Dar zamanlara hapsedilmiş yüreğim, senin gözlerine tutsak olmaktan aldığı hazzı hiçbir hürriyetten almıyor.

Kalemle kâğıt adlı iki ezeli dostla buluşan elim, sana dair bir kelam yahut gıyaben selâm yazmadan duramıyor.

Dar ikindilerden mor akşamlara tebdil olan zaman, demli bir çay misali çöküyor yüreğime. Kelime kelime, lime lime sen oluyor siyahın ruhunda gizlenen ah!

Bir güvercin gerdanlığı gibi demler, Hüthüt yahut Zümrüdüanka masalında sana dair mişli geçmiş zamanların gölgesinde eriyor.

Sen, bazen Leyla’nın remzi, bazen Züleyha’nın zülfünün siyahı , bazen Mecnun’un âhı oluyorsun…

Gün geliyor buyduran zemheri, gün geliyor yaz günleri, bakıyorum bereketli nisan yağmurusun.


Zamanın içine zamanı dürüyorsun avuçlarınla. Elif parmakların teğet geçerken bile yara açıyor yüreğimde.

Yaram asla kabuk bağlamıyor. Gün be gün tazeleniyor sayende.

Hep faili meçhul yazılar yazıyorum, name kıvamında…
Adressiz zarfların mazrufunda hurufat taifesinin karmaşasında kayboluyorsun.

Ne yapıp edip buluyorum sana dair bir iz, cümlenin bidayetinde şiirin nihayetinde.

İmgelerimin içini sen dolduruyorsun. Sen dahil kimse bilmesin istiyorum…

Ben aslında iki lafı bir araya getiremem. Ama sen yok musun?
Bana hep meçhule şiirler yazdırıyorsun.
Ne künyeni biliyorum, ne adresini.
Bir kez ezberledim ya sesini.
Kalbimde vuruyorsun, kulaklarımda çınlıyorsun…
Ankara,12.02. 2010 İ.K


( Meçhule Yazılmış Mektuplar başlıklı yazı İbrahim Kilik tarafından 15.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.