Sene çok uzun sene ......tren istasyonun hemen üst tarafında ... küçük bir futbol sahası büyüklüğünde etrafı taş betonlarla çevrili... yerler kalın çakıl taşları , girişte karşıda kocaman beyaz bir duvar.... önünde mavi ,yeşil sırayla dizilmiş tahta sandalyeler beş sandalye sonrası bir metrelik bir ara sonra tekrar beş sandalye...bu şekilde dış kapıya kadar sandalyeler dizili.... kapıda ufak bir kulübeyi andıran gişe gibi minik camdan penceresi olan küçük kulübe....kapının hemen yanında pamuk şekerci.. bir kova çekirdek, yanında bir sürü kağıttan külah.... gazoz kasaları günlerden cumartesi ve aile sineması günü.... çoluk çocuk en şık kıyafetleriyle gişenin önünde kuyrukta...beyaz kırmızı puantiyeli bir elbise üstümde aynı elbiseden ablamda da var.. annem özene bezene memur terzisine diktirmiş... o zamanın modası çingene elbisesi... bir adım atıyor bir adımdan sonra çevremde hızla dönüyorum etekleri çan gibi açılıyor ve bu bana büyük mutluluk veriyor ama annem durmadan çekeliyor beni... ayıp diyor kız kısmı öyle dönmez... o sözü hiç sevmiyorum kız kısmı benim en büyük engelim.. cevap hazır zaten hemen... anne erkekler elbisemi giyiyor sanki tabi kız kısmı dönecek... annem kızıyor ve babama dönüp ..haftaya evde kalacak bu baksana hiç doğru durmuyor diyor...tabi her zamanki gibi babam sahip çıkıyor bana ... konu komşu çoluk çocuk girdiğimiz bilet sırasından biletlerimizi alıp kapıda bekleyen sinemacı Sadun amcaya ucundan yırtırıp içeriye giriyoruz... SADUN amca çocukluğumun en şeker en tombiş en sevimli insanı ..... hava kararmak üzere, rengarenk ampuller le süslü her taraf... yazlık sinema dolana kadar gazoz , leblebi, çekirdek ne varsa aldırıyoruz. Ve beklenen anons geliyor beş dakika içinde filim başlayacak herkes yerlerine diye... o an koşturarak yerimize oturuyoruz.. filim aslında pek de umurumuzda değil filim başlarken çıkan o kocaman aslanın ağzına duvar perdeye yaklaşıp parmağını ağzına değdirmek en önemli en özel şey bizim için bunu başarmak o aslanın ağzına elini değdirmek sanki korkusuzluğun ispatı ... tüm mahallenin çocukları aynı sırada yerimizi almışız ışıklar söner sönmez yazı perdeye düşer düşmez fırlayarak yerimizden perdeye doğru koşuyoruz... sinemanın bekçisi de bizim peşimizden elinden kurtulan kazanıyor ...bir den yerimden fırladığımı duvardan perdeye doğru hamle yaptığımı hatırlıyorum perdeye yarım metre kala arkadan elbisemin biri tarafından çekildiğini benimde inatla aslana hamlem devam ettiğimi hatırlıyorum sonrası işte sonrası kopan eteğimin fırfırıyla birlikte duvar perdeye doğru uçuşum.. ve aslanın ağzındaki çenem ilk kez aslanla bu kadar yakın bu kadar bire bir temas dayım mahalledeki en korkusuz çocuk benim artık.... ama iki dişi eksik çocuk .... uzun bir süre dudaklarım şiş iki dişi fare yemiş gibi gezdiğimi , üstelik yırtılan çingene elbisem yüzünden annemden yediğim o azarı hiç unutmuyorum.... ama olsun ..aslana değmek her şeye değerdi ve mahallenin en korkusuz kızıydım daha ne isterim ki......
Silgisizce anılar