SEVGİ

     Sevgi; Allah’ın dizaynında insan hayatının temelini teşkil eder. Allah’ın insanda en çok bulunmasını istediği haslet sevgidir. Ne kadar çok severseniz, o kadar çok Allahütealâ tarafından sevilirsiniz. Yeter ki sevin!

     Allah’ın indinde kıymetli olmak istiyor musunuz? Yapmanız lâzım gelen şey sevmektir.

     Severseniz sizden etrafınızdaki herkese sevgi saçılır. Siz bir sevgi yumağı olursunuz ve güneş nasıl ışık saçıyorsa siz de çevrenize sevgi ışıkları saçarsınız. Siz severseniz herkes de sizi sever.

     Sevgi hepinizden etrafınızdaki kişilere akan bir sevgi çağlayanı olmalıdır. Başka insanlarla beraber yaşadığınızda, biz insanlar için artık eşit seviyede insanlar söz konusudur. Allah’a göre eşit seviyede insan yoktur. Herkes birbirinden mutlaka derecat farklığına sahiptir. Milyarlarca dereceden insanlar hep değişik paylar alırlar. Her saniye insanın derecatı değişiklik gösterir. Ya her saniye pozitif hanesine kazanılan değerler yazılır ya da her saniye kaybedilen hanesine değerler yazılır. Her ikisi de geçerlidir.

     Unutmayın, sevgi ruhun bir hasletidir. Nefret nefsin bir afetidir. Birincisi sizi mutluluğa ulaştırır. İkincisi mutsuzluğa. Neden? Çünkü şeytan nefsinizin afetlerine her zaman tesir etmek için bir gayrettedir. Çoğu zaman da kendi düşünceleriniz sanarak şeytanın söylediklerine nefsiniz itibariyle itaat edersiniz. Allahütealâ buyuruyor ki:

24/NÛR-21: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un alîm(alîmun).
Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o takdirde (şeytanın adımlarına uyduğu taktirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı ve Allah’ın yasak ettiklerini) emreder. Ve eğer Allah’ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin kalbine yerleşmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem’î’dir (en iyi işitendir) Alîm’dir (en iyi bilendir).

     “Sakın şeytanın adımlarına tâbî olmayın. Kim şeytanın adımlarına tâbî olursa onlar şeytan tarafından münkerle ve fuhuşla emredilirler.”

     Unutmayın, şeytanlar sadece afetlere tesir edebilirler. Ruhun hasletlerine en ufak bir tesiri söz konusu değildir. Herkesin etrafında her zaman mutlaka bir şeytan vardır. Şeytan, şeytan şeytanlar, insan ve cin şeytanlar… Ne zaman içinizden bir ses size Allah'ın bir emrine itaat etmemenizi söylüyorsa, işte o şeytandır. Ne zaman içinizden bir ses size Allah’ın bir yasağını yasak da olsa yapmanızı istiyorsa o gene şeytandır, siz değilsiniz.

     Öyleyse yapmanız lâzım gelen şey çok basit değil mi? Herkesi seveceksiniz. Sizden etrafınıza her zaman onları mutlu edecek davranışlar ulaşacak. Sevginin dışarı taşan bir göstergesi, başkalarına ulaşan mutluluktur. Eğer insanları seviyorsanız, her zaman onları mutlu edecek bir şeyler yapabilirsiniz. Birkaç kelime, birkaç cümle, onlarla ilgilendiğinizi belirten herhangi bir işaret, davranış, yaklaşım; hepsi etrafınızdaki insanları mutlu kılacaktır. Zor mu? Nefsinizin size asla müsaade etmeyeceği bir husus işte budur.

     Unutmayın, sevenler sevilir. Gene unutmayın, seven sevdiğine koşar. Nefret eden nefret ettiğinden kaçar. Onunla karşılaşmak istemez, birlikte olmak istemez.

     Neden bazılarınız etrafındaki insanlara karşı sert, haşin ve sevilmiyorlar? Arkasında sadece onlardaki sevgisizlik var. Ne uğruna bunu yapıyorsunuz? Etrafınızdaki insanları neden kınıyorsunuz? Hangi sebeple onların üzülmelerine sebebiyet veriyorsunuz? Hiç sordunuz mu kendi kendinize? Biliyorum ki; kim böyle yapıyorsa bize, “Ben bu huyumdan kurtulmak istiyorum.” diyecek. Ama kurtulmanın yollarını gösterdiğiniz zaman onun tatbikatı gerçekleşmiyor. İnsanlar kolay kolay huylarından vazgeçmiyorlar. Bütün bu negatif faktörleri devreden çıkaracak olan, sizi hedefe ulaştıracak olan tek ibadet, zikirdir. Zikri ibadetlerin en üstünü olarak değerlendirin. En güzel standartlarda büyük gayretlerin sahibi olun, sevin ve göreceksiniz ki mutlaka sevilirsiniz. Öyleyse sevmek mukaddestir. Nefret her zaman şeytan tarafından kullanılan bir pisliktir.

 13/RA'D-28: Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu).                                                                                                                        Onlar, âmenûdurlar ve kalpleri, Allah'ı zikretmekle mutmain olmuştur. Kalpler ancak; Allah'ı zikretmekle mutmain olur, öyle değil mi?

     Allah’a yakın olmak mı istiyorsunuz? Önce Allah’ı seveceksiniz. Ne kadar çok severseniz o kadar çok Allah’a ait olursunuz. Bunun mânâsı, Allahütealâ’nın da sizi o kadar çok sevmesidir. Öyle bir sevgi ki; karşılıksız ve sonsuz mükâfatları sevdikçe artırır.

     Bu dünyaya niçin geldiniz, hiç düşündünüz mü? Hedefiniz mutlu olmak değil mi? Öyleyse Allahütealâ “sevin” demekle size en büyük anahtarı teslim ediyor. Sevgiyi kendinize usul ihdas edin. Davranış biçimlerinin en değişmezi olarak ona sarılın. Allah sevgisi sizi mutlaka O’nun kullarını sevmeye götürecektir. İster kulları sevmekten başlayarak Allah’a yönelin; o zaman sevginiz adım adım artarak Allahütealâ’ya ulaşır. İster Allah’ı sevmekten başlayarak kullara dönün, gene sevginiz adım adım artacaktır. En çok Allah’ı seveceksiniz ama insanların da en az sevdiğinizden en çok sevdiğinize doğru bir sevgi sıralamasını, isteseniz de istemeniz de kalbiniz vücuda getirecektir. Hatta birçok insana göre gene birçok insan sevgiye lâyık değildir. Bu düşünce yanlıştır. Herkes sevgiye lâyıktır ama lâyık oldukları kadarına.

     Onların daha çok sevgiye lâyık olmaları için değişmeleri lâzım. Kin ve nefret dolu bir insan, başkalarına ne kadar kötülük ederse etsin, mutlaka iç dünyasında küçücük bir sevgi kalmıştır. O sevgiyi, onun davranışları sebebiyle, ondan nefret eden insanlar onu kullanmasının imkânsız olduğu bir noktada onun etrafındadırlar. Eğer bir insandan çevresindeki herkese nefret yayılıyorsa, kin yayılıyorsa o insan sevgisizdir. İnsanları sevmiyor, onlardan nefret ediyorsa, onların en güzele ulaşmalarına değil, kendisinin en güzele ulaşmasını, başkalarının en kötüye ulaşmasını istiyorsa, o insan sevgisizdir.

     Dikkat edin! Başka insanlarda olan güzel şeyleri siz Allah’tan ister: “Yarabbi onlara verdiğin gibi bana da ver.” derseniz, bunun adı gıptadır. Allahütealâ bunu yasaklamaz. Siz sevgi dolu olan insanların davranış biçimlerine bakarak, “Yarabbi, onlar insanları seviyorlar, bu sevgilerini herkese dağıtıyorlar. Bana da sevgi ver. Ben de çok sevgi dolu olayım. Ben de insanlara sevgi ile davranayım.” derseniz, Allahütealâ size de verir. Bunda hiçbir yanlış yoktur. Bunda çok güzel bir örnek de vardır. Kim insanlara sevgisiyle örnek olmuşsa ve başka insanlar da: “Ona verdiğin gibi bana da sevgi ver, başkalarına dağıtayım.” diyorsa, bu Allahütealâ katında makbul bir davranış biçimidir. Adı gıptadır.

     Ama kim; “Yalnız bana ver. Başkalarına verme.” diyorsa, “Ondakini ondan al da bana ver.” diyorsa, o zaman orada gıpta yoktur. Orada haset vardır. Haset nefsin bir afetidir, gıpta ruhun hasletidir.

     Peygamber Efendimiz s.a.v. “ Haset, ateşin kuru odunu yaktığı gibi amelleri yakar, yok eder” buyurmuşlardır.

     Güzelliklere susamak, aynı güzelliklerin sizde de oluşması için zemin aramak, Allah'tan yardım istemek, Allahütealâ’nın bir güzelliğini yaşamaktır. Her şey siz sevgiyle bezendikçe, her geçen gün şekil değiştirecektir. Çevrenizdeki her şey, her geçen gün size daha sevgili olacaktır. İnsanlar, hayvanlar, ağaçlar, çiçekler, odalar, evler, eşyalar…

     Siz etrafınızdaki insanları sevdikçe, sizin bu sevginiz sizi merkezinde Allah olan bir sevgiye götürür. Allah sevgisi merkez teşkil ederek etrafa yayılan bir dizayn halini alır. Eşyalar o zaman size daha güzel, daha mutluluk verici olarak görünecektir. Ve siz her şeyi daha çok sevdikçe daha çok mutlu olacaksınız. Mutluluğun sembolü, sevginin yayılmasıdır. Kimden etrafına sevgi yayılıyorsa, o kişi mutludur. O kişinin art düşüncesi olamaz. Sevgi, nefreti önleyen en büyük silahtır. Sevginin olduğu yerde nefret barınamaz.

     Neden sevmek varken nefret? Neden insanların mutlu olmasını istemek varken onların mutsuzluğunu istemek? Böyle olan insanlar en büyük kötülüğü kendilerine yaparlar. Nefret, insanları mutsuz kılar. Siz insanlara kendinizin onlardan üstün olduğunuzu kabul ettirmek konusunda, nefsinizin istikametinde gayretler göstererek onları küçültüyorsunuz. Halbuki onlara sevginizi verseniz, asıl yükselmenin o verdiğiniz sevgiye dayalı bir merdivenler sistemi olduğunu göreceksiniz. Etrafınıza ulaştırdığınız sevgi arttıkça, siz merdivenlerde adım adım yükselirsiniz. Sevgi merdiveni Allah’ın merdivenidir, yukarı doğru çıkartır. Nefret merdiveni şeytanın merdivenidir, kişiyi sıfırdan aşağıya doğru indirir. Biri nura biri zulmete götürür. Kâinata Allah’ın penceresinden bakın! Her şey öylesine güzel ki…

     Allah sevgisi mutlaka beraberinde kul sevgisini oluşturur. Allah’ı ne kadar çok seviyorsanız, etrafınızdaki insanları da o kadar çok seversiniz. Hep onlara yardım için yaşamaya başlarsınız. Onlar için var olursunuz. Hayatınızı onlara adarsınız.

     Her tarafta kucak dolusu sevgiler oluşmalı diye düşünüyorum. Her an sizden çevrenize dalga, dalga buram, buram sevgi yayılmalı. Bir gül bahçesinden geçerken duyulan gül kokusu gibi. Ramazan günü bir iftar vakti fırının önünden geçerken burunlara ulaşan, çörek otlu ve susamlı taze pide kokusu gibi. Siz etrafınızdaki kişileri gördükçe, sevginizin gözüyle gördükçe onları daha çok seveceksiniz. Onları daha çok sevdikçe, onlardan da size artan bir sevginin geri döndüğünü göreceksiniz. Sevgi spirali giderek yukarı doğru yükselecektir. İşte siz o zaman mutlu bir insansınız.

     Dikkat edin ki Allah’ı sevmeyen, insanları sevemez. Şeytanı seven, şeytandan sadece nefret öğrenir. Sadece menfaati için yaşar. Kimden hangi menfaati alacaksa, onun karşılığında sahte bir sevgi gösterisinde bulunur sadece. İç dünyasından taşan bir sevgi hiçbir zaman oluşmaz. Zaten sahte sevgi de kendisini mutlaka hissettirir.

     Ne uğruna ne alıyorsunuz, ne satıyorsunuz; dikkat edin. Aldığınız şey eğer nefretse bu, sattığınız şey nefret olduğu içindir. Sizden çevrenize yayılan dalga boyları negatifse, nefreti ifade eder, zulmü ifade eder, şeytanla ilişkiyi ifade eder. O zaman çevrenizdeki insanlardan size yeniden geri dönen dalgalar, negatif dalga boyları olacaktır ve ürpereceksiniz. Onların size olan davranışları da sizi mutsuz kılacaktır. Zaten onlara zulüm ettiğiniz zaman duyduğunuz huzursuzluğu, onlardan size de negatif dalga boyları ulaştıkça daha çok yaşayacaksınız. Kısaca kim mutsuzsa o başkaları sebebiyle mutsuz olmamıştır. Kendisini mutsuz etmiştir. Öyleyse her dalga boyu karşılığını aynı hüviyette oluşturur. Başkalarına yaptığınız her kötülüğün karşılığı, çevrenizden mutlaka geriye, kötülük olarak döner. Yankı dağına hangi cümleyi haykırırsanız size oradan geri dönecek olan aynı cümleler olacaktır.

     Nerede kim kime kötülük ediyorsa, onun dışındaki bir yerlerden aynı kötülük o kişiye mutlaka dönecektir. Birleşik kaplar gibi, birinde bir su boşalması söz konusu olursa diğerlerinden ona mutlaka aynı hacimde su dolacaktır. Neden Allahütealâ o yüzden nefs tezkiyesine ve tasfiyesine Kur’an’ Kerimde çok önem vermiştir? Ve neden Kur’an’ı Kerim’de, “En büyük ibadet zikirdir.” buyurulmaktadır.

29/ANKEBÛT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne).
Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah’ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.

     Allah’a dönüş zikirle mümkündür. Vuslat zikirle gerçekleşir.

73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Ve Rabbinin İsmi'ni zikret ve her şeyden kesilerek O’na ulaş.

     Demek ki zikirle ruhun Allah’a ulaşması mümkündür. Zikir sevgiyi artıran en büyük faktördür. Daimî zikirde nefsinizin kalbindeki nefretin bütünü kaybolmuştur. Afetin yerini sevgi almıştır, muhabbet almıştır, hoşgörü almıştır. Bütün bir güzellikler dizisi almıştır. Artık mutlu bir insan vardır.

     Siz sevgiyi verdikçe, karşılığında size sevgi dönecektir. Ama bütün toplum mutsuzsa, sıkıntılıysa, toplum birbirine zulmediyorsa, sizin tek başına onlara sevgi vermeniz onları değiştiremez. Ama bireylerin hepsi ya da büyük bir kısmı sevgiyi kendisine hedef edinirse, rehber edinirse, o zaman sevgi etrafa yayılacak, sevgisiz kalan insanları da kendi rengine boyayacaktır. Onların da kalpleri sevgiyle parlayacaktır.

     Mutluluk mu? O Allah’ın katında mevcuttur. Onu ellerinizle siz kuracaksınız veya ellerinizle siz yıkacaksınız. Sevmekle iki açıdan da konunun en mutluluk verici yönünü yakalamış olursunuz. Sevmek mutluluğun temelidir. Sevmek mutluluğun merkezidir. En üst noktada Allah’ı bulacaksınız. O’na olan sevginiz arttıkça siz kaybolacaksınız. Kendinizden fazla Allah’ı sevdiğiniz gün ne demek istediğimizi anlayacaksınız. O zaman başkalarına kötülük yapamazsınız. Hiç kimseye ahınız olmaz. “Falanca bana şu kötülüğünü yaptı.” Deme gereğini hiç duymayacaksınız. Oraya geldiğiniz zaman diyeceksiniz ki: “İnsanların nefsleri vardır, yanlış yapabilirler.” Hiç sebep olmadığı halde size karşı kin duyabilirler. Bunun karşılığında size kötülük yapmaya çalışabilirler. Eşyanın tabiatına uygun. Ama Allah’a sevgi, aşk ve hayranlık beslediğiniz zaman, o insanların size karşı olan düşmanlığı size artık negatif tesir yapmaz. O insanlardan nefret edemezsiniz. Onlar da sevdiklerinizin içindedirler. Size kötülük yapsalar da bir gün oraya ulaşacaksınız. Daimî zikre ulaşın, ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.

                           

Allah razı olsun

Burhan AKSU


( Sevgi başlıklı yazı mihrimah tarafından 4.07.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.