Makale / Toplumsal Makaleler

Eklenme Tarihi : 1.12.2020
Okunma Sayısı : 1261
Yorum Sayısı : 0

                                         Kalıcı zihniyet reformu ve Toplumsal Beklentimiz

 Not: Bu öneri, CİMER aracılığıyle, Adalet Bakanlığı'na da iletilmiştir.


     Yargı reformu, tarım reformu, sanayi reformu, eğitim reformu, ekonomi reformu, demokrasi reformu…. ve benzeri sosyal hamle çıkışlarını dönemsel olarak yıllardır gözlemlemekteyiz.

Topyekûn ve köklü, kalıcı bir değişim yakalanamadığından, arzu edilen gelişim ve refaha ulaşamıyoruz. Benzer rapor ve birikimlerin tozunu alıp, kapağına cila sürerek tekrar gündeme taşıyoruz.

Peki ne kaybediyoruz ne kazanıyoruz? Kazandığımız tek şey; bilimsel çıkarımda bulunma yetimiz varsa, yapılan her sosyal deney bizi aydınlığa daha da yakınlaştıracaktır. Kaybettiklerimizi kazanca dönüştüremezsek, toplumsal yıkımla tanışmak kaçınılmazdır.

     Mevcut anayasa ve yasaları uygulamakta zorlananlar, daha iyisini yapmakta inandırıcı olamazlar.

Fen ve sosyal bilimler alanında, yeni bir çığır açmakta geri kaldığımız gibi, yakalanan evrensel ivmeyi de taklit etmekte zorlanıyoruz. TÜBA’nın 2020 Bilim Raporu bu durumu güzel özetlemiştir.

Demek ki; bilimsel, zihinsel, evrensel, sistematik ve metodolojik bir devrim ve değişime ihtiyacımız vardır. Bu değişim yalnızca siyasi iradenin istemesiyle olmuyor, siyasal ittifak gruplarının tek yanlı desteğiyle olmuyor, inanç gruplarının caiz görmesiyle tamamlanamıyor.

Millet, vatan, yönetim, tarih, coğrafya ve kader birliği oluşmamış, aidiyet coşkusu, huzuru ve güvenini duymayan bireylerin bulunduğu topluluklar kabile olmaktan, modern toplum anlayışına taşınamazlar.

     İşte bu bilincin yapı taşları, yol haritası, eylem planı, planlamasını hep birlikte şekillendirmek zorundayız. Yağan kar, kopan buz parçası, düşen yıldırım, taşan sel, sallayan deprem; hiçbir inanç, ideoloji ve etnik aidiyet ayrımı yapmadan hepimizi etkiliyorsa, hedefinde olduğumuz bir nükleer füze de böyle bir ayrımı yapmayacaktır. İnsani duruş, milli şahlanış, yerli üretim, evrensel öngörü çizgisinden çok uzakta; egosantrizmin odağında dönüp durmaktayız. Bu sarmaldan çıkmanın yolunu öneri olarak birçok makalemde ve sayısı onu bulan sosyal içerikli kitaplarımda anlatmıştım.

*

     Hukuk Aşkı” ve “Organize Toplum” adlı kitaplarımda detaylarını yazdığım reform önerilerimi özetleyerek ve güncelleyerek aşağıda belirteceğim. Daha da geliştirmek, en güzeline ulaşmak düşünen ve üreten toplum olmanın gereğidir.

Öncelikle herkese güven veren, herkesi bağlayan, herkesin ezberleyeceği, herkesi çalışmaya teşvik eden, suç işlemekten çekindiren bir ANAYASA metni geliştirmek, devrim ve reformların başı olacaktır.

Çocukluğumdan beri kırk beş yıldır gözlemliyorum. Erken seçim yapılmayan veya erken seçim talep edilmeyen bir dönem görmedim. Demokratik ve sosyal devlet, hukukun üstünlüğü ve temsilde adaleti sağlayabilirsek, kimse bu yoldan bizi alıkoyamaz. Asıl olan, bilimsel, adil, insani, vicdani ve hakkaniyete uyan budur.

 

                                    ANAYASAYA ÖNERİMİN GÜNCELLENMİŞ ÖZETİDİR

 

1.Bölgesel Karar Kurulları olan Başkanlık sistemi en az sorun yaratacak sistemdir.

2.Yedi coğrafi bölgemizde; bölge temsilcileri, illerden yasama organına milletvekili ve belediye başkanları seçilecektir.

3.Devlet Başkanı seçimi iki turlu olacaktır. Birinci turda, yedi bölgenin temsilcileri seçilecektir.

4.Yedi bölgeden seçilen yedi temsilci, ikinci turda yarışacaktır. En çok oy alan devlet başkanı seçilecektir.

5.Devlet başkanı ve diğer altı üye; başkanlık kurulunu oluşturacaktır. Her ne kadar bölgelerden seçilseler de, tüm bölgelerin/tüm ülkenin sorunlarına çözüm bulmak yükümlülükleri vardır.

Başkanlık kurulu; bakanları oy birliği ile, yargı üyelerini nitelikli çoğunlukla, diğer kararları oy çokluğu ile seçeceklerdir.

6.Başkanlık Kurulu ve Bakanlar Kurulu; sadece tüzük ve yönetmelik yayınlayabilir. KHK yayınlayamaz

Kanun yapamaz. Kanun önerisi verebilir.

7.Yasama organı olan TBMM’nin tek işi kanun yapmak, geliştirmek, oylamak, onaylamak ve yürürlüğe girmesin sağlamaktır.

8.Güçler ayrılığı; güç dengesi, denetim ve tam özerklik ile görev yapmayla sağlanır.

9.Tek görevi yasa yapmak olan TBMM’nin üyeleri, yetkin, bilgili, donanımlı, deneyimli, eğitimli olmalıdır. Bu bir ayrımcılık ve seçkincilik değildir. İster ilkokul mezunu olsun, ister tıp profesörü,

İster 25 yaşında olsun ister 85 yaşında; sekiz aylık Yasama Akademisinde eğitim alıp, sınavda başarılı olamayanlar, milletvekili adayı olamazlar. Yasama organı olan TBMM’nin binasını, en iyi mimara ve mühendise yaptırıyorsak; içinde yasa üretenlerde de aynı liyakati/ehliyeti aramak zorundayız.

10.Yürütmenin yargısal denetimi çok önemli olduğu gibi yargı erkinin şekillenmesi daha önemlidir.

Anayasal hukuk güvenliği, hukukun üstünlüğü, hukukun bağlayıcılığı, hukukun saygınlığı, hakim teminatı, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamadığımızda; erkler ayrılığı topal kalacak, yargı yürütmenin sopasına dönüşecektir. Maddi gerçeklik arayışı ve gerekçeli adaletin tesisi için kalıcı, herkese güven veren bir yargı sistemi oluşturmak zorundayız.

11.Hakimler ve Savcılar ayrı ayrı kurullardan yönetilmeli; bu kurullarda yasama ve yürütmeden hiçbir temsilci bulunmamalıdır. Bu kurullar ihtiyaç duyduğunda, bilgi vermek ya da bilgi almak için yasama ve yürütme organlarından, temsilci talep edebilirler. Yürütme ve yasama organları da ters yönde aynı talebi yargı kurullarından isteyebilir.  Denge ve dayanışma için bu gereklidir.

Savcılık sistemi için İtalya örneği, hakimlik sistemi için Almanya ve İngiltere örnekleri tekrar incelenmelidir.

12.Ulusal Yüksek Yargı kurulu ve Başkanlık Kurulu, yasama organına kanun teklifi verebilir. Kesin ve son karar TBMM’nindir. İtiraz olmasa da her kanun önerisinde, AYM’nin görüşü alınır.

13.MGK her ne kadar 12 Eylül anayasası ile siyasi hayatımıza girse de riskleri minimize etmek, yönetimsel bütünlüğü sağlamak, görev ve sorumluluğu genele yaymak açısından önemlidir ve gereklidir. Ancak kurul toplantılarına ilave olarak TBMM Başkanı, Ana Muhalefet partisi başkanı, Ulusal Yüksek Yargı Kurumu Başkanı da katılmalı ve gidişatı, olası riskleri birlikte gözlemleyip, çözüm önerisi üretmeleri gerekir.

14.Ulusal Yüksek Yargı Kurulu: Başkanlık Kurulu, TBMM, T. Barolar Birliği, Yargıtay, AYM ve YÖK’ün seçtiği üyelerden oluşan, en az on beş yıl mesleki deneyimi olan Yargıç ve Hukukçu Akademisyenlerden oluşur. Bu üyeler bizzat görev yapanlar arasından seçilebileceği gibi emekli olanlar arasından da seçilebilir. Bu kurul ayrıca Yüce divan yargılaması yapar.

Hakimlerin, savcıların görev ve etik ihlallerini de karara bağlar. İç hukuk yolları tükendiğinde, AYM’den sonra AİHM’ne gitmeden bu kurulun da yargısal bir kararı bozma veya onama yetkisi olmalıdır.

15. Yerel Yönetimler Meclisi: Yerel seçimler yapıldığında, her il ve ilçenin belediye başkanına görev verilir. Ayrıca belediye meclisleri oluşturulur. Her il ve ilçe belediye meclisinden bir temsilci seçilerek, Yerel Yönetimler meclisine gönderilir.

16.Yerel Yönetimler Meclisi üyelerine, Başkanlık Yönetim külliyesinde ayrı ayrı oda tahsis edilir.

Yerel Yönetimler Meclisi; kendi arasında, yönetim kurulunu seçer. Yerel Yönetimler meclisi iki ayda bir, Devlet Başkanlığı kurulu ile toplantı yaparak, yerel sorunları, ekonomik, kültürel, eğitim ve güvenlik sorunlarını görüşür, karara bağlar. Gerekiyorsa kanun önerisi hazırlayarak mecliste görüşülüp kararlaştırılması için gönderirler. Böylece Yasama, yürütme, yargı ve yerel yönetimler arasındaki kopukluk, sürtüşme ve yakınmalar azaltılmış olur.

17.Coğrafi Bölgeler Kurulu: Her coğrafi bölgenin tarihi, otantik, coğrafi, ekonomik, doğal güzellikleri ayrı olduğu gibi, sorunları da farklılık gösterir. Onları uzaktan ve raporlara bakarak tam çözümleyemeyiz. Bu nedenle coğrafi bölge kurulları, altı ayda bir coğrafi bölge temsilcisinin başkanlığında, daha önceden belirlenen gündem ile toplanır. Bu kurula; o bölge dahilinde seçilen tüm Milletvekilleri, belediye başkanları, belediye meclis başkanları katılır.

Devlet başkanlığı ve TBMM başkanlığına sunulmak üzere, öneriler, raporlar hazırlarlar. Böylece sorunları yerinde tespit edip, yerinden yönetime, temsilde adalete, yönetimde istikrara katkı sağlanmış olur.

18. Referandum Kurulu: TBMM, Başkanlık Kurulu, Ulusal Yüksek Yargı Kurulu, Yerel Yönetimler Meclisi üyelerinden oluşur. Farklı kurul üyeleri ve halktan gelen referandum taleplerini inceler, karara bağlar, yüksek seçim kuruluna iletir. Kararları, yargı denetimine açıktır. Yıllık bütçenin belirli bir kısmını aşan harcamalarda, tüm milleti ilgilendiren yatırım ve siyasi kararlarda, belirli bir bölgenin doğal yaşamını, kültürel dokusunu, ekonomisini olumsuz etkileyebilecek kararların öncesinde, diğer kurullarda anlaşma sağlanamayan kararlarda, anayasa değişikliklerinde referandum yapılması zorunludur. Bizzat sandık başına gidilerek yapılacağı gibi, e-devlet uygulaması üzerinden de yapılabilir

*

     Her önerilen kurulun ayrı ayrı yönetim, kuruluş, işleyiş ve teşkilatlanma detayları, diğer kitaplarımda detaylandırılmış olup, daha da geliştirilmeye uygundur.

Öneri olarak kamuoyuna saygılarımla arz ederim.

Samsun, 01.12.2020

Ali Rıza Malkoç

 

( Kalıcı Zihniyet Reformu Ve Toplumsal Beklentimiz başlıklı yazı Ali R.MALKOÇ tarafından 1.12.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.