Hayat
Bildiğimden beri kendimi
Kalbimi tanımaya hep bir gayretim
Bitmeyen yolculuğum, bitmeyen mücadelem
Yoruldum, sandığım her benden
Yoruldum, kalakaldığım beldelerden
Bilmediğim sevgilerden
Ne özlemi, ne bir yarayı sarmayı merhametle
Bir kedi ağlar dolar gözlerim
Kaleme gelir de , dile gelmez hislerim
Yoruldum hissim ile yaşayamamaktan
Gamlı gamsız öylece dolanmaktan
Kimi dersleri kaçırdım sanıyorum
Ya da okutmadılar kimi sevmeleri
Oysa çalışkanımdır üstesinden gelirdim
Görünmez olmuş, onca duyguya tanıdık
Bir yabancı hayata karışık
Hassas bir kalp
Buz gibi bir beden
Ağlayan bir yürek
Gülen çehreler
Günler geçiyor
Haftalar kaldı ardımda küçücük
Mevsimler kucaklıyorum
Ama zaman geçmiyor
Bir yer var kaldığım
Bir yer var gittiğim
Ben neredeyim bazen ben de bilmiyorum
Bundandır kolay sorulara tez cevap
veremeyişim
İnce Mehmed’in zulme başkaldırdığı köydeyim
Sabahattin Ali’nin volta attığı avluda
Kâh Niksar’da Cahit abi ile kavun taşıyan
kamyonlar izliyoruz
Hissine kaptırdığım her yerdeyim
Bu dünyevi buhranlardan yorulmuş
vaziyetteyim
Zamansız, mekânsız meçhule giden düşler var
Yalansız dolansız gözler
Çehreleri değil yürekleri gören
İnsana değil ömre bakan
Heveslere kurban olmayan
Hoş sohbetlerin demindeyim
Şekeri unutulmuş kek gibi bu hayat
Görüntüsü şahane
Yememek için tadıysa, çok güzel bahane!
Büşra KANKURT
25.05.2021