SAHTE PEYGAMBER
Emeviler
dönemidir…
Adamın
biri, çektiği fakirliğe isyanından dolayı ve kendisini gibi fakirlik çekenlerin
sesini dönemin hükümdarına duyurabilmek amacıyla kendince yeni söylemler
bularak peygamberlik iddiasında bulunur. Sözleriyle etrafındaki birçok insanın
da aklını karıştırıp taraftar toplamaya başlayınca durum dönemin Veziri-i Azam ’ına
intikal eder. Vezir de durumu hükümdara anlatarak adamın, taraftarları
huzurunda sorguya çekilip sahtekarlığının herkesçe görülmesi ve esas
amacının ne olduğunun anlaşılması için yakalatılmasını sağlar.
Tutuklanan
adam halkın ve kendine inananların önünde hükümdarın huzuruna çıkartılır.
Sonunda istediği fırsatı elde etmiş olan adam, huzurda sorgulanmaya başlanır.
Hükümdar,
adama bakarak konuşmaya başlar:
-Efendi!
Efendi!.. Fakirliğe isyan ederek insan peygamber mi olurmuş? Fakirlik veya
zenginlik insanın çalışmasına bağlıdır ama peygamberlik Allah vergisidir ve
mucize gösterilerek ispat edilir. Sen de peygamberlik ilan etmişsin. Madem
peygambersin bir mucize göster de görelim!
Adam gayet
sakin tavırlarla cevap verir:
-Ne tür bir
mucize istiyorsunuz? Söyleyin, göstereyim!
Hükümdar
aklına ilk geleni söyler:
-İbrahim
aleyhisselam peygamberlerin atası olarak kabul edilir. Ona yapıldığı gibi bizde
senin için bir ateş yakalım ve içine atalım. Eğer yanmazsan inanırız sana.
Bunun
üzerine adam:
-Hükümdarım
bu benim için kolay ama sizin için tehlikeli olur, der.
Bu cevabı
duyan Hükümdar çok şaşır:
-Benim için
neden tehlikeli olsun ki? Ateşe girecek
olan sensin. Yoksa korktun mu?
-Yok,
efendim; ne korkacağım! Eğer siz beni ateşe atarsanız ve ben bir yolunu bulup
da kurtulursam halk tarafından benim peygamber olduğum, sizin de nemrut
olduğunuz düşünülür. Buradaki insanların tamamı size isyan eder.
Hükümdar
bakar ki bu adam hem zeki hem de kurnaz.
-Tamam, o
zaman; daha kolay bir şey olsun; Bize İsa aleyhisselam gibi bir ölü dirilt.
Adam yine
rahat tavırlarla cevap verir:
-Bu tam
bana göre! Şu belinizdeki kılıçla yanı başınızda bulunan Vezir-i Azam ’ın
kellesini vurun; ben de hemen şuracıkta onu dirilteyim.
Bu defa da
Vezir-i Azam bakar ki sorguya çekilmesine sebep olduğu bu sahtekâr, intikamını
ustalıkla almaya çalışıyor; hemen devreye girer:
-Senin ne
olduğunu ben biliyorum be adam! Sana inananlardan birini seç de onun üzerinde
ispatla peygamberliğini, diyerek durumu kurtarmaya çalışır.
Bunun
üzerine Vezir-i Azam ’ından vazgeçmek istemeyen hükümdar:
-Sana
inananlardan birini seç mucizeni onun üzerinde ispatla, der.
Fakat
taraftarlarının arasından hiç kimse buna yanaşmaz.
Bu defa
hükümdar:
-Bu iş
böyle olmaz! En iyisi sen daha kolay bir mucize göster. Şu an aklımdan ne
geçiyor, ne düşünüyorum onu bil, deyince adamın eline tam istediği fırsat geçer
ve padişaha:
-Hükümdarım,
şimdi siz şunu düşünüyorsunuz; bu adam deli değil, aptal hiç değil. O da benim
gibi en son peygamberin Hz. Muhammed (Sav) olduğunu ve O’ndan sonra da
peygamber gelmeyeceğini çok iyi biliyor. Belli ki fakirlikten çok çekmiş.
Huzuruma çıkıp derdini arz edebilmek için kendince bir yol belirlemiş. Tüm bu
yaptıkları açlıktan ve fakirlikten kaynaklanıyor. En iyisi ben bunun
ihtiyaçlarını gidereyim de, bir daha kimsenin aklını çelmesin, deyince;
Adamın
maksadını anlayan hükümdar, kahkahalarla gülmeye başlar. Adamlarına emir verir:
-Şu fakir
adama ve taraftarlarına hazineden para verin ve ihtiyaçlarını giderin.
Mustafa GÜL ( Yayınlanmayı
bekleyen kitabımdan)