Her an öğreniyoruz, yeni yeni birşeyler
Kâhi maymun iştahlı, kâh muhteris bireyler
Yaşım geçkin sayılır, hemen hemen kırk kırkbeş
Tırnağımla kazıdım, beklemedim hiç beleş
Çalıştık çabaladık hayat denen yarışta
Tecrübeler edindik yapılan her yanlışta
Çalışıp kazanılan, payelerden edindik
Az çok takdir görünce gururlanıp sevindik
Zaman zaman el attık sorunlu konulara
Muhatap da olmuştuk maksatlı sorulara
Çift daldık şiirlere bazen haddi aşarak
Anlattık hissimizi kendimize şaşarak
Meslek edinmesek de her ne kadar bu işi
Erbabını gözledik, dedik "Bu bilen kişi"
Himmet beklemedik hiç, yaptığımızdan zerre
Belki hakkınız geçti, okunduysak bir kerre
Arada sataştılar, "Bu nedir?" deyip böyle
"Nerden çıktıysa bunlar, mantar gibi sürüyle
Alan koşmuş kalemi, ben de varım diyerek
Belli taltif bekliyor, göğsünü de gererek"
Oysa ne kıymetlidir, esirgersin selamı
Fırat kenarındaki, bir çobanın kelamı
Hiç mi dinlemediniz yolda ağlarken görüp
Bir çocuğun derdini, karşısında diz çöküp
Yüz mü çevirdiniz ki maaile gezerken
Bir mekansız el açıp, sizden ekmek dilerken
Hangi bencil duygular şevkle körükler nefsi
Destur beklesin dersin, kokutmuşken kenefsi
Duygu adamı hele incitmez hiç insanı
Varsa da diyeceği bilir uygun lisanı
Bazen gönül alarak gösterir kusurları
Farklı kapılar açar yükseltmeden surları
Dokunmayın kimseye döksün özü kendince
Her nefiste ibret var bilene değerince
İnsan tanımak için, ne bulunmaz bir fırsat
"Hoşgörüyü yüceltmek" bu olsa gerek fıtrat