LÂCİVERT AKŞAMLAR
Gölgenin
karaltısı raks eylerken camlarda...
Yine
eğleşir durur deli gönlüm gamlarda
Gönül
terazisinde ağır gelir hasretin
Geceyi
nuş eylerim lacivert akşamlarda
SAFIMIZDAKİ SAFLAR
Akıl
savuştuğunda peş peşe gelir gaflar
Farelere
kalmıştır kitap istifli raflar
Beyinler
çölleşince filiz vermiyor akıl
Bir türlü uslanmıyor safımızdaki saflar
BAL MUMUNDAN HEYKELLER
Kendisini
müçtehit sanmaktadır nicesi
Mantık
üryan geziyor, aklın düşmüş peçesi
Afra
tafra yapıyor bal mumundan heykeller
Birbirine
karışmış gündüzü ve gecesi
AY BULUTA GİRENDE
Gurbet
derin bir yara, içimde kanar durur
Közdür
sıla hasreti; depreşir, yanar durur
Ay
buluta girende artar yalnızlığımız
Mecnûn'a
dönen yürek Leylâ'yı anar durur
HAYAT AĞACI
Gidilen
yol tükenir, görünür son durağı
Hayat
ağacımızın dökülür can yaprağı
İpekten
elbiseler gardıroplarda eskir
Üryan
bedenlerimiz yorgan eyler toprağı
YALAN VE HAKİKAT
Hakikat
hiç eskimez, yalan çabuk dökülür
Doğruluğun
bileği zannetme ki bükülür
Yalan
zifiri gece, hakikat ay gibidir
Yalan
sert bir rüzgârda köklerinden sökülür
M.
NİHAT MALKOÇ