GAZİ VE ŞEHİT

Bak yiğidim iyi bak  bu gaziye bu eller bu parmaklar bu kollar varya.

Yedi cihanda dört mevsim büyüyen çınar gibiydi.
En hırçın kayaların ortasından çıkan pınar gibiydi.
Gökyüzünde kanat çırpan yağmur taneleri  gibi 
Sulara karışık akmak isterdi.
Bir vefasız taşa takılsada ayakları 
Saadet burcuna çıkmak isterdi .


Bak iyi bak yiğidim bu parmak bu el bu kol yoksa eğer. 

Sen sevdiğinin elini  ışıl ışıl gökkuşağı altında tut diye verildi .
Sen sevdiğine İrem bahçelerinden  bir gül kopar seher yeliyle doğan güneşin sitem aynaları gibi duran dağlara vurduğun da mehtabı arayan karanlıklar da onun  gönlüne gir diye verildi.

Bu el bu parmak bu kol yoksa eğer .

Sevdiğini vatan gibi sar diye verildi.
Bu müessir vatanda  sen sevdiğine mektuplar yaz diye verildi .
Bak yiğidim iyi bak bu gaziye bu parmaklar bu el bu kol yoksa eğer önümüze örülen ne vahşi duvarlar yıktı , göğsünün katran dolu yanına dikilmiş ne heykelleri ne mumyaları yıktı.
Toprağın bağrına en Mukaddes tohumlar ekti şanlı Albayrağı surlara dikti. işte onun için yok bu el bu parmak  bu kol yiğidim.

Bak yiğidim iyi bak  bu gaziye bu gözler varya bu gözler

En temiz bir kucakta çınğıraklı beşikte büyüyen Bebek gibiydi.
Mor dağlarda uçan  kelebek gibiydi.
Cennete rehberlik eden melek gibiydi.

Bak yiğidim iyi bak  bu gaziye bu gözler yoksa eğer ,

Sen ufukları gör diye verildi. 
Sen bu güzel vatanda Albayragın altında fezaya umutlarını bağlayarak  gül kokulu yüreğinle geleceğe ışık ol diye verildi.
Bu cennet vatan da yetişen rengarenk çiçekleri sev diye verildi.

İşte onun için yok bu gözler yiğidim.

Bak yiğidim iyi bak bu gaziye bu ayaklar varya bu ayaklar .

Oda sen gibi kır çiçeklerinin içinde koşardı, selvi ağaçlarını dibinde sevda çimenlerin üstünden en müstesna günlerde yel olup coşardı.
En hırçın dağlardan kayalardan sel olup taşardı.
Şimdi bir mum gibi eriyib aktı 
Bir sevda uğruna et yandı kemik yandı .

Şimdi iyi bak bu gaziye bu ayaklara yiğidim.

Sen bu cennet vatanda özgürce hürriyetine sevdiğine sevgi bulutlarının üstünde koş diye verildi.
Masmavi gökyüzünde bir sahura yıldızı gibi ,
Beyaz topraklardan geçip engin dağları aşıp bir vahhanın ortasında çöl yaldızı gibi dolaş diye verildi.
?

Şimdi iyi bak şu mezara yiğidim iyi bak o toprağın altın da yatan varya.

Oda sen gibi nefes alır verirdi ,sevdiği vardı özlemle hasretle bekleyen ,
Bazen yağmur olur öperdi göllerin yanaklarını ,
Bazen dağların omuzların da alevlenen yüreği bir güvercin gibi konardı bir mağaranın önüne ,yada bir kuytu köşede en son açan karanfil gibi patlardı topraktan sevdasının omuzlarına yapışmak için.
Kaktüsleri andıran bir rüyası vardı . bir de sevda tepesinde dalgalanan bayrağı .

O neden orda yatıyor biliyormusun yiğidim .

Eger ki bu topraklar da gülleri toplaya biliyorsan
Bilki senin için elini kolunu verenler var.
Eğer ki sen bu topraklarda en güzeli göre biliyorsan 
Senin gör diye kaşını gözünü verenler var .
Eger ki sen her gece bu topraklar da rahat uyuya biliyorsan 
Bilki sen rahat uyu diye Toprağın altında yatanlar var.
Eger ki sen bu topraklarda özgürce koşa biliyorsan 
Bilki sen koş diye , koşarak toprağın altına gidenler var.
Egerki sen bu topraklarda nefes alıp verebiliyorsan,
Bilki senin için nefesini verenler var .

Harun yıldırım
( Gazi Ve Şehit başlıklı yazı Harun Yıldırım tarafından 18.07.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.