Kilimin var mı gönül gibi yere sermeye?
Oturup bir sevdiğinle muhabbet etmeye
İpek halılarda oturmuşsun ne eder fayda
Var mı yanında oturan bir garip gülümseye
Var mı bir fakir sofranda seninle aş yemeye
Bir garip ne hoş olur senin gibi gülünce
Ne zor olur bir sevdiğin aniden ölünce
Elden ne gelir fani dünyadır alıp gidince
İnsan kendini bilir ölüm anı gelince
Var mı bir güzel gönlünde seninle gülümseye
Kimi dinlemez dinleyeni de kendi yorar
Alır eliyle edebi adabı utanmadan da soyar
Vakitli vakitsiz sırları alır ortaya koyar
Dayak kâr etmez vurdukça vurun der hiç doymaz
Ver mı bir garip kapında seninle yürüye
Aydınlık gün gibidir karanlıklar gizleyemez
Laftan sözden anlamaza söyleme gülümsemez
Gönül bu kırma kırılırsa mimarı yok gelemez
Zalim bu cehennemi kazanır sanır ölüm gelmez
Var mı mahallende bir zalim sözünle çürüye
Gülveren ’im ölümdür alır götürür kalan gönüldür
Gönül aşkla sevince hakka varmak için sevdiği ölümdür
Bir tatlı söz muhabbetle bakış gönülden güldürür
Sanmayın yazdım ben giderken götüreceğim yazdıklarımı
Götüreceğim bilin ki muhabbet ile sizdeki gülüştür
Var mı yerken sofranda fakirle yiyeceğin sütlü Nuriye
Mehmet Aluç – Âşık Gülveren