Grotesk ilik ortaklaşmacı belirlenmeleri içinde yankı veren bir boyut durumdu. Soru ve cevap biçimi içinde soru ve cevabın geri dönüş çevrim imleyicisiydi. Bir geri dönüş mesajı olan düşünce; eylem ve sözlerden oluşan imaj alışa, sosyo toplumsa alanın merkezindeki ekseni çevrimdi. 

Ortaklaşma yoluyla sistem merkezinden imaj alışlar, kendilik durumun yanı sıra sosyal basınçla da sistemin merkezinden bize yansıyordu. Bunun meşruiyet ligi de yaşanan dünya imajının bizden önce bizde olmasıydı.

Söz gelimi biz belli bir vücut ısısına göre entegre olmuşuz. Ve vücudumuz bu değerler etrafında kontrol edilir. Bu durum daha biz doğmadan önce dış dünya şartlarını bilmekle ancak olasıdır. Bu olay çevrim böyle gerçekleşip genetik durum edildiğine göre; bu gibi birçok hazır durumlar nedeniyle, kimi dış dünya koşulları daha biz doğmadan; bizim içimizde imaj (kopya) edilmiş durumdadırlar.

Bir sistemin zorunlu olarak bir ekseni olur. "Eksen sistemin bileşke birliğidir". Ekseni çevrim sistemin birliği; bir oluşu ve elde bir olmasıdır. Sistemin ekseni zorunlu döngüler nedenle elde birdir. Kişilerin kendi içlerinde olan groteski anlamaları, ortaklaşan biçimlenmeleri sonunda; sınırlanmaydı. Başlangıcı oluşmaydı. Eksen geri beslenin yapma sınırlarını oluşmakla; cevaplarını oluşup, kontrol edilebilirlikti.

Eksenin birleyiciliği groteski taşıyıcılık üzerinde eksen alanını senkronluma ediyordu. Alanın içi üreten grup çokluğuydu. Eksen bu çokluğun düşünce, söz ve eylem hareketini alan merkezi içinde grup imajlı bir ittifak bilinci kıldı.

İttifakla birlikte grup bilinci ilahi bilinç algısına dönüştü. Daha sonra eksen totem meslekli üreten grup iradesini ittifak içine ittifaka göre yansıtmakla totemi manayı aşmıştı. Bu neden ile ittifakı sistem ekseninde imajı alınan meşruiyet somut gerçeklik olan üretim ilişkisinin nesnelliğiydi.

Yani totem eksenli grup birliği; "üreten totem meslekli ilişkileri nedenle" kendi içinde yeterli olmayan ama az çok kendi kararlarını kendisi alabilen bir grup egemenliğine dönüşmüştü. İttifaklar üreten totem meslekli grupların bir araya gelmesi ile aynı eksen etrafındaki birçok egemence senkronla "ittifakı birliği" oluştular.

İttifaklar; birçok grubun bir araya gelmesinden kaynaklı birçok olan üretim ilişkisiydi. Yani ittifaklar üreten iradelerin denklikler antlaşmasıydı. İttifakı ant içinde grupların her biri bir üreten sektör durumundaydı. Grupların her biri bir sektör olmak kaydıyla ittifakı alan içinde çokluktular. Bundandır ki ittifakı alan içinde üreten irade de çoktu: İttifaklar üretimden gelen grup egemenlik gücü ile bir tek grup iradeli çoktular.

Yani bu çokluk; ittifakı sistem içindeki eksene göreydi. Eksenin temel dönüştürücü olması nedenle ve eksenin kendisinin bir tek olması nedeniyle çokluk ittifak ekseni üzerinde eksen gibi “bir” oluyordu.

İttifaklar; gruplar ve mesleklerden oluşmanın çokluğuydular. Meslekler kadar irade ve karar çokluğuydu. Her bir üretimi yapılan iş alanları birer grup sahipliğiydi. Egemenlikti. Bu sahiplik ve egemenlik gruplar düzlemi içinde her bir gruba ait irade ve egemenlikti.

İttifakı egemenlik böyle olmakla birlikte bu tür sahiplikti egemenliklerin geri dönüş yapan anlam çokluğu eksen üzerinde aynı kaynaktan gerisin geriye gruplar üzerine yansıyan tekil bütünlük olmakla “elde birdi”.

Siz ne kadar çok ve parçalı olursanız olun, ortamın ekseni nedenle ve ortam merkezindeki bir eksenden ötürü, eksene göre bir olmak zorundasınız.

Eksen parçalı olan alanı tüm parçası ile birlikte çevrime eder. İttifak parçalar toplamının elde bire göre "bir" olmasıydı. İttifak içinde eksen ve birlik ilahlardan oluşurdu. İttifakı groteski taşıyıcı dalga üzerine anlamla kodlama edilen şifresi ilahi manaydı. İttifak birçok grup iradesinin birliği olmakla, ittifak ilah iradeli eksen egemenli çokluğun tekliğiydi.

İttifak alanlı ortamlar bu türden elde birle zorunlu bir eksen çevrimiydi. Birlik ittifak ekseninden ötürü size yansıyordu. Birlik geri dönüş yapan yankının sizleri senkron laması oluyordu. Çokluk, sahiplik, irade ve egemenlik ittifakı alan içinde parça parçaydı. Sınırlı sonluydu. Düşünce, eylem ve sözlerin bu türden sınırlı ve parçalı oluşlarından kaynaklı sentezleri ekseni bütünleşmenin osilasyon birliği ve egemenliği oluyordu.

Sistemin ortamı yine zorunlu olarak ortaklaşan alan ilişkilerine göre çevrime oluyordu. Alan içinde üreten grubun sahipliği ve üreten grubun iradesi veya üreten antla kolektif birlik şimdi kolektif sahiplik yerine, bir kişinin sahipliği olmuştu.

Bu türden kişisi sahiplik demek; kişinin iradesi demekti. Ve kişinin egemenliği demekti. Kişi egemenliği veya kişi sahipliği demek; kişinin kendi sahipliğinde olan malını mülkünü istediğine verip, istediğine de vermemesi demekti!

Yani sahipliği olan kişilerin sahipliği olmayan kişilere ait kaderleri belirlemekti! Kimin malı kimin sahipliğiydi? Soruya yanıt verilmedikçe kişi sahipliği sistem ekseninde yansıma yaptı. Kişi sahipliği alan içini kontrol eden ve alan içine komut veren senkronlumayı yaptı. İşte şimdiki sahipliğin meşruiyet kaynağı da bu olmakla sahipli kişiler iradesiydi.

Kişi sahipliğini imleyen mana anlaması, El mana anlamasıydı. Sistem merkezi de El mana anlayışına göre sahipliği olan kişiler çevrimli bir egemenlikti. Kolektif vaat ve tamah eden hayal uğruna egemenliğini kaybetmişti.

Kişinin anlayış ve anlatış merkezine hep kendisini koyması kişi sahipli zenginliği de kendi üzerine giydirmesiydi. Kişiler bu tamahla sonunu düşünemeyeceği bir maceraya atılmıştı. Bu tamah kişinin sahiplikleri yanında sahipliği olmayan çalışacak olmaktan başka bir şeyleri olmayan boynu bükük insanları da ön gören bir hükmetme ve muktedirlikti.

Köleci ittifak artık üreten iradeler egemenliği değildi. Sahipliği olmayan çokluğun yanında sahipliği olan şanslı, seçilmiş kişiler egemenliğiydi!

Köleci ahit, ön ittifaklardaki gibi bir totem mesleği olan grup sahipliğinden kaynaklı iradeyi egemenlik yapmayı sürdürmek yerine, kişi sahipli kimi kişiler egemenliğini meşruiyet yaptı.

Köleci sistemde egemen olan; üreten, iradesi olan gruplar değildi. Köleci sistemde sahipliği olanlar, bu sahipliği nedenle ürettiren kimi kişilerdi. Ön ittifaklardan sonraki bu ittifak; kişisi sahipliği olan egemenlere biatti. Mal sahipliği olan kişilere boyun eğmekti.

Mal sahipliğine biati içeren köleci akit (iman), birçok farklı çeşitleriyle köleci ittifakı alan içinde parça parçaydı. Bu parçalı oluş zorunlu değil öznel ve yapaydı. Meşru değil, gayri meşru olanın meşru olmasıydı. Yabancılaşmaydı. Gerçekliğin değil gerçeklik üzerinde kişisi menfaatle zenginliğin, hayalin; eksene yansıtılmasıydı.

Groteski alanın ortaklaştıran sistem merkezi yaptırdığı ortaklaştırmasının üzerinde geri dönüş yapmasıyla; bu geri dönüş kişiler nezdinde elde var bir meşruiyet ligine çevriliyordu. Köleci sistem, ön ittifak içinde elde var bir yansımasına çevrilenle, sizin aranıza "üreten ilişkilerden ötürü"; "sahipliği olanlarla sahipliği olmayanların görüntüsü" girmişti.

İlk olan; temel meşruiyet sahipliği olanla sahipliği olmayan parçalar üzerinde başka başka zaman farklarıyla akmaya başlar. Meşru olmak sahipliği olmaya göre ifade edilmişti. Sistemin, sahipliği olanlar üzerinde çevrime olması için sahipliği olmayan diğer parçanın da sistem içinde çevrime edilmesi gerekir.

Çünkü sahipliği olanların zenginliklerini sürdürebilmeleri için, sahipliği olanların zenginliklerini takviye ettirmeleri için mülkten ve üretim araçlarından yoksun kılınanları kendi mülklerinde çalıştırmaları gerekirdi. Köleci sistem vaat ettiği yoksulların yoksulluğunu efendiye biat kültürü olmakla meşru etmişti. Çünkü egemenlik sahiplikteydi. Sahipliği olmayanlar, egemenliğini yitireceklerdi.

MS. 17. 18. ve 19 yüz yıl imparatorluk oligarşileri para sahipliği olan burjuva egemenliğine dönüşmüşlerdi. İmparatorluklar burjuva egemenliği ile oluşan sistem çevrimlerinin baskı ve basıncı altındaydı. Osmanlı burjuva bankerlerinin kıskacı içindeydi. Padişahlar dahi bu para adamı bankerlerden borç para alıyor, devlet gelirleri borçlara teminat gösteriliyordu. Egemenlik burjuva egemenliğiydi.

İlk egemenlik üreten ilişkilerden ötürü ortaya konmuştu. Mal mülk sahipliği bu ilk egemenliği bir yabancılaşma nedenle zenginliği ya da mal mülk sahipliği olanların üzerine giydirmişti. Orta çağ boyunca ortaya çıkan para ve servet sahipliği bu egemenliği mal mülk sahiplerinin elinde almıştı. Şimdi para adamlığının (burjuvanın) sahipliği vardı.

Padişah II. Abdülhamit bu bankerlere kendi parasını borsada oynatıyordu. Bu nedenle demiryolları, maden ocakları, Musul petrolü gibi hisselerden kaime (bono-tahvil) sahipliği vardı. Kısaca Fransız devrimi ile Egemenlik efendilerden alınmakla, burjuvanın olmuştu.

Groteski salınımların sistem merkezinde geri dönüş yaptırmasını çevrime eden sistem ekseni; önce totem mana anlamasıyla kodlandı. Sonra groteski salınmalı taşıyıcı dalga, üreten ilişkiler durumlu ilahi mana anlayışlı egemenlikle kodlandı.

İlahi meşruiyetle olan bu egemce olan aşamanın bir adım sonrası kolektif sahipliğin kimi kişi sahipliği yapılmasıyla egemenliğin ve meşruiyetin mal-mülk sahiplerinin eline geçmesiydi. Bu meşruiyet içinde büyük çoğunluk ve üretenler kolektif sahipliği ve üreten emek sahipli egemenliklerini yitirmişlerdi. Bu El egemenliğiydi.

Mal mülk sahipleri olan feodaller de üretmeyen ama üretileni sömürmekle kâr amacı güden para sahiplerinin faiz rant kıskacı altında alınmıştılar. Faiz ve rant kıskacına alınan efendiler tüm egemenliği burjuva denen para adamlarına kaptırmıştılar. Bu Mamon egemenliğiydi

Osmanlının yakasını kaptırdığı egemenlik, galata bankerleri de denen para sahipliği; buydu. Egemenlikte buydu. Osmanlı borç batağı altında siyaseten kontrol ediliyordu. Günümüzdeki Sarraf hikayesi bununla bire bir benzeşir gibidir.

Ön ittifakın tamah yüzünden kaybettiği egemenlik; köleci sistemler içinde biçimlene biçimlene, el değişe değişe, günümüze kadar geliyordu. Bu dejenerasyonu gerçek yerine oturtup; sistemin geri beslenmesine göre yeni şartlarda, yeni kontrol ve paylaşım mekanizmalarıyla inşa etmek gerekecekti.


Atatürk bu tarihsel süreci ve tarihsel meşrutin eksen çevrimini tekrar yerli yerine oturtabilmek adına "egemenlik milletindir" demekle, işe başlayıp sahipliği "karama ekonomi" ekseninde çevrime etmeğe çalıştı. Karma ekonomili eylemi; bilimsel aydınlanma ışığı içinde oluşan atılımlarıyla başlatmıştı.

Bugün o günlerden gelen pek çok kamusal sahiplikler özelleştirme adı altında yeniden talan edilmektedirler. İnsan hayatı, insanın güvenliği, insanın sağlığı, insanın eğitimi kapitalist kâr mantığı altında müşteri ilişkisine dönüştürmektedirler.

Kamusal (kolektif) kaynaklar kâr, ticaret, kazanç gibi görülüp sermaye sahiplerine; öğrenci, hasta, hatta köprülerden geçiş garantisi vermeleriyle bizi yönetenler sınıfsal tabanını gayet net şekilde ortaya koymaktadırlar.


( Elde Var Bir Ve Bir Elde 3 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 12.06.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.