Aşk-ı Hâr 

Gölgeli düşlerimle gölgeleme düşünü,
Aydınlık sabahları sana getiremem ben.
Sevgin bitene kadar esirge gülüşünü,
Aklımı ayrılığa yoksa yetiremem ben.
Bakışlarım konuşsun dilim aşk-ı hâl olsun,
Yüreğimin derdine derin arzuhâl olsun.

Yüzün belli belirsiz hüzün almış gözümü,
Firakın bilançosu fark edilmez bir durum.
Gönlünün zindanında sözün almış sözümü,
Züleyha mısın ki sen, Yusuf gibi mağdurum.
Bozgun yedim karşımda bir keder  ittifakı,
Bilmem ne zaman diner bu aşkın iştiyakı? 

Beş kuruş da etmedi onca söz onca şiir,
Kapitalist sevgine en ağır solcuymuşum.
Sen ki koca bir ülke bense küçük bir şehir,
Anladım ki sen hancı, ben garip yolcuymuşum.
Söyle hangi yarının gelmeyen arkasıyım?
Söyle hangi vedanın buruk merhabasıyım?

Sahip çıkıp aşkına sarsaydın düşünmeden,
Kırar mıydı bu sevgi aklının kollarını?
Hasretinle körebe oynatıyorsun, neden?
Dehlizlere gizledin vuslatın yollarını.
Oyunlar çetrefilli, bölümler tek kişilik.
Herkes ölsün içinde, ölümler tek kişilik.

Kara sevdaya leke çalıp gururu yordum,
Hisleri utandıran haysiyetim oldu bu.
İki cihanda eşsiz sevgilim ol diyordum,
Parşömene kazınmış vasiyetim oldu bu.
Enkazı kalkmayacak bir aşk-ı har içimde,
Kıvrandıkça batacak bu aşk-ı hâr içimde.

Ahmet Çabuk 
27/11/17

Har; yıkılmış, virane 
Hâr; diken
( Aşk-ı Har başlıklı yazı Ahmet Çabuk tarafından 31.12.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.