El vaadi bir kes daha söylenecekti. Ama bu kes monarşin El vaadi ağzı ile değil de; oligarşin Yehova vaatli dil ile söylenecekti. Arzı mevut manifestosu için şu ön imanı deklare etmeniz gerekecekti. "Biz Rabb olan Yehve’ye, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve Rablerinden verilenlere iman ettik. Onların hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız" diyen inanıcılar; nesiller boyu bu köleci tevhidi tekrar tekrar söyleyecektiler.


İmanın söylediği şey; geçmişten günümüze kadar, köleci yasanın özetini ecza etmiş olan bu cümleyi bir hap gibi formülle söylemekti. Burada tarihin kendisi olan kesikli sürekli söylemi, hikâyeye dönüşür. Böylece tarih, iman dili içindeki bu tür söylemiyle tarih bilincini ifade etmekten büyük ölçüde uzaklaşır. Bu uzaklaşma nedenle tarihi hakikat (zihne göre olan gerçeklik); iman bilinci ile köleci ahide dönüşmüştür.


Arzı Mevut da denen "vaat edilmiş topraklar" söylemi köleciliğin ve sahipliğin El mantığı biçiminde ifade edilen eski transferlerini yeni olan oligarşi diline göre söylenmiş olmasının biçimidir. Eski El yasalarının yeni oligarşin sürecin sosyal dili içinde aynı mantığı oligarşiye göre tescil ediş aktarımıdır. Arzı mevut, İlk çağın El’e göre olan yasalarını; oligarşi diline göre belit yapan bir aktarım yapmanın mantığıdır.


Kolektif oluştaki gibi somut ola gelene göre dayanağı olamayan taksim edişin (paylaşımın) gerçek dışı dil söylemesi olmakla; olup bitene sosyo toplumsa alan dışındaki bir güce müdahale ettirme tasımıdır.


Arzı Mevut denen "Kenan'ı vaat eden topraklar" söylemi; durup dururken söylenmemiştir. Bu sözün tarihsel bir karanlık maddesi vardır. Unutturulan bir kolektif geçmişin karşısına; “ mülk El’in.  El  de mülkünü dilediğine verir” söylemi konmuştu. Bu söylem zaten yüz yıllar içinde zihinlerde ikna edici olmakla anlamını bulmuştu. Bunda şaşacak ne vardı. Şimdide El kendi mülkü olan Kenan’ı İsra-El’e vaat ediyordu!  Arzı mevut söylemi köleci başlangıç vaatlerini, ifade eden vurguya bir atıftır.


Arzı Mevut deyimi "El ya da Yehova tarafından vaat edilmiş topraklar" demek olmakla; yukarıda söylenen ve “…peygamberlerine, Rablerinden verilenlere iman ettik.“ diye tamamlanan cümledeki deklarasyona göre bu söylem eski ve iknacı bu hafızaya referans edilen atıf olmakla imana belit olan bir söylemdir. Yani bu belit ilk olan eski EL MANTIĞINDAKİ AHİDİN "vaat edilen topraklar" gibi bir önerme hükme, dayanak olmasıdır. İlk El yasası kendiliğinden bir ana önerme olup, apaçık ön belittir.


İlk vaatler, ilerleyen zaman tartışması içindeki çelişkilere karşılık olmakla birer El vaadidirler. Kenan'ın Vaadi yine bir El vaadi ise de; sentez olmuş El'lerden oluşan oligarşin bir El vaadidir. Kenan vaadi oligarşi söylemi içinde eski El hafızasına atıfla söylenen bir söz belittir. Yahve söylemli vaadin kaynağı Monarşin olan EL'dir. El’in “mülk benim. Dilediğime veririm” demesi indeki “Kenan vaadinin”, bu tarih sel hafıza bilincine göre kendisini dayatmasıdır.


Bu bilinç oligarşi anlayışı içinde oluşan Yhw (Yehova) tevhitçi dil söylemi kapsamında olmakla; yeni bir uyarlama olduğu da, artık anlaşılmalıdır. El kolektif bilince karşı konuşmakla kolektife karşı kendi sahipliğini ortaya koyuyordu. Yehova tevhidi ise görünmez olmakla birer "kara deliğe dönüşen eski kolektif bilinç" yerine konan ve sahipliği olan birçok kişisi El'lere karşı, konuşuyordu.


El kolektif bilince karşı soyut bir söylemle "bir sahipliği ile" ve "bir vaat edişle" ortaya çıkmıştı. YHW'da başka başka yerlerin sahibi olan El bilincine ya da oligarşi bilincine karşı "bir sahiplik ve vaat" söyler olarak ortaya çıkmıştı.


Tevhit iki biçimde ortaya çıkıyordu. Birisi geçmişe doğru olan bir atfın söylenmesiyle ortaya çıkıyordu. Bu söylem içinde tevhit; birçok olan; "atalarınız İbrahim'e, İshak'a, Yakup'a ve soylarına..." demekle eski kişisi El bilinçli geri bağlanım yasası içinde meşruiyeti bir tarihsel oluştur. Kişisi El bilinci, zaman içinde geriye doğru bir toplam birikiş olmasıyla, mantıken kendiliğinden bir tevhit ve meşrulaşmadır.


Tevhidin ikinci biçimde ortaya çıkması daha günceldir. Güncel koşullar içinde var olan Simon, Gad, Aşer, Efraim gibi çevre içindeki her bir El grubu olan sosyal topluluğun birleşmesidir. Bu sentez ile birleşmenin kararlarını söyleyen irade; şunu diyecektir. "Atalarınıza, İbrahim'e, İshak'a, Yakup'a ve soylarına söz verdiğim gibi" demekle şimdi içinde bu geçmişe giden iknacı bilinç uzantısı üzerinde oligarşinin baş El ilahı ve sözcüsü olan El ilah ta, “Yehova tevhidi” birinci hal ile kendisini meşrulaşır.


"Haydi, kalkın, Arava'da, dağlık bölgede, Şefela'da, Negev'de ve Akdeniz kıyısında yaşayan bütün komşu halklara (her bir El toprağına), Amorlular'ın dağlık bölgesine, büyük Fırat Irmağı'na kadar uzanan Kenanlılar ülkesine ve Lübnan'a gidin" dedi. Kim dedi? Yehova. Neden? Birinci El yasası; mülkünü dilediğine verme olan bir vaatti. Vaat ile tanınmadan ötürü Yehova da vaat ediyordu.


Yehova böyle demekle "Kenan diyarı olan buraların da sahibi olduğunu iddia eden El Yehova’mız; da kendi mülkünü, oligarşi birliği olan bu Yehuda krallığına veriyordu.


Yehowa arzı mevut denen bu yeni vaadi ile güncel içinde tevhidi oligarşiye karşı kendisinin bilinir kıldı. Tanınır kıldı. Taat, itaat ve ibadetle saygılanır kılmasıyla kendisini sentez olan oligarşi karşısında meşru yapıyordu. Yehowa kendi mülkünü İbrahimi, Yakubi olmuş milletlere veriyordu. Bu El’in topluluk nezdi içinde anlaşılmasıydı. El, Kenan vaadi içinde mülkünü topluluğa ya da millete veriyordu.


Tekil anlama içinde Yehova, yine El gibi anlaşılacaktı. Mülkünü dilediği kişiye veren El, böylece zengin fakir milletler gibi zengin fakir kişiler uçurumu ortaya koyuyordu. Bu çelişki karşısında Yehowa mal verdiği mal sahiplerinden tıpkı kendisi gibi mülklerinden vermelerini isteyecekti! Bu istemiyle "Sevdiğinizden vermedikçe (tasadduk etmedikçe) imanlı olamazsınız” diyecekti. İman mülk sahibine taat, itaat ve ibadetti. Mülkünden veren El, taat, itaate layık olandı. Şimdi de veren El, zengin kişilerdi.


Yeni eskiye göre eski üzerinde bir meşrulaşmadır. Eski ise sosyal söylemle yeniye göre bir azıtıp sapıtma; bir tahrif olmanın put olma çelişkisidir. Azıtma sapıtma dediği mantığıyla yeni kendisini, eskinin yerine ve eskinin de öncesine koyar. Yani eskiden de tıpkı şimdiki gibi böyleydi. İnsan YHW sine verdiği sözü (eski ahdini) tutmadı denir! Şimdi tevhidin her iki biçimini de şu vaat içinde görelim.


"Tanrımız RAB Horev'de bize, Bu dağda yeteri kadar kaldınız" dedi. "Haydi, kalkın, Arava'da, dağlık bölgede, Şefela'da, Negev'de ve Akdeniz kıyısında yaşayan bütün komşu halklara, Amorlular'ın dağlık bölgesine, büyük Fırat Irmağı'na kadar uzanan Kenanlılar ülkesine ve Lübnan'a gidin" dedi. "Bu toprakları size verdim. Gidin, atalarınıza, İbrahim'e, İshak'a, Yakup'a ve soylarına ant içerek söz verdiğim toprakları mülk edinin". (Eski Ahit yasanın Tekrarı 1-6:7:8)


Vaat en eski El yasasıydı. Eski yasa yeni yasaya geri bağlanım yoluyla kanıt oluyordu.  Bu kanıt vaat te eski vaat gibi kişiye göre olmayıp topluluklara ve milletlere göre yapılan vaat olmakla eskisi gibi değildi. İşte bunlar tevhidin iki yasasıydı.


Oligarşi El'i, mülkü vaat etmesine mülk vaat ediyor da; El'in bu işi yapmaya gücü yetmiyordu. Bu El'in insan odaklı bir düşünce bir ülkü olmasının en açık ifadesiydi. Bu ilk tarihi oluşumun; en gerçekçi şekilde kutsal bir dil ile söylemenin bir anlatımıydı.


Kuramsal olarak verilen mülkün, tescili iman eder olma yanında şimdi “Rabbin beraberinde” olmakla savaş demekti. El; mülk paylaşımını ve mülk sahipliğini ezelden beri ben böyle takdir ettim diyorsa da; kimse sırtında Rabb tarafından verilen bir mülk ile doğmuyordu. El mülkü verip, geriye çekiliyordu.


Kenan gibi bir mülke sahiplik demek, kan demekti. Gözyaşı demekti. Köleleşme ve köleleştirme demekti. Mülkün tescil gerçekleşmesi ve tescilin uygulamaya sokulması işi de size kalmıştı!


Yasa 1-9 "O sırada size, tek başıma yükünüzü taşıyamam dedim” diyordu Rabb. Rabbin "Size verdim" dediği kendi iradi sorumluluğu Rabbin kendisine yük olan bir vaatti.  Çünkü Rabb verdim dediği mülkü verme işini; bir türlü yerine getiremiyordu! Yükü taşıyabilmek için yükü savaşan insanla paylaşıyordu.


Bu yükün gerçekleşmesi şöyle tarif ediliyordu. "Rabbin düşmanlarına (Filistin ve Kenan da oturan başka El inanıcılarına) karşı görevlerinin Rab yolunda savaşmak olduğunu onlara söyledi". Onlar da "sen ve rabbin gidin savaşın, şüphesiz biz burada oturacağız", demişlerdi. Bu nedenle Musa Milleti Rab yanında savaşmaya cesaret edemeyip 40 yıl şurada burada dolaşmışlardı.


Kuvveden fiile geçen Yehova düşüncesinin gerçekleşmesi olacak mücadele ederek kazanılacak tescil işi içinde kan, gözyaşı ve savaş olması nedenle; Rab "Tek başıma yükünüzü taşıyamam" dedikten hemen sonra Yasa 1-10 "Tanrınız RAB sizi çoğalttı. Bugün göklerdeki yıldızlar kadar çoğaldınız".  Diye yükü nüfusa bölüyordu.


Yasa 1:11 "Atalarınızın Tanrısı RAB sizi bin kat daha çoğaltsın ve söz verdiği gibi sizi kutsasın!"  Görüyorsunuz ki burada geçmiş hafızaya yapılan vurgu ile tarih en yalın biçimiyle hikâye edilmektedir.


Yasa 1:12 "Sorunlarınıza, yükünüze, davalarınıza ben tek başıma nasıl katlanabilirim? Yas.1:13 Kendinize her oymaktan bilge, anlayışlı, deneyimli adamlar seçin. Onları size önder atayacağım'. Demesi içinde ittifakı oligarşinin dili olan söylem, bundan daha güzel anlatılır mı?


Bugünün demokrasisi içindeki politikacılar verdikleri vaat ile seçilip, iktidara gelirler. İnsanın kaptırdığı tarihsel zorunlulukları, demokrasi içinde vaade dönüşmüştü. Dini anlayışlar içinde de zekâta, fitreye, sadakaya, yardıma, himmete, lütfa vs. dönüşmüştü. Vaatler genelde yoksulaydı. Siz zengine maaş ek gösterge sayısını 3600 çıkaracağım diye vaatte bulunamazdınız değil mi?


Seçilenler de verdikleri vaadi yapma meşruiyet ligi içinde olurlar. Bu meşruiyet ilikleri içinde olan El gölgesi iktidarlar ve politikalar “verilen vaat ile meşru olup, sorgulanırlar”.


Köleci oligarşin ittifaklar tarafından verilen vaat, "sosyal anlama üzerinde" Kenan diyarı vaadine dönüşmekle, meşru ve sorgulanır oluyordu. Tarihi süreç bundan güzel hikâye edilemezdi. Hikâye dili tarih değildir. Ama tarih hikâye dili içine ekseni bir konu olmuştur.


( Tarih Ve Hikaye 2 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 27.05.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.