takınmadan gitmeli:
Özünde barındıkça sevgi
Varsın ölelim bir şiir vakti.
Şehrin gözlerinde
Kalan yetim bir şiirden bile hallice
Sevebilmek cahil cesareti ile.