Kanadı kırık kuşlara pansuman niyetine girişilen her mücadele de, Türkiye, yaralayan değil, yaraları saran oldu. Ve olmaya da devam ediyor. Dış güçlerin kirli çamaşırları ortalıkta olmasına rağmen bizler bakan kör olmayı tercih ediyoruz. Topla tüfekle yıkılmayan bu canım ülkeyi, masum insanlara zarar vererek yıkmaya çalışıyorlar. Biliyorlar mazlum insanların çığlığını duyan ilk millet biziz. Ve tabi en güçlü devlet…

 

Kırk yıldır terörle mücadele adı altında, asırlar öncesinden gelen haçlılarla mücadele ediyoruz. Onca şehit kanı var. Susarsak vebalden gideriz. Konuşursak, yiğitçe, mertçe ve insanca bir ölümle şerefleniriz. İnadına konuşmalı, dış güçlerin kirli oyunlarını haykırmalı eşe, dosta…

 

Pkk teröristtir diyen Amerika, Ypg ile işbirliği içerisinde hareket ediyor.  Verilen onca söze rağmen, onlara tırlar dolusu silahlar yolluyorlar. Sebep ne ola ki acep? Daeşle mücadele adı altında Türkiye’ye savaş açıyorlar. Buna göz yummamızı bekliyorlar.

 

Katiline aşık bir millet, aklı noksan yaşar. Katili meşrulaştırmak ne boş bir iştir! Ypg, Pkk, Deaş vb… Bu tarz guruplar birer teröristtir. Mücadelemiz bunlarla gibi görünse de, aslında bu guruplar birer küçük balıklardır. Büyük balıkların hedefi, sarsılmaz Türkiye kalesidir. Bunu anlamak için muallim olmak gerekmez.

 

Her asırda bu tarz gurupları piyon diye önümüze seriyorlar. Bizler onlarla mücadele ederken, onlar asıl olan planlarını gerçekleştirmek istiyorlar. İsrail’in büyük emeli ‘’Ortadoğu’da Kürdistan’ı kurmaktır’’

Ülkemize açılan savaşlardan biride ekonomik yaptırımlar savaşıdır. Bir rahip yüzünden artan döviz kuru. Bu politikayla bizi mahvedebileceğini sanıyorlardı. Bir nebze onlarla aynı düşünen esnaf kardeşlerimiz oldu(!) Onlara rağmen yıkılmadık ayaktayız.

 

Rahip Brunson’un serbest bırakılmasıyla rahatlayan döviz kuru, hızla düşüşe geçti. Firmalar doların yükselişini bahane edip fiyatları arttırmıştı. Dolar düşünce fiyatlar yine aynı pahalılıkta. Bunlar vatan hainleri değil de nedir? 

Yazıma bir kıssa ile son vermek istiyorum.

Müslümanlara bu çeşmeden su içmek haram!!!!!!

Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:...“Her kula helâl, Müslüman’a haram!”

Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…

*Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?” diye çıkışmışlar adama. Adam:

- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış:

- “Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahalinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş:

- “Nedir gerekçen?” diye sormuş. Adam:

- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş. Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanırmış:

- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?” Adam, başı önünde konuşur:

- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”

- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?”

- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanım…”

- “Eeee!”

- “Sultanım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Museviler, “Ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş. Bir hafta dolunca, adam:

- “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler.

- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… Din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine…

Sultan:

- “Bitti mi?” demiş adama.

- “Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.

- “Şimdi nedir isteğin?”

- “Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler.

Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok! Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:

- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”

- “Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!”

- “Vah vah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…”

- “Sorma, sorma…”

Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:

- “Eee, ne olacak şimdi? Adam:

- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:

- “Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?”

Sultan acı acı tebessüm etmiş:

- “Hava bile haram, hava bile!” demiş.

 

( Ayıkla Pirincin Taşını başlıklı yazı Mecaz Adam tarafından 27.09.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.