1
Ölgün bir resimsin sen
Önsezilerimde debelenen
Bir rakkas gibi hicveden
Ömrü soyut gölgesinde aşkın
Nazenin fıtratına binaen
Sararıp solan bir çiçekte öte
Mevsimsiz açmayı vazife bilen
Bir renksin
Açmazında yalnızlığın
Salkım saçak varlığın
Densiz rüzgârısın
Peşin peşin esen
Ölüm öncesi
Bir kırbaç ki
Şahlanan duygulardan
Sökün eden devasa sızının da ta
kendisi.
Mevsim bahtsız,
Sözcüklerde saklı olan o derin hüzün
Daha nasıl yansıtılır ki
Bitimsiz iç sesimde
Saçaklı acılar
Kıran kırana hayatın
Zirvesine taşınan
Bir hutbe gibi
Soluk soluğa yazdığım
Gölgemden dahi kaçtığım.
Küfreden hangi bıçkın nida?
Külliyen yalan diyebilseydim keşke
Ön sözünde şiirin
Son sözü asla söylemeyeceğim bir
günce.
Tefekkür, teamül
Sızan her acıda saklı tutulası
Tevafuk olduğunu da asla bilemedim
Yalnızlığı
Yere göğe sığdıramadığımdan da öte
Künyemde solgun sıfatlar
Daralan yürekte karartı adeta
Tümden gelen nice hikâye
Diyebildiğiminin çok azı.
Her nota adeta yaygara
Her nokta ise sonsuzluğa çağrı
Kamberi ömrün
Katmanları hüznün
Köpüren denizin hangi damlasıdır
Ayrı kaldığım mutluluğun
İlla ki nazlandığı tevazu
Şimdi gökte dans eden bir kuşun
Ölüsünü diliyorum Mevla’dan.
Kanatları acının
Dikebildiğim ne ki
Bunca yırtık duyguyu
Bir şiire sığdırmak
Ne mümkün ne de alın yazısı
sözcüklerin
Kör düğüm olduğum
Nazenin bir fısıltı
Saklı Allah katında
Her nazımı niyazımı
Sunduğumdan da öte
Biçare bir gölgenin
Tutuklu kaldığı şu iklim ne ki?
Hırpalayan rüzgâr
Kendimde kaldığımdan da azar azar
Tüketilmiş binlerce nakarat
Tanıklığında mı bilinmezin?
Ayrı kaldığım şu dünyada
Birilerine benzemediğim nasıl da aşikâr.
Sessizce yazarken
Gözlerine dahi bakamazken
Bir hümayunmuş adeta
İçimdeki alfabe
Nazarında kat izinin mazinin
Andığımın sarmalında
Yanan ağıtların tütsüsünde
Yaktığım şu devasa sızı
Görünmezliğime riayet ettiğim kadar
Gördüklerimi sunmak hece hece…