Ayrılığın
kesik uçlu sözlerinde büyüttüğüm bir isyandı adın
Boğazın
serin suları İstanbul olurdu gözlerinde
Aşkın ateşine
İbrahim olur düşerdim
Yanaklarının
beyazına sürerdim kirpiklerimi
Hüznün
dualarında Allah’a yakararak
Umuduma
Cennet sürerdim…
Şimdi hüzün
durağından geçiyoruz eylülün
Uykuya
belenmiş bedenimden
Rüyalarımın
gölgeleri geçiyor
Üstüne
üstlük nefesimi tütsülüyorum kalbimin yaralarına
Gözlerin
yeniyor kalbimin hezeyanını
Gözlerin
hapsediyor bakışlarımı…
Uzaklarda
kuyuların başında bekleşirken Züleyha,
Yırtık
gömleğime kan kızılı üşür
Ey! Kanayan
feryadımın son gülümsemesi
Sabrımın
acısı
Hayallerimin
falcısı
Gülüşümün
dip dalgası
Susma
Sokaklarından
gülüşünün yansıdığı
Kocaman bir
şehir düşür içime…
Yakup’un
gözlerinde dem tutmuş sabrım
İhtiyatı
tedbir koydum kalbime
Uzun uzun
okudum seni
Haydi
Gülüşlerini
toplamaya geldim sokaklardan
Artık
gülümse…