Siirt
sevgi köprüsü, Güneydoğu ilidir
Gönül
bahçelerinin hiç solmayan gülüdür
Üç
dilli kardeş şehrin nice çağları vardır
Göklere
nazar eden yüce dağları vardır
Eruh,
Baykan, Pervari, ne doğaldır her hâli
Dolunay
misalidir, Siirt'in gül cemâli
Zaman
iz eylemiştir, tarihin izlerini
Mezopotamya
taşır mâzinin gizlerini
Diriliş
muştusudur Ulu Cami’de ezan
Yazın
ardında kış var, hüzne gebedir hazan
Kurtalan
İstasyonu, ne ayrılıklar görmüş
Kaderin
ağlarını hasret ipiyle örmüş
Zamanın
tanığıdır Siirt Saat Kulesi
Kartal
yuvası gibi, kadim Şirvan Kalesi
Billoris
Kaplıcası, şifa kaynağımızdır
Mavi
göklere komşu Herekol Dağı'mızdır
Kardeşliğin
şiarı, nişan sensin Siirt'im!....
Bu
çağın ahvaline şaşan sensin Siirt'im!...
Bahar
mevsimi gelir, çiçeğe durur dağlar
Çiftçiyi
mağdur etmez, bereketlidir bağlar
Leziz
perde pilavı, bakır kaplarda pişer
Zengin
sofralarından bize de bir pay düşer
Doğumuzdan
yükselen berrak ışıktır Tillo
Evliyalar
diyarı, Hakk'a âşıktır Tillo
Siirt
İslâm'ın mührü, evliyalar yatağı
Erenlerin
yurdudur, hakikatin otağı
Tillo'nun
kalesinden ne güzel doğar güneş
İçimizi
ısıtır, zulmeti boğar güneş
Çalar
davul zurnalar, halayla coşar Siirt
Kararlı
adımlarla yarına koşar Siirt
Beş
vakit yankılanır ezanların gür sesi
Veysel
Karanî'mizin Baykan'dadır türbesi
Şehrin
güzelliğini bir ömür sayamazsın
Büryan
tandırda pişer, tadına doyamazsın
Önünde
engelleri aşan sensin Siirt'im!....
Bendinden
sel misali taşan sensin Siirt'im!....
Botan
Mağaraları nice gizemler taşır
Bu
güzel topraklarda zalim yarayı kaşır
Hoştur
Siirt fıstığı, yeşil altın demektir
Alınlardan
akan ter, ne kutsal bir emektir
Hakikat
dostlarının kardeşliktir gayesi
İçimizi
ısıtır Siirt battaniyesi
Görmeden
dönmemeli Erzen Ören Yeri'ni
Rabbim
ne güzel yazmış Siirt'in kaderini
Doğar
yüksek dağlardan, Uluçay akar gider
Kordur
sıla hasreti, yüreği yakar gider
Nevruz
bir uyanıştır, bülbüller güle gelir
Baçova
Yaylası'nda tabiat dile gelir
Tillo,
Anadolu'ya ışık saçan beldedir
Bülbülü
deli eden eşsiz koku güldedir
Botan
Suyu Vadisi sürme olur gözlere
Siirt
sığar mı sandın kifayetsiz sözlere?
Aydınlık
yarınlara koşan sensin Siirt'im!....
Bir
bayram neşesiyle coşan sensin Siirt'im!....
Zaman
yormuştur seni, intizara dalmışsın
Onca
güzelliğini Yaradan'dan almışsın
Damaktan
tadı gitmez ne hoştur zivzik narı
Yalnızca
Dağları'nın kolay erimiz kar'ı
Hicranın
sancısını ruhunda duyansın sen!
Uluların
sözüne, yoluna uyansın sen!...
Uzayıp
giden yollar yakın eyler ırağı
Büyük
âlimlerin var, İpekyolu durağı...
Boşuna
dememişler "Güneş doğudan doğar"
Ufuktan
doğan güneş, karanlıkları boğar
İsmail
Fakirullah toprağına can verir
İbrahim
Hakkı ismi sana heyecan verir
Toprağına
değişmem bu dünyanın malını
Bir
yiyen bir daha yer Pervari'nin balını
Birliğin
çeşmesinden içip de kanansın sen
Gurbete
düşenlere hasretle yanansın sen
Özleminle
yüreğe düşen sensin Siirt'im!...
Yürek
yaralarını deşen sensin Siirt'im!...
Eşsiz
güzelliğinle cenneti andırırsın
Leylâ
gibi görünür, Mecnûn'u kandırırsın
Ey
gül yüzlü şehrayin, bir rüya kasrısın sen!...
Bu
kokuşmuş zamanın aydınlık asrısın sen
Dünyalara
değişmem toprağını, taşını
Soframdan
eksik etmem şişe şirten aşını
Hakikat
dostlarını üstünde taşıyorsun
İhtişamlı
mâzini düşlerde yaşıyorsun
Uygarlıklar
beşiği, sonsuzluğa akarsın
Hasretin
baldırandır, yürekleri yakarsın
Kadim
sokaklarında tarihin nabzı atar
Kutlu
topraklarında nice Hakk dostu yatar
Gurbete
düşenlerin yüreğinde harsın sen
Karakışın
ardından gelen nevbaharsın sen
Baharınla
kışınla bugün dünden güzelsin
Barışı
çağıran dil, bayrak tutan ak elsin
Zamanın
ateşinde pişen sensin Siirt'im!....
Mâzinin
küllerini eşen sensin Siirt'im!....
M.
NİHAT MALKOÇ