1
Her mavi’yi yas bildim mezarımda
Duası eksik şehrin.
Sitemler aşkın da kanatlarını kırdı
Baş koyduğum yüklemlerde kayboldum
ömür boyu.
Her saniye eksilen iklim
Zamanı durdurma yeti’me haiz olsaydı
keşke
İçimde çöreklenen hayaletler
Kalbura dönen umut teknemde
Şairin dediği gibi:
Yengi ve yergi düzlemi
Bayat üç beş espri
Gün ağarırken s/açlarımda
Oynayan şaibeli rüyalar
Kiminin kestiği kestik
Astığım kadar da asık ruhumun mizacı.
Belli ki darağacına müptelayım son
zamanlarda
Ölümle şereflenecek bir hayat hikâyesi
Neye dayanıyorsa acım
Acıyan yüreğimde hala debelenen
ümitlerim.
Bir tefrika sunduğum
Temaşası da ufkun
Solan umudun sol yakasında mevsim,
Diri şehrin ufacık cüssesiyle
Sığdırdığı milyonlarca insan
Hep ruhumdan hem şehrimden çalanlar.
Zaman adeta bir kör nokta, azizim:
Ben zaten anlatıyorum
Elbet senin de vardır bir bildiğin
Yoksa bu sessizliği neye yorardım?
Bir de yorgunluğum çıkmışken ayyuka
Mezar taşı dinginliğim
Kaç satır yazmalı ki başucuma
Üstelik kim okuyacak
Ben öldükten sonra?
Şaibeli öyküler;
Sanrıların da temize geçtiği hayal
teknem
Ve arzında ömrün
Talep görmeyen sefil gönlüm
Oysaki isimle, ziftimle
Bir de beyazın rabıtasında
Açan beyaz gül’ün endamıyla
Yaşarken bir çiçek bahçesine düşmeden
yolum.
İçimdeki çiçeği taşlayacaklar az sonra
Hem yarının ne getireceği
Belli değil mi dünden beri?
Hazan kımıltıları mevsimi ruhumla
taşladığım
Aşkın da kırıntıları
Serçelere serptiğim
Şimdimle iştigalim
Yarına kim bilir hangi acılar
yüklenecek derinden?
Geç olmadan gitmeliyim, azizim
Gece sonlanmadan bir de utkumda
Ve ufkumda saklı değirmenim
Saçlarım da henüz ağarmadı tümden
Üç beş derken sararan teninde doğanın
Beyaz kalmaya yeminliyim.
Ayyuka çıksa da yalnızlığım
Solmadan masumiyetin sancağını
Yüreğimle taşırken.